HANGİ KIRMIZI ET KANSER YAPAR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
Canan Karatay 1

Prof. Dr. Murat Tuzcu’ nun “Çok et yiyenin ömrü az oluyor” başlıklı haberde “kırmızı etin ne olduğunu tarif etmedenkırmızı etin kalp hastalıkları ve kanserden ölümleri artırdığını” söylemesini çok yakışıksız bulduğumu yazmıştım.

Amerika’ lıların yedikleri kırmızı etle yapılan çalışmaları tüm kırmızı eti suçlamak için kullanmanın ne manaya geldiğini okuyucularım çok iyi biliyor.

Canan Hoca’ dan da Murat Tuzcu’ ya “tokat” gibi cevap var:

Kaynak: http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/11/27/yazilar/tip-yazilari/beslenme/beyaz-yalan-cok-et-yiyenin-omru-az-oluyor/

İşte Prof. Dr. Canan Karatay’ ın yazısı:

Yıllarca her türlü kırmızı et, katı hayvansal yağlar içerdiği düşüncesi ile yasaklanmıştır. Öncelikle, bütün kırmızı etlerin aynı olmadığını, kırmızı etlerin tek bir sepet içinde aynı ürünmüş gibi kabül edilmesinin son derece yanlış olduğunu anlamamız gerekir.

Biyolojik ve biokimyasal bileşimleri açısından bütün kırmızı etlerin eşit olduğunu kabul etmemiz bilimsel olarak mümkün değildir. Bu nedenle, kırmızı et derken, hangi kırmızı et’den bahsettiğimizi bilmemiz gerekir.

Harvard Bilim adamları da kanser yapan etlerin, zaten İŞLENMİŞ KIRMIZI ETLER olduğunu bildirmişlerdir.

Sığır, koyun, kuzu, keçi, geyik vs. etlerinin lezzetleri birbirinden çok farklıdır. Ülkemizde Van, Gaziantep, Konya, Toroslar ve Trakya’da yetişen hayvanların etinin lezzeti, tadı hiç bir zaman aynı değildir.

Kırmızı etin glisemik indeksi sıfırdır. Bu nedenle günde 4-5 kalem kuzu pirzolasını öneriyorum. Türkiye’de biz kuzu pirzolası yeriz. 4-5 kalem pirzolada bir avuç içimiz kadar ince kırmızı et bulunur. Koca bir vücut için azdır bile diye düşünüyorum.

Halkımıza Amerikan pirzolası olan kocaman 4-5 adet domuz ya da buffalo (Amerikan öküzü) önermiyorum. Bu bağlamda maalesef halkımızın yanıltılmakta olduğuna inanıyorum. Çünkü ülkemizde hiçbir zaman sığır ve öküzün pirzolası tüketilmez.

Amerikan öküzü pirzolası ise hiç tüketilmez! Bizler kuzu pirzolası yemeye alışığız.

Ülkemizdeki kuzu veya danaların yetişme, kesilme ve tüketile biçimi ile Amerika’daki hayvanların yetiştirilmesi, kesilmesi ve tüketilmesi birbirinden çok farklıdır. Bu konularla ilgili geniş bilgiler Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık kitabında yer almaktadır.

Ayrıca beyaz etlerde de kolesterol olduğunu, beyaz etlerinde eğer doğal şartlarda yetiştirilmemiş, kızartarak pişirilmiş, ve katkı maddeleri ile işlenmiş olanları da kanserojendir!.

Neden beyaz et öneririz de, kırmızı et önermeyiz anlamış değilimdir? Tavuklarda da, balıklarda da kırmızı etden daha fazla kolesterol, daha fazla kanserojen madde bulunur çünkü…Üstelikte hem ucuz hem de sağlıklı diye en fazla ve aşırı düzeyde korkusuzca tüketilmektedir!

Kuzu, koyun, dana eti ile sığır etlerinin lezzetleri de bir birinden çok farklıdır. Ülkemizin Doğusunda, Batısında ya da Güneyinde yetişen hayvanların etleri aynı olabilir mi?

Ya da, Kuzey, Güney Amerika, İngiltere, Rusya, Yeni Zelanda, Avusturya, Avusturalya, İskoçya, Doğu, Batı ve Güney Avrupa, Orta Doğu ve Türkiye’de hayvanların beslenme, büyüme, kesilme ve pişrilmeleri aynı şekilde ve tek tip midir?

Yöresel ve ülkeler arası farklılık hiç mi yoktur?

Örnek olarak; büyüme ve gelişme hormonu stillbestrol verilerek büyütülüp, geliştirilen ve sun’i yemlerle beslenen sığır eti ile, açık havada çayırlarda serbest olarak dolaşan, hür koyun, kuzu, keçi, dana etlerinin ki, ülkemizde en çok bunlar tüketilmektedir, kimyasal yapı ve içerikleri aynı mıdır, tabii ki değildir.

Bu alanda yapılan bilimsel araştırmalar çeşitli hayvan türlerinin kırmızı etlerinin kimyasal yapılarının farklı olduklarını göstermiştir.

İstatistik olarak bir elma ile bir armudu mukayese edemiyeceğimiz gibi, çeşitli hayvan kaynaklı kırmızı etleri de tek tip olarak kabül etmemiz bilimsel olarak kabül edilemiyecek bir gerçektir.

Bir örnek verecek olursak, çayırlarda serbestce dolaşan kuzuların ve 3 yaşlarında, genç olan hayvanların kasları içinde faydalı bir yağ asidi olan ‘oleic acid’ ve omega-3 bulunur.

Önceki bölümlerde, ayrıntılı bir şekilde anlatmış olduğumuz, zeytin yağında bulunan Omega-9-‘oleic asit’-, tekli doymamış olan (mono-unsature) faydalı  bir yağdır.

Aynı şekilde çoklu doymamış olan Omega-3’ de son derece faydalı olan temel bir yağdır.

Oysa, stilbestrol gibi büyüme hormonu ile büyütülüp, sun’i yemlerle aşırı şekilde yağlandırılan, yaşlı ve iri, sığırların adaleleri içinde zararlı bir yağ olan ‘stearic acid’ oluşmakta ve depo edilmektedir.

Kırmızı etleri zararlı hale getiren, adalelerin içinde aşırı miktarda birikmiş olan, işte bu ‘stearic acid’ yağıdır.

Kızartma ve mangalda ızgara yapılan etlerin stearic asidi, hemen transyağa dönüşür. Kırmızı etleri kanserojen yapan etken madde de en tehlikeli olan bozulmuş yağlardır yani trans yağlardır.

Sayın hekimlerimiz ve de sağlıkcılarımız, ve de meşhur hekim yazarlarımız neden TRANS YAĞLARIN kanserojen olduğundan söz etmezler. Bu gerçeğe daha ne kadar kullaklarını tıkayacaklar, gözlerini kapatacaklar anlamak kolay değildir!

O halde büyüme hormonu ve sun’i yemle beslenmemiş, serbestce dolaşan kuzu, dana ya da koyun eti yemenin, doğru usullerle pişirildiğinde, bilinenin aksine faydası vardır ve bir sakıncası yoktur.

Sağlıklı beslenme açısından, kırmızı et proteinleri, doğal yoğun protein kaynağıdır. İnsan vücudunun bir çok açıdan da hayvansal proteine ihtiyacı vardır.

Bağışıklık sistemimizi güçlendiren proteinlerdir. Özellikle şu kış aylarında mutlaka evde yapılmış, paça, işkembe, et suyu bol bol tüketilmelidir.

Glisemik indeksleri sıfır olan kırmızı et proteinleri, kilo vermeyi başlatır ve zayıf ve dinç kalmamızı sağlar. Vücudumuzda, katabolizma (yıkılma) ve anabolizma (yeni hücre yapımı) gibi fizyolojik döngünün sağlanmasında proteinler baş rolü oynarlar:

BİR: Proteinler, kasların gelişmesi, yıkılan dokuların yeniden yapımı, onarımını sağlarlar.

İKİ: Proteinler, sinir dokularının yapımını, gelişmesini sağlarlar.

ÜÇ: Proteinler, antikor yapımını artırarak bağışıklık sisteminin güçlendirirler.

DÖRT: Proteinler, insülin, glukagon gibi hormonların ana maddeleridir.

Proteinlerin en önemli fonksiyonlarından biri de, karaciğer yağlarının yıkılması için gerekli olan, Glukagon Hormonu’nun yapımını artırmalarıdır.

Glukagon Hormonu salgılandığı süre, İnsülin Hormonu yapımı durur ve tokluk hissi uzun süre devam eder, acıkma hissi gelişmez.

Karaciğer yağlanmasını önler, düzeltilir ve sonuç olarak da kan yağları normalleşir, obezite, diabet ve kronik dejeneratif hastalıkların önü alınır.

Kanser nedeni trans yağlardır. Kanser nedeni kimayasallardır, kimyasal katkı maddeleridir.

Kırmızı etin kanser yaptığını bildiren çalışmaların yapıldığı Amerika Bileşik Devletleri gibi ülkelerde, ülkemizde olduğu gibi, kuzu, keçi, koyun ve dana etleri tüketilmez.

Amerika Bileşik Devletlerinde, aşırı miktarda amerikan sığırı (buffalo eti) ve domuz eti tüketilir. Sığır ve domuzların beslenmeleri, kesilmeleri (kan akıtılmaz), etlerinin saklanıp pişirilme ve de tüketilme yöntemleri de tamamen bizim yöntemlerimizden farklıdır.

Hayvanlarımızın kesilmesi, etlerimizin hazırlanması ve pişirilme yöntemlerimiz tamamen başkadır. Ülkemizde, kıyma şeklinde son derece az sığır eti tüketilir.

O halde bilinenin aksine ülkemizde, kırmızı etlerden korkmamız gerekmez. Genç hayvanların kırmızı etlerinin tüketilmesinin sakıncası yoktur. Genç hayvanların, işlem görmemiş kırmızı etleri sağlıklıdır.

Kilo vermek ve de verdiğimiz kiloda kalmak istiyorsak, her gün 4-5 kalem kuzu pirzolası, dana biftek ya da  bonfile ya da etli sulu yemekleri, hiç olmazsa bir öğünde korkmadan, suçluluk hissetmeden rahatlıkla tüketebiliriz.

Kırmızı etlerin sağladıkları demir, protein ve vitaminler bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirerek  sık sık hastalanmamızı önlerler.

Ülkemizde en lezzetli yiyeceklerimiz arasında bulunan, doğallığını kaybetmemiş olan kırmızı et pastırma’dır.

Bu bağlamda, açık havada, gün ışığında dağlarda koşan, serbest olarak çayırlarda beslenen  keçi ve diğer av hayvanlarının etleri de son derece sağlıklıdır.

Salam, sosis, sucuk gibi işlem görmüş şarküteri etleri, fazla miktarda nitrat içerirler.

Kızartılarak, tüketilen bu etlerde aşırı miktarda transyağ meydana gelir. Trans yağlarla birlikte, aşırı miktarda nitrat tüketilmesi kanser nedenidir.

Sonuç:

Doğal olan, doğa içinde yetişen, serbest dolaşan hayvanların kırmızı etleri kanser yapmaz. Aşırı miktarda ‘stearic acid’ içeren kırmızı etlerin pişirilmeleri sonucu oluşan trans yağlar kanser nedenidir. İşlenmiş hazır kırmızı etlerde bulunan nitratlar ve kimyasallardır! 

DİKKAT KIRMIZI ETDEN KORKMA! KARACİĞERİ YAĞLANDIRAN  ŞEKERDEN KORK!

Siz de yorumunuzu paylaşın: