KOLESTEROL İLAÇLARI TÜM ZAMANLARIN EN BÜYÜK TIP TRAJEDİSİDİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
tıp trajedisi

İrlandalı iki kalp-damar cerrahı tarafından kaleme alınan “Statinlerin çirkin yüzü” başlıklı makale, modern tıbbın göz bebeği kolesterol ilaçlarını yerden yere vuruyor.

Open Journal of Endocrine and Metabolic Diseases isimli tıp dergisinde yayınlanan yazıda önce kolesterolün sağlıklı bir hayat için ne kadar gerekli olduğu vurgulanıyor ve kolesterol ilaçlarının sadece kalp krizi geçirmiş orta yaşlı erkeklerde minimal koruyucu etkisi olduğu bildiriliyor:

“Kolesterol enerji, bağışıklık, yağ metabolizması, leptin, tiroit hormon aktivitesi, karaciğerle ilgili sentez, stres entoleransı, böbreküstü bezi fonksiyonları, seks hormonları sentezleri ve beyin fonksiyonları için “elzem” dir.

Kolesterol hapı yazarken, vücudun kolesterolü telafi edici bir mekanizma olarak artırmış olabileceği gerçeğinin bilincinde olunmalıdır.

Pazarlama tuzağına düşmüş ve kolesterol ilaçlarıyla alâkalı yan etkileri ihmal etmiş görünüyoruz.

Statinlerin tek faydalı etkisi koroner kalp hastalığı olan orta yaşlı erkeklerde gösterildi.

Statinlerin faydalı olduğunu gösteren çalışmalar bağımsız uzmanlar tarafından tekrar değerlendirildiğinde bu sonuçların doğru olmadığı ortaya çıktı.

Yüksek kolesterol değerlerinin yaşlılarda ve kalp yetersizliği olanlarda koruyucu olduğu ve kolesterolleri düşük olanlarda beyin kanaması, depresyon ve kanserin daha fazla görüldüğü tespit edildi.

Senelik cirosu 20 milyar dolar olan kolesterol ilaçları, tüm zamanların en büyük tıbbi trajedisidir.

Sağlık hizmetleri endüstrisinin, aslında sağlıklı olan milyonlarca insanda bilmeyerek bir yapı maddesi eksikliği yaratması eşi benzeri görülmemiş bir durumdur.

İşin daha da kötü tarafı, kolesterol ilaçlarının bu yan etkilerinin bildirilmesindeki yetersizlik değil, statinlerle ilgili olumsuz çalışmaların yayınlanmasının aktif olarak engellenmesidir.”

Statinlerin aksi tesirleri

Makalede daha sonra kolesterol ilaçlarının aksi tesirleri ele alınıyor:

“Sağlıkları yerinde olan ve her 10 bin kişi statin kullandığında:

  • 307 kişi fazladan katarakt
  • 23 kişi fazladan akut böbrek yetersizliği
  • 74 kişi fazladan karaciğer bozukluğu ortaya çıkıyor.

Statinler ayrıca kas yorgunluğunu yüzde 30 artırıyor; yüksek doz alanların yüzde 11.3’ ünde rabdomiyoliz gelişiyor.

Statinler iktidarsızlığa sebep oluyor ve bu duruma genç erkeklerde düşük dozlarda bile 10 misli fazla rastlanıyor.

Her 10 bin statin kullanan kişinin 40’ ında tedavisi olmayan akciğer fibrozisi görülüyor.

Statinler, diyabetiklerde ve diyabetik olmayanlarda kan şekeri yüksekliğine yol açıyor.

Statinler, HbA1c’ yi yükseltiyor; ensülin direncine ve kadınlarda tam gelişmiş diyabete sebep oluyor.

Statinler, yaşlılarda diyabet riskini yüzde 9 artırıyor.

Düşük kolesterol seviyeleri ile Parkinson hastalığı arasındaki ilişki statinlerin sorumlu olabileceğini düşündürüyor.

Statinler, katarakt riskini yüzde 50 artırıyor.

Statin kullananlarda kanser riski ve yaşlılarda nöro-dejeneratif disfonksiyon ve kanser riski de yüksektir.

Statinler koroner damarları daha fazla daraltıyor

Kalp-damar hastalıkları riskini azaltmak için kullanılan statinler, koroner plak kalsifikasyonunun prevalansı ve genişliği ile bağlantılıdır.

Bu basit bir ironi değil; “statinler, sözüm ona iyi etmeleri gereken bir hastalığı aksine kötüleştiriyor”.

5 çalışmada statinlerin koroner damarlardaki kalsiyumu azaltmadığı ve statin tedavisi altında koroner kalsiyum miktarlarının artmaya devam ettiği gösterildi.

Veteran Affairs Diabetes Trial’ de, daha önce koroner arter hastalığı olmayan tip 2 diyabetlilerde (LDL-kolesterol seviyeleri düşük veya normal olmasına rağmen) koroner arter kalsifikasyonunun hızlandığı tespit edildi.

Çoğu diyabeti ve daha evvel koroner arter hastalığı olamayanlarda yapılan randomize çalışmalarda da statinlerin koroner arter ve aorta kalsifikasyonunu ilerlemesini azaltmadığı belirlendi.

Statin tedavisi Atrogen-1 genini aktive ederek kas atrofisi, zayıflığı ve hasarına yol açıyor; statinlerin sebep olduğu kardiyomiyopatide bunun ve statinlere bağlı ko-enzim Q10 azalmasının rolü var.

Statinlerin bu menfi tesirleri eksik bildiriliyor ve toplumdan saklanıyor; bu bilimsel bir “maskaralıktır”.

Gelelim neticeye

BİR: Bu değerlendirme makalesi, tüm dünyada milyonlarca insan tarafından kullanılan kolesterol ilaçlarına karşı yürütülen “karalama kampanyasının” bir parçasıdır.

İKİ: Milyonlarca insanın sağlığını riske atmalarına sebep olabilecek bu rapor için suç duyurusunda bulunulmalı ve yazarlarının “sakatat endüstrisi” ile çıkar ilişkileri araştırılmalıdır.

ÜÇ: Yazarların “milliyeti” fazla söze gerek bırakmıyor; bunlar “dışımızdaki İrlandalı” lardandır.

DÖRT: Statin meftunlarının “tıp trajedisi” iftirasına karşı “Her yer kolesterol hapı, her yer statin” direnişi yapmaları bekleniyor.

KAYNAK

http://file.scirp.org/Html/3-1980073_34065.htm

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Canan Karatay dedi ki:

    Hekimlere sunulan ve de son derece önemli bilimsel araştırma gibi ileri sürülen, sözüm ona META-ANALİZLER, aslında birer ticaret firması olan şirketlerin, yaptıkları rakamsal aldatmacalardır, göz boyamalardır,insanları ‘kullanamzsan ölürsün’ diye korkutup, ilaçlarını sattırıp, hekimleri ve insanları dolandırmaktır! Örneğin, hastalara sorulan sorular arasında hiç bir zaman, yorgunluk, iktidarsızlık, unutkanlık gibi sorular yoktur, bulunmaz. Sonuç olarak siz açıkladığınız zaman böyle bir etkiyi: Sizin bilimsel verilere dayanmadığınızı rahatlıkla ifade etmektedirler!

    İnsanları korkutarak ilaca mahkum etmek ise, en bilimsel bir gerçek oluyor edense.

  2. Canan Karatay dedi ki:

    Örnek verecek olursak, diğer bir konuda olsa da;
    Dünya Diyabet Vakfı başkanı olan Dr. Micheal Hirst,
    Diyabet ‘İNSAN YAPIMI BİR FELAKETTİR’ demiştir ! 2013 yılında…

    Bizim diyabet profesörleri ve de beslenme Profesörleri hala, 8-9 ekmek öneriyorlar, ara öğün öneriyorlar kimlere? Diyabet hastalarına! Kilo vermek isteyenlere… Hipoglisemisi olanlara…İnsülin direnci zaten gelişmiş olan kişilere!

    SONUÇ: DİYABET 2 HASTALIĞI BİR İNSÜLİN FAZLALIĞI YANİ İNSÜLİN DİRENCİ HASTALIĞIDIR! İNSÜLİN AZLIĞI YA DA YOKLUĞU HASTALIĞI DEĞİLDİR! BU HASTALAR İNSÜLİNE BAĞIMLI OLAN HASTALAR DA değillerdir.

    Yani bilimsel olarak tıp dilinde aslında konuşulan ve de senelerden beri kabül edilmiş olan, NIDDM bu demektir.

    Oysa didyebeti başlatan genetik falan değil, sık sık yemek ve de bol bol şeker, ekmek yemek olduğu snelerden beri bilinmekte!

Siz de yorumunuzu paylaşın: