ESKİ TAS, YENİ HAMAM

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Bu yazıyı okuduktan sonra “Köşe yazarından doktorlara haksız suçlama” başlıklı yazımı da okumanız gerekiyor.

***

Milliyet’ te Mehmet Soysal‘ ın yazısı:

Son on beş yılda sağlık sektöründe çok önemli düzenlemeler yapıldı.
SSK ve Devlet hastanelerindeki içler acısı manzaraları unutanlar olabilir ama bizler unutmadık…

Yıkık dökük binaları ve kapılarında uzun kuyrukların oluştuğu günleri de…
Hele de fakir fukaraların bir ameliyat ve şifa bularak taburcu olması neredeyse hayaldi.
Aylar sonrasına verilen film randevuları…
Ve ilaç bulmanın zorlukları…
Ameliyat olabilmek için evini, arabasını ve ineğini satanları da biliyoruz, çünkü yıllarca haberlerini yaptık…
Ve bir doktora günde yüzlerce hastanın üç dakikada muayene olup birkaç ilaçla evlere döndürüldüğünü de…
Hastayı yatırabilmek için ise kimlere yalvarıldığını da…
***
Ve hastane sayısı, sağlık personeli, teşhis imkânlarıyla birlikte doktorların sayısı da arttı… Sağlık ocaklarıyla idare eden kentler ve ilçelerde artık özel hastaneler ve klinikler
dahi var…
Kuyruklar yok…
Aylar sonrasına randevu yok…
SSK ve Devlet hastanelerini tek çatı altında toplanması ise önemli bir adımdı…
İlaç problemlerine son verildi ve ilaçta aşırı fiyat politikası da yok…
Özellikle, fakir fukara ve emekliler bu durumdan çok memnun…
***
Anadolu’da ise hâlâ bazı sıkıntılar devam ediyor…
Özellikle de doktor kesiminde bitmeyen sorumsuzluklar…  
Daha geçtiğimiz günlerde Elazığ’da yaşanan olayın bizzat şahidiyim… Ve mağduruyum…
Babam, felç hali belirtileriyle bir kriz geçirdi ve SGK yani Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.
Film çekilir, Nöroloji servisinde Uzman. Dr. Zeynep Hanım gerekli tetkikleri yapar ve üç beş ilaç yazıp birkaç gün hastanede yatırdıktan sonra babamı eve gönderir…
Teşhisi ise beyne giden şahdamarının tıkalı olduğunu ve kan sulandırıcı ilaçla üç ay içinde düzelebileceğini, İstanbul’a götürmeye de gerek olmadığını söyler…
Babamın küçük krizleri ise devam eder. İlaçlar ise daha kötü duruma düşürür… Bu defa Elazığ’da özel bir hastaneye kaldırıldı…
Oradakiler de serum bağlar ve birkaç gün yattıktan sonra bir doktor gelir ve beyne giden damarın tıkalı olduğunu, Araştırma Hastanesi’ne giderek ameliyatla stent takılması gerektiğini söyler…
***
Ve dayanamayıp babamı İstanbul’a getirttim…
Fulya Acıbadem Hastanesi’nde dostum Prof. Dr. Yunus Aydın’a götürdüm. Emar film sonuçlarına baktı ve Şişli Kolan Hastanesi’nde görev yapan Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Ergun Demirsoy’u arayıp babamın durumunu iletti…
Prof. Ergun Hoca’ya babamı götürdüm…
Ve hemen hastaneye yatırdı ve anjiyo yaptı.
Anjiyo sonrası babamın beyne giden iki damarından birinin yüzde yüz tıkalı, diğerinin ise yüzde doksan dokuz tıkalı olduğunu ve acilen ameliyat edilmesi gerektiğini söyledi.
Eğer diğerinin de yüzde yüz tıkanması halinde tıp olarak yapılacak bir şeyin olamayacağını ve babamın felç olarak hayatına devam edeceğini söyledi.
Sonuçta kritik ve tehlikeli bir ameliyatı yaptı ve babam yeniden sağlığına kavuştu.
Şimdi, Elazığ’daki doktora ne demek gerekiyor? Anlıyoruz ki bu kadar yeniliğe rağmen bazı doktorların sorumsuzluğu devam ediyor ve hâlâ insan hayatı hafife alınıyor!
Mesleklerle bir alıp veremediğimiz yok…
İşini iyi ve dürüstçe yapan herkesi takdir ediyoruz… Lakin işini kim sorumsuzca yapıyorsa kim olursa olsun bunların karşısındayız…

Sağlık Bakanlığı denetim görevini daha sık yapmalı.
Ve hastaların akıbetlerini araştırmalı, hastaların sonuçlarından yola çıkarak hekimlerin kalitesini görmeli…
Yoksa, eski tas, yeni hamam oluyor…
Bizden söylemesi…

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/eski-tas-yeni-hamam/gundem/ydetay/2233802/default.htm

Siz de yorumunuzu paylaşın: