REFLÜ İLAÇLARI KIRIK RİSKİNİ ARTIRIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kemik krığı röntgen

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en çok kullanılan ilaçlardan biri halk arasında ‘reflü ilaçları’ adıyla bilinen proton pompası inhibitörleri (PPİ).

Mide asit salgısını azaltan bu ilaçlar özellikle ülser ve reflü hastalığı tedavisinde adeta devrim yarattılar. Bunlar sayesinde ülseri ve reflüye bağlı yemek borusu iltihabı olan hastalar dünyaya yeniden gelmiş gibi oldular. Mide ameliyatları neredeyse hiç yapılmaz oldu.

Yerinde kullanıldığı zaman çok değerli olan bu ilaçlar, her mide şikâyeti olana da gerekli-gereksiz peynir ekmek gibi yazılıyor. Midenizde biraz yanma veya ekşime varsa, arada sırada geğiriyorsanız, yemeklerden sonra şişkinlikten şikâyetçiyseniz sizin de gastrit veya reflü damgası yiyip sürekli PPİ tüketen biri olmamanız imkânsız.

Amerika’da bu ilaçların kullanımının 8 senede yüzde 6,7’den yüzde 18,9’a çıktığı biliniyor. Elimizde istatistikî veriler yok ama hastalarımdan biliyorum, ülkemizde de durum Amerika’dan farklı değil. Birçok hastanın bu ilaçları boş yere aldığına hiç şüphe yok; çünkü PPİ’lerin aylarca veya yıllarca kullanılmasını gerektiren hastalıklar bu kadar yaygın değil. PPİ’lerin yüzde 70’e varan oranlarda gereksiz yere reçete edildiğini ortaya koyan araştırmalar da bunun delili.

Reflü ilaçlarının yan etkileri

Bir defa PPİ kullanmaya başlayanların bir süre sonra bağımlı olmaları yanında bu ilaçların özellikle uzun süreli tedavilerde çok ciddi yan etkileri de var. Bunlardan biri PPİ’lerin kanın pıhtılaşmasını önleyen clopidogrel etken maddeli ilaçla birlikte kullanıldıklarında kalp krizi riskinin çok artmış olması.

Bir diğer ciddi yan etki de PPİ kullananlarda tedavisi çok zor olan bir bağırsak iltihabına yani kolite sebep olması. Çok şiddetli bir ishalle seyreden bu iltihap kalın bağırsakların ameliyatla çıkarılmasına ve hatta ölüme kadar gidebilen komplikasyonlara yol açabiliyor.

Reflü ilaçlarının, mide-bağırsak ve solunum yolları mikroplarının dengesini bozmak suretiyle zatürree riskini de artırdığını gösteren pek çok araştırma var. Özellikle hastanede yatarak tedavi gören hastalara çok gerekli değilse bu ilaçların verilmemesi tavsiye ediliyor.

Reflü ilacı kullananlarda mide ve kolon kanseri ihtimalinin de yüksek olduğunu ortaya koyan bulgular var. Bu artmış kanser riski, uzun süreli kullanımlarda mide asidinin azalması sonucu fazla miktarda gastrin hormonu salgılanmasıyla ilişkilendiriliyor.

Bu grup ilaçları uzun süre kullananlarda emilim bozukluğuna bağlı olarak B-12 vitamini eksikliği olabileceği de bilindiğinden hastaların bu bakımdan da takipleri gerekiyor.

FDA yani Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, iki sene önce PPİ’lerin yüksek dozda veya bir yıldan uzun süre kullanılmasının özellikle 50 yaşın üzerinde olanlarda kırık riskini artırdığını bildirilerek doktorları ve hastaları uyarmıştı.

BMJ isimli tıp dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada da, 2 sene süreyle PPİ kullanan kadınlarda kalça kırığı riskinin ilaç kullanmayanlara göre yüzde 35 oranında fazla olduğu ortaya çıktı. Araştırma, menopoz sonrası dönemde olan 79.899 kadının 8 sene süreyle takip edilmesiyle yapıldı.

PPİ kullanma süresi arttıkça kırık riskinin arttığı; vücut kitle endeksi, fiziki aktivite, sigara-alkol alışkanlığı ve kalsiyum alınması gibi faktörlerin ise riski etkilemediği belirlendi. Sigara içen kadınlarda kırık riskinin yüzde 50’nin üzerine yükseldiği görüldü. Araştırmanın önemli sonuçlarından biri de ilaç bırakıldıktan 2 sene sonra riskin ortadan kalkması.

FDA’nın tavsiyeleri

PPİ, kesin gerekli olduğunda kullanılmalı, basit mide şikâyetleri için yazılmamalıdır. Düşük dozlar tercih edilmeli ve tedavi süresi olabildiğince kısa tutulmalıdır; çünkü kanayan ülserleri olan hastalarda yüksek dozların yeni kanamaları önlemediği ve ameliyat ihtiyacını ortadan kaldırmadığı gibi ölümleri azaltmaya katkısı da olmuyor. Bu ilaçlar, mide ekşimesi veya yanması için 2 haftadan uzun süre alınmamalı ve bir yılda da 2 haftalık tedaviler 3 defadan fazla tekrarlanmamalıdır.

Reflü belirtileri

Reflü, mide muhtevası ve asidinin yemek borusuna kaçmasıdır. Normalde, yemek borusu alt ucunda sifinkter ismi verilen halka şeklindeki kasların kasılması sayesinde, mide içindekiler yemek borusuna geçemez ama normal kişilerde özellikle de yemeklerden sonra, kısa süreli olarak reflü meydana gelebilir. Bu reflü, yemek borusuna zarar vermez ve herhangi bir belirtiye de sebep olmaz, yani fizyolojik bir durumdur. Geriye akış uzun süre ve fazla miktarda olduğu zaman yemek borusu alt ucunda iltihap oluşur ve bu durumda reflü hastalığından bahsedilir.

Reflü hastalığının en önemli belirtisi, göğüs kemiği arkasında ağrı olmasıdır. Bu, yemeklerden sonra ve geceleri daha şiddetli olan, öne eğilmekle artan, yanma şeklinde bir ağrıdır. Bazı kişilerde ağza mide içeriği ya da acı su gelmesi, geğirme ve yutma güçlüğü gibi şikâyetler de görülebilir.

Reflü şikâyeti olanlar ne yapmalı?

Reflüye bağlı şikâyetlerde hemen PPİ sınıfı ilaçlara başlanması doğru değildir. Bazı basit tedbirler veya yan tesirleri daha az olan ilaçlar çoğu zaman yeterli olur.

Daha sık ve küçük porsiyonlarda yemek yiyin.

Yavaş yemek yemeye çalışın.

Asit salgısını artıran yiyeceklerden uzak durun.

Yedikten 4 saat geçmeden önce yatar pozisyona geçmeyin. Yatağınızın başucunu yükseltin.

Sigara, alkol, çay ve kahve içmeyin.

Çok sıkı elbiseler giymeyin.

Fazla kilolarınızı verin.

Stresten uzak durun.

Siz de yorumunuzu paylaşın: