İYİ KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ: YARARLILIK MI, ZARAR YAPICILIK MI?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Altan Onat’ ın “TEKHARF ÇALIŞMASININ GÖSTERDİĞİ NELER TIP DÜNYASINDA ÇIĞIR AÇMAKTADIR?” başlıklı yazısının ikinci bölümü:

İyi kolesterolün yüksekliği: yararlılık mı, zarar yapıcılık mı?

HDL-kolesterol halk arasında iyi kolesterol olarak bilinir. Tıp kılavuzları 15 yıldır bunun önemini vurgularken, belli bir yükseklik düzeyinin bir diğer risk faktörünü, örneğin kötü kolesterol yüksekliğini giderdiği öğretisini dahi yaymıştır. Hekimlerimiz halkımızı ve hastalarını buna uygun şekilde bilgilendirmeye çalışmıştır. Oysa TEKHARF’in çok önemli ve 7 yıl önceki bir saptaması, kanda iyi kolesterol yüksekliğinin bazı bireylerde yararlı koruyucu etkinliği olsa da, başka bireylerde şeker hastalığı ya da kalp-damar hastalığı yapma niteliği de ifade edebildiğini yayınlamasıydı. Tıbba ters düştüğünden ve bunun Batı’dan gelen bir bilgi olmamasından, hekimlerimiz bu bilgiyi genelde “burun bükerek“ karşıladı, önemsemedi. Tıp dünyası da üzerinde durmamayı tercih etti. Nasıl etmesin ki, o yıllarda yeni geliştirilmiş 4 ayrı ilaç orta vadeli araştırmalarda test edilmekteydi. İşe yaramadığı görülünce ikisi erkenden sonlandırıldı, diğer ikisi de terkedilmiş gibi. Bu arada hem genetik çalışmalar iyi kolesterol yüksekliği durumunun koroner hastalıktan tutarlı bir şekilde korumadığını gösterdi, hem de yakın zamanda, HDL parçacığını ayrıca ölçen yöntem kullanarak, koruma işlevinin HDL parçacığına özgü olduğu ve üzerinde yerleşik kolesterol fazlalığının dokulara yarar yerine zarar verebileceği hususu Çinli araştırıcılar tarafından yayınlandı. Sonuçta, artık önyargılı olmadıkça, otoriteler iyi kolesterol yüksekliğinin yararla eşdeğer olmadığı hususunda öğreti yapmaktadır.

TEKHARF Çalışması ayrıca HDL parçacığı üzerinde oturan apoA-I (ve benzeri koruyucu proteinlerin) yetişkinlerimizde diyabet ve kalp-damar hastalığına sıklıkla yol açtığını da gösterdi. Bunun mekanizması, hasara uğrayan proteinlere karşı korken, kendisinin koruma yeteneğini kaybedip yangısal bir proteine dönüşmesidir.

Kolesterole ilişkin bulgular

Orta ve ileri yaştaki Türk yetişkinlerinde kanda toplam kolesterol ve kötü (LDL) kolesterol düzeyleri nisbeten düşüktür. Onar bireyden sadece 4 erkek ile 5 kadında 200 mg/dl veya 130 mg/dl sınırında ya da üzerindedir. Son 20 yılda şişmanlığın iyice artmasına rağmen –trigliserid denen kan yağlarının belirgin yükselmesinden farklı olarak– kolesterol düzeylerinde fark gelişmedi.  Dolayısıyla, koroner kalp hastalığı ile bu hastalıktan ölüm oranının yüksek oluşunu, kolesterol düzeyi yeterince açıklamaktan uzaktır.

Kaldı ki, ABD’de de kalp krizi nedeniyle hastaneye yatan 103 bin kişiden çoğunluk ve kalp-damar hastalık öyküsü olmayan kişilerin %42’si 100 mg/dl altında kötü kolesterol düzeylerine, yani toplum genelindekine kıyasla daha düşük düzeye sahipti, ama yeni olay riski yüksek kalmaktaydı. Bu gözlem, LDL-kolesterol düşüklüğünün, ister birincil, ister nükseden koroner olaylarının habercisi olabileceğini düşündürmektedir.

Gerçekten kanda kolesterol ve kötü kolesterol düzeylerinin kendiliğinden düşük olmasının ABD’de romatoid artrit denen romatizmal hastalığın ortaya çıkmasına öncelik ettiği açıklanmıştır. TEKHARF Çalışması’nda da böylesi düşük değerlerin şeker hastalığı, kalp-damar hastalığı ve atriyal fibrilasyon terimi verilen kalp atış düzensizliğine öncelik ettiği gösterilmiştir. Bu bilgi hekimlerimizin zihninde yer etmelidir. Atriyal fibrilasyona Batılı ve Japon toplumlarında da, kanda kolesterol ve kötü kolesterol seviyelerinde düşüklüğün öncelik ettiği, yeni olarak mükerreren bildirilmiştir.

Statin tedavisi sonuçlarına ilişkin

Kolesterol düşürmek için dünyada ve yurdumuzda yaygın olarak kullanılan statin türü ilaçların diyabet gelişmesine ılımlı bir risk yüklediği son yıllarda belgelenmiştir. Statin tedavisinin koroner kalp hastalığı riskini arttırıp arttırmadığını başlangıçta hastalığı bulunmayan 3000 kişiyi ortalama 8 yıl takip ederek inceledik. 

Başlangıçta statin kullanan 270 bireyde, geri kalan katılımcılara kıyasla,  apoB düzeyi ile sigara içicilik oranı düşüktü. Geleneksel risk faktörleri için ayarlandıktan sonra, yeni koroner kalp hastalığı gelişme riski statin ilacı alanlarda 2 ila 2½ kat yüksek bulundu. Bindirilen ek risk yükünün, statin’lerin Lp(a)’ya hasar getirici etkisine bağlanabileceği üzerinde durduk.

Bu çarpıcı araştırma, çok sağlam bulgulara sahip olmakla birlikte, yayınlanmadan önce, yayınlama cesaretinden yoksun birçok bilimsel dergi tarafından geçerli itiraz öne sürülmeden reddedildi. Oysa yazımızın içinde, kötü kolesterol ne kadar düşürülürse, boyun damarlarında damar sertliği alametinin onca belirgin görüldüğüne ilişkin bir uluslararası yayının da tıpta paylaşılan bir bilgi olduğu belirtilmişti.

Siz de yorumunuzu paylaşın: