BİLİMSEL MANDACILIK, YOZLAŞMIŞ AKADEMİNİN ESERİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen‘ in yazısı:

Bilim dünyamız ve üniversiteler, asırlardır bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Harem ağası yapmanın yolu, önce bilim ve teknoloji üreten yolu budamak, sonra da teknolojik üretime ve kazanca dönüşmeyen sözde bilimsel çalışmalarla kıt kaynakları tüketmek : Bilimde kendi kendini tatmin. Yapılan anlamsız araştırmalar ve ithal edilen akıllı telefonlar kendini tatminden başka bir işe yaramıyor.

Akademik yozlaşmanın en yaygın türü ; Gerçeği gizlemek, gerçekleri tersyüz etmek. Bilim dünyasını ve halkı aldatmak. Bunu yaparken de bilimi ve istatistiği alet etmek, yalan dolanla sonuçları değiştirip yalan konuşmak ve yalan yazmak. İmza olayı budur. Bu sahtekarlığı yapanlara yani masum insanları suçlu, terör örgütünü de masum gösterenlere, gerçekleri ters yüz ettikleri için en ağır ceza verilmelidir. Çünkü ”bias” suçunun bilimde karşılığı en ağır cezadır.

İntihal yani bilimde hırsızlık, buna göre daha hafif bir suçtur. Türkiye’yi kana boyayan, yakan yıkan, masum insanların canına kıyan terör örgütünü gizlemek veya masum göstermek, kamu düzenini yani halkın can ve mal güvenliğini koruyanları suçlamak, terörün kendinden daha ağır bir suçtur. Çünkü hem halkı, hem de insanlığı aldatma, yanıltma ve dolaylı olarak terörü temize çıkarma yani tüm insanlığın vicdanını yok etme girişimi, söz konusu olan.

Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilimsel mandacılıkla oyalanmamız bağımlılığın asıl nedeni. Dün Hintlilere logaritma cetvellerini ezberleterek beyinleri körelten anlayışın bugünkü yöntemi çok farklı. Çağımızda asgari ücretli köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Modern sömürgecilik işte bu! Küresel yapı, otla çöple, maçla, morfinli dizilerle uyuturken milyarlarca dolarlık ilaç, aşı, cihaz ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe olurken, bizimkiler öylece bakıyor.

Yıllardır insanımızın korkulu rüyası olan Kanamalı Kırım Kongo hastalığının aşısını bile üretemedik ama lafa gelince herkes araştırma yapıyor. Para kazanmanın yolu bilim ve teknolojide keşif, patent, projeden geçiyor, onu da bilmiyor. Hastalıkları önleyebilse, tasarruf edilen hastalık harcaması kendi cebine girecek ama onu da beceremiyor. Tek bildiği diplomalı işsiz üretmek. Sürüngenliğin nedeni bu.

Bilim dünyamız bu acı gerçekleri bilmez, görmez, duymaz, okumaz, anlamaz, konuşmaz. Okumak sebep-sonuç ilişkisi kurmak, bilimsel düşünmek. Okumak ; idrak etmek, gereğini yapmak, kötü kaderini değiştirmek. Bilim; sebep – sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, kötü kader gibi yakamıza yapışan sonuçları önlemenin yolu, sebepleri önlemekten geçer ama bilim dünyamız, bilimin sadece lafını eder. Bunca yıldır milyonlarca insanımız önlenebilir nedenlerden ölmüş ve hastalanmış, umurunda değil.

Umurunda olsa ülkemizde insanların % 86’sı önlenebilir nedenlerden ölürken önlem alır, tekrarına mani olmak için, hadi önlemek kavramından haberi yok, hiç olmazsa ‘bir şeyler yapmalı’ diye imza toplardı. Okumak tebliğ etmek, bilimsel gerçekleri halka anlatmak. Okumak acı gerçekleri haykırmak. Aydın ve bilim dünyamızın idrak yolları hasta, bu yüzden ne yapacağını bilemiyor. Modern tıp ilerlerken, hastalıklar azalacağına artıyor ama bilim dünyamız nedendir diye kafa yormuyor. Bilimsel rehberlerden kongrelere kadar yediren, içiren, uçuran küresel irade ne derse O. Akademik yozlaşma işte bu.

BU NE BİÇİM OKUMAKTIR?

Bilim ve aydın dünyamız çıkar ve post kavgası yaparken kendinden, ülkesinden ve dünyadan habersiz. Gönül ve akıl insanımız Yunus Emre ne diyor : ‘İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmez isen bu ne biçim okumaktır’ Aydın ve bilim dünyamız bu zavallı halini bilmeden, hiç kimseye ışık veremez. Her yer üniversite doldu ama hala bilimsel anlayıştan yoksunuz. Çünkü ezberci, teste ve dersaneye dayalı eğitim sistemi, beyinleri uyuşturuyor ve bilimsel anlayışı yok ediyor.

Üniversitelerin çoğu sosyal bilimler ama sosyal olayları bile analizde, kimse bilimsel sebep – sonuç ilişkileri kuramıyor. Akademisyen geçineni bile terör örgütünü değil, terörle mücadele etmek zorunda olan devletini suçluyor. Bu mu bilimsel dediğiniz kafa? Bu zavallıların beyni, kamu düzeni olmazsa bırakın maaşı, nefes bile alamıyacağını neden düşünemiyor. Beyinleri donmuş, fara bakan tavşan gibi.

Bilim dünyamız, hangi sorunları çözen ulusal bilgi üretiyor, bunları kim nasıl uyguluyor? Sonuç ne? Bu yeterli mi? Kötü kaderimiz değişiyor mu? Eksik olan nedir? Başkalarının çıkarlarına hizmet eden reklam ve pazarlama yerine, kendi yaşamsal sorunlarımızı çözmeye yönelik bilimsel araştırmalar ve kongreler yapmayı ne zaman akıl edeceğiz? Bilimsel yozlaşma ile teknolojik, ekonomik ve kültürel işgalin yol açtığı yaşamsal sorunlara çözüm arayan ‘Ulusal Bilim Kongreleri’ ne zaman ve kimin tarafından düzenlenecek? Kongreler ithal ürünler pazarı ve gösteri merkezi olmaktan ne zaman kurtulacak?

Ünvanların arkasına sığınarak halkı yabancı reklamlar ile aldatmaya son verelim artık. Binlerce ilaç ve molekül içinde bize ait bir şey var mı? Çağımızda İlaçtan aşıya, uçaktan silaha yüzlerce trilyon dolarlık pazarın hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, fındık fıstıkla oyalanan ve 70 yıldır gelişmekte diye uyutulan ülkeler.

Altyapısı bile olmayan üniversitelerde zaman ve para gücünü tüketmek, kopya ve palavra araştırmalarla bilim yapıyor görünmek bir işe yaramıyor. Bizim araştırmalar para kazanmıyor, kıt kaynakları tüketiyor. Akademik yozlaşmanın en belirgin özelliği, bilimsel intihal yani hırsızlık. Başkasının keşfettiği, akıl ettiğini aşırma oldukça yaygın. Bu kadar okumuş, yazmış, yetişmiş adama, bu kadar üniversiteye rağmen neden bu haldeyiz? Mağara adamının yaptığı evler tarihe meydan okurken, daha 20 yıllık binaları çürük diye yıkıyoruz. Göl havzasına havaalanı yapanları unutmayın. Bunları kim yaptı, altında kimlerin imzası var, bunlar nereden diploma aldı? Bunlar hep akademik yozlaşmanın eseri.

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. ekara dedi ki:

    Söylediklerinize sonuna kadar katiliyorum.bu kadar cok universite var diyorsunuz hocam belli universitelerden baskasini baska sehirlerde okudugunda universite bile saymiyarak insanlari sindiriyorlar etiket marka beyni kim ne yapsin beyin calismaya bagli degil cozdugun teste bagli istanbul ve ankarada okuyorsan ogrencileride ozel ogretmenleride ben bir anlam veremiyorum bos insanlar bos islerle ugrasir tesekkurler.

Siz de yorumunuzu paylaşın: