CHECK-UP TARAMALARI ZARARLI DA OLABİLİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Keşke özel hastaneler de bu gerçeğin farkına varabilseler!

***

DHA’ dan Buse Özel‘ in haberi:

AİLE hekimliği uzmanı Dr. Ruşen Topallı, özel hastanelerde satılan ‘check-up paketlerinin’ herkese uygun olmadığını o yüzden yerine sağlık eğitimi ve danışmanlığın ön planda olduğu koruyucu sağlık hizmetleri getirilmesi gerektiğini belirtti. Dr. Topallı, “Herkese uygulanan standart testler her zaman doğru saptamalar yapmaz. Her cinsiyet, her yaş için uygulanacak testler farklıdır. Hatta bu kişiye özel yapılmalıdır” dedi.

Koruyucu sağlık hizmetlerinin 3’e ayrıldığını belirten Dr. Topallı bu hizmetleri şöyle anlattı:

– Kişinin sağlıklı davranışları benimsetecek sağlık hizmetleri

– Tarama testleri 

– Koruyucu tedaviler, bağışıklama, aşılama

Check-up paketi adı altında satılan tahliller özel hastanelerde 100-150 Türk Lirası’ndan başlayarak, 2 bin Türk Lirası’na kadar çıkıyor. Dr. Ruşen Topallı ise check-up taramalarının olumsuz yanları olduğunu da belirtti ve şunları söyledi: “Hekimler olarak bizler aslında check-up ismini kullanmayız çünkü uygulamada “check-up” adı altında gördüğümüz örneklerin çoğu, kapsamı gereksiz ölçüde geniş tetkiklerden oluşuyor. Belli hastalıkların çok ilerlemeden yakalanması için şikâyeti olmayan bireylere bazı incelemeler yapılabilir ama bu bizim “koruyucu sağlık hizmetleri” başlığı altında ele aldığımız işlemlerin sadece küçük bir bölümünü oluşturur.”

“AKCİĞER KANSERİNİ TESPİT ETMEK İÇİN YAPILAN RÖNTGEN ZARARLI OLABİLİR”

Check-up taramalarında en çok bulunan tanı gereçlerinden bir tanesi olan akciğer röntgeninin ise yarardan çok zarar getirebileceğini belirten Dr. Topallı, bunun zararlarını şöyle anlattı:

“Check-up paketlerinde hiçbir hastalığın erken tanısına yararı olmayan bir çok tetkikin de yer aldığını da görüyoruz. Mesela birçok check-up programında akciğer röntgeni çekilmesi yer alıyor. Çoğu kez amacı belirtilmemiş bir tetkik ama genellikle akciğer kanserinin erken teşhisi için yapıldığı söylenir. Oysa bir akciğer kanseri röntgende görülecek kadar büyümüşse artık o teşhis gecikmiş demektir. Yani akciğer röntgeni ‘erken teşhis’ sağlayabilen bir tarama testi değildir. Üstelik zararı da olabilir. ‘Kontrollerime gidiyorum akciğer kanserine yakalanırsam erkenden saptanır tedavi olurum’ inancı ile kişilerin riskli davranışlarını, yani sigara alışkanlığını, devam ettirmelerine bile yol açabilir ya da küçük bir olasılık da olsa, röntgen çekimi sırasında maruz kalınan radyasyon kendisi kansere yol açabilir. Akciğer kanserinden korunmanın yolu bellidir, o da sigara içmemek. Akciğer kanserlerinin %90’ının nedeni sigaradır.”

“VÜCUDUMUZDA HER GÜN YENİ KANSERLER BAŞLIYOR”

Erken teşhis de kanser taramalarının akla geldiğini ancak bazen gereğinden fazla tanı yapıldığını ve bunun yarardan çok zarar getirebileceğini belirten Dr. Topallı şunları açıkladı:

“Erken teşhis deyince aklımıza hep kanser gelir, başka hastalıkların da, yüksek tansiyonun da şeker hastalığının da erken teşhisi önemlidir. Vücudumuzda belki de her gün bu isyankâr hücreler ortaya çıkıyor, yani yeni kanserler başlıyor ama yine vücudumuzun savunma sistemleri tarafından bu kanserler gelişmeden önleniyor. Bazıları biraz büyüyor ve öylece kalıyor daha ilerlemiyor ve bazıları da büyümeye ve yayılmaya devam ederek hayatımızı tehlikeye sokacak boyuta geliyor. İşte bazen taramalar, daha fazla büyümeyecek ve hiçbir zarar vermeyecek kanserleri de saptayabiliyor. Buna “aşırı tanı” (overdiagnosis) diyoruz.”

AŞIRI TANI ZARAR VEREBİLİR

Prostat kanserini tespit etmek için yapılan PSA testinin de “aşırı tanı” kapsamına girebildiğini belirten Dr. Topallı bu durumu şöyle anlattı:

“Prostat kanseri taramasının öyküsüne kısaca değinmek iyi olur. Bir çalışmada prostat kanserli kişiler üç gruba ayrılmış, bir gruba hiç tedavi verilmemiş, ikinci gruba ameliyat yapılmış, üçüncü gruba da ışın tedavisi verilmiş. 10 yıl sonra bu kişiler arasında hayatta kalma yönünden önemli bir fark görülmemiş. Yine bir otopsi çalışması yapılmış, çeşitli nedenlerden ölmüş kişilerin otopsi ile prostatları incelenmiş yaşa göre artan oranlarda, örneğin 40 – 50 yaş arası %15 civarı, 80 yaş ve yukarısında %60 oranında kanser saptanmış, ki bunlar yaşayan kişilerde saptanan kanser oranlarına göre yüksek değerler, demek ki yaşayan kişilerde birçok prostat kanseri gelişiyor ama bunların bazıları hiç saptanmıyor ve hiç zarar vermiyor. Prostat kanserinde kullanılan tarama testi, PSA dediğimiz bir kan tahlilidir. PSA seviyesine göre riskin yüksek olduğuna karar verilirse prostatın muhtelif yerlerinden kalın bir iğne ile biyopsiler alınır ve onun incelenmesiyle teşhis konur. Ve bu saptanan kanserin “aşırı tanı” olma olasılığı bir hayli yüksektir. Teşhis ve biyopsi sürecinde yaşanan zorluklar bir yana, prostat kanseri tedavisi sonrası idrarını tutamama, cinsel sorunlar gibi yaşam kalitesini azaltan sonuçlarla karşılaşmak olasılığı da bir hayli yüksektir. Bu durumun anlaşılması sonucunda, basit bir kan testi olduğu için oldukça yaygın kullanılan PSA taraması artık çoğu rehber tarafından önerilmez duruma gelmiştir.”

“SADECE TAHLİL DEĞİL HASTAYA SORU SORMAK DA ÖNEMLİDİR”

Dr. Ruşen Topallı, bu tarama testleri sonucunda bazı zararlı alışkanlıklara devam edilebileceğini belirterek, şöyle konuştu:

“Sadece tahlil olarak düşünmemek lazım. Hastaya sorulacak bir soru, örneğin “Sigara içiyor musunuz?” ya da boy, kilo ölçümü, tansiyon ölçümü gibi muayeneler de bu kapsamdadır. Kanser taramaları her zaman gereksizdir, zararlıdır anlamında değildir. Sadece bir taramaya katılmadan önce olası zararlarının ve yararını iyi öğrenmek ve ona göre karar vermek gerekir. Yine ‘nasıl olsa tarama yaptırıyorum, erken tanı ile hayatım kurtulur’ diye düşünüp zararlı alışkanlıkları da devam ettirmemek gerekir. Kanserden korunmanın esas yolu taramadan önce korunmadır. Sigaradan, alkolden, zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, sağlıklı beslenmek kanserlerin yarıdan fazlasını önleyebilir.”

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/koruyucu-hekimligin-onemine-deginen-dr-topalli-40388133

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: