TİROİT KANSERLERİ DEĞİL KANSER TEŞHİSİ ARTIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Tüm dünyada olduğu gibi bizde de tiroit kanserlerinde hızlı bir artış var.

Bu artış, tiroit kanserlerinde “gerçek bir artış” ile ilgili olabileceği gibi teşhislerdeki artıştan (“yalancı artış”) da kaynaklanabilir.

Tıp teknolojisinin ilerlemesi ve yaygınlaşması, insanların bunlara ulaşımlarının kolaylaşması ve tarama programları “teşhiste bir artışa” yol açtı.

JAMA’ da yayınlanan bir araştırmada 1973-2002 arasında tiroit kanserlerinde görülen yüzde 140 artış “teşhislerin artmasıyla” açıklanıyor (1).

Bu artışın yüzde 87’ sinin 2 santimden küçük papiler tipteki kanser vakalarının teşhisindeki artışla alâkalı olması, kanserin her evresinde artış olmaması, vaka sayısında gerçek bir artış olmadığının delili olarak gösteriliyor.

Son 10 senede USA’ da tiroit kanserleri ensidansı her sene yüzde 4.5 oranında artarken ölüm oranlarında herhangi bir değişiklik olmaması aşırı teşhisle (overdiagnosis) açıklanıyor.

Finlandiya’ da üç kadından birinde tiroit kanseri var

Finlandiya’ da yapılan bir otopsi çalışmasında vakaların yüzde 35.6’ sında tiroit kanseri olduğu tespit edilmesi her üç kadından en az birinde tiroit kanseri olması anlamına geliyor.

Dr. Harach “Belirti vermeyen tiroit papiler kanseri Finlandiya’ da normal bir bulgudur ve biyolojik olarak anlamlı bir hastalığa yol açmaz” diyor (2).

Dr. Harach ile aynı fikirde olan Dr. Louies Davies ise “1 santimden küçük olan papiler kanserler normal bir bulgu olarak sınıflandırılmalıdır” sözleriyle bu vakaları teşhis etmenin erken kanser teşhisi manasına gelmediğini vurguluyor (3).

Tiroit nodüllerinin çoğu kansere dönüşmüyor

Japonya’ da Dr. Ito çapları 10 mm’ den küçük olan papiler tiroit mikrokarsinomlu 162 hastayı 8 sene boyunca takip etti.

Bunların yüzde 70’i değişmeden kaldı veya küçüldü, sadece yüzde 10’u 10 mm’ den fazla büyüdü. Hastaların yüzde 1.2’ sinde boyun lenf bezi metastazı gelişti (4).

Dr. Ito buna dayanarak “Hastalar herhangi bir tedavi görmek yerine seri ultrasonlarla takip edilmeyi seçebilirler. Bu takipte tümörde ve lenf bezlerinde büyüme tespit edilirse prognozu çok iyi olan agresif cerrahi tedavi uygulanır” diyor.

Tiroidin papiler kanserinin kapsüllü foliküler türünün artık kanser olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin de bildirildiğini hatırlatmak isterim.

Bu teşhis konan hastalar bugüne kadar “kanser muamelesi” görüyordu; bundan sonra sadece takip edilmeleri yeterli olacak (5).

Gereksiz ameliyatları önlemek ve hastaların psikolojik olarak olumsuz etkilenmemeleri için de kanser tabirini hiç kullanmadan “occult” yani “gizli” papiler tümör ve “papiler mikrotümör” denmesi de teklif edildi (6, 7).

Aşırı teşhis nedir?

Overdiagnosis (aşırı teşhis veya gereksiz teşhis) kişiye yaşadığı sürece ölüm riskini artırmadığı gibi hiçbir şikâyete de sebep olmayacak bir kanserin teşhisi demek.

Bu teşhisin hastaya faydası yok ama pek çok zararı var çünkü kanser teşhis edilen bir hastayı tedavisiz bırakmak mümkün değil.

Aşırı teşhis neden zararlı?

Bir kanserin hastanın hiçbir şikâyeti yokken erken dönemde teşhis edilmesi mantıken çok iyi bir şeymiş sanılabilir lâkin durum hiç de öyle değildir.

Kanser teşhis edilen bir hasta “öylece bırakılamaz”, mutlaka tedaviye alınır.

Tiroit kanseri için uygulanan tedavilerin de kendine mahsus riskleri ve komplikasyonları vardır.

Hasta, kendine hiçbir zarar vermeyecek kanser için yapılan bu tedavilerden yani ameliyat, atom tedavisi ve ömür boyu ilaç kullanma ciddi şekilde etkilenebilir.

Ameliyatın riskleri var

Tiroit kanserleri tedavisinde en çok başvurulan cerrahi yöntem tiroit bezinin tamamen veya kısmen çıkarılmasıdır, bazı vakalarda lenf bezleri de alınır.

Ameliyat sırasında ses tellerinin zarar görmesi mümkün ve bu da hastada kronik ses kısıklığı, öksürük gibi komplikasyonlara yol açabiliyor.

Tiroit bezi ile beraber paratiroit bezlerin de alınması osteoporoz riskini artırıyor.

Narkozla ilgili riskler ve enfeksiyon, kanama gibi komplikasyonlar da hesaba katılmalıdır.

Atom tedavisi ve ömür boyu ilaç içme zarureti

Ameliyat sonrası dönemdeki duruma, tümör evresi ve tiroit kanserinin türüne göre halk arasında “atom tedavisi” adıyla bilinen “radyoaktif iyot tedavisi” de yapılır.

Atom tedavisi tükürük bezlerine zarar vererek kronik ağız kuruluğu ve tat alma kusuruna ve kısırlığa sebep olabilir; genel kanser riskini artırır.

Tiroitleri alınan hastalar ömür boyu ilaç almak zorundadırlar.

Bu problemlerin hiçbiri görülmese bile kanser teşhisinin yaratacağı stres ve ameliyat ve diğer tedavilerin maliyeti de önemlidir.

Gelelim neticeye

Tiroit kanserlerindeki artışı tamamen teşhisteki artışa bağlamak da doğru değil.

İstatistikler, teşhisteki artışın yanı sıra tiroit kanserlerinde gerçek bir artış olduğunu da gösteriyor.

Peki, tiroit kanserleri neden artıyor?

Kaynaklar:

1. http://jamanetwork.com/journals/jama/fullarticle/202835

2. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2408737

3. http://jamanetwork.com/journals/jama/fullarticle/202835

4. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12804106

5. http://oncology.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=2513250

6. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC502418/

7. http://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/106689690301100401

***

EK 1 (16.12.2021): Parazit filminin yıldızına kanser teşhisi kondu, Prof. Küçükusta ‘gereksiz olabilir’ dedi. Parazit filminin yıldızı Park So-dam’a tiroit kanseri teşhisi konulmasını yorumlayan Prof. Ahmet Rasim Küçükusta, vakaları artıran temel faktör olan ‘gereksiz teşhis’e dikkat çekti.

Son yılların en başarılı sinema filmlerinden Parazit’in (Parasite) başarılı oyuncusu Park So-dam’a tiroit kanserteşhisi kondu. Kadınlarda daha sık görülen bu kanser türüne yakalanan 30 yaşındaki Oscar ödüllü oyuncu, tedavi kapsamında ameliyata alındı. 

Haberi yorumlayan Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, tüm dünyada tiroit kanserlerinin hızla arttığını ancak bu artışın kanserdeki ‘gerçek artış’tan değil ‘teşhis artışı’ndan kaynaklandığını belirtti.  Sosyal medya hesabındaki paylaşımında Parazit filmi oyuncusuna konulmuş teşhisin ‘overdiagnosis’ olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu dile getiren Küçükusta, tıp teknolojisindeki ilerlemeyle birlikte insanların tarama programlarına kolayca ulaşabildiğini, normalde tehlikeli durumda olmayan küçük papiler tipteki vakaların bile ‘kanser’ olarak değerlendirilir hale geldiğini kaydetti. 

GEREKSİZ TEŞHİS, GEREKSİZ TEDAVİ

Bunun da kanser teşhisi sayısında artışa yol açtığına dikkat çeken Küçükusta, konuya ilişkin yazdığı makalede şunlara dikkat çekti: 

“Son 10 senede USA’ da tiroit kanserleri ensidansı her sene yüzde 4.5 oranında artarken ölüm oranlarında herhangi bir değişiklik olmaması aşırı teşhisle (overdiagnosis) açıklanıyor. Overdiagnosis (aşırı teşhis veya gereksiz teşhis) kişiye yaşadığı sürece ölüm riskini artırmadığı gibi hiçbir şikâyete de sebep olmayacak bir kanserin teşhisi demek. Bu teşhisin hastaya faydası yok ama pek çok zararı var, çünkü kanser teşhis edilen bir hastayı tedavisiz bırakmak mümkün değil. Hasta, kendine hiçbir zarar vermeyecek kanser için yapılan bu tedavilerden yani ameliyat, atom tedavisi ve ömür boyu ilaç kullanma ciddi şekilde etkilenebilir.”

Kaynak: https://www.trhaber.com/saglik/parazit-filminin-yildizina-kanser-teshisi-kondu-prof-kucukusta-h24679.html

***

EK 2 (24.10.2023): Per ve poli floro alkil (PFAS) kimyasallarına maruz kalmak tiroit kanseri (papiler tip) riskini artırıyor.

Kaynak: https://www.thelancet.com/journals/ebiom/article/PIIS2352-3964(23)00397-3/fulltext

Makale: Per- and polyfluoroalkyl substances (PFAS) exposure and thyroid cancer risk

***

EK 3 (19.12.2023): Araştırma: Tiroid ultrasonu gereksiz mi?

Wisconsin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırma, tiroid ultrasonlarının yaklaşık dörtte üçünün biyopsi gerektiren nodülleri tespit edemediğini ve üçte birinden fazlasının hiç nodül bulamadığını göstererek tiroid ultrasonu kullanımındaki verimsizlikleri ve bunun sağlık kaynakları üzerindeki etkisini vurguladı

Wisconsin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Thyroid’de yayınlanan son çalışması, üçüncü basamak bir akademik merkezdeki 1700’den fazla hastayı analiz etti. Özellikle palpe edilebilen şüpheli nodüller için yapılan tiroid ultrasonlarının çoğunun biyopsi gerektiren nodülleri tespit etmede etkisiz olduğu bulundu.

Artan ultrason kullanımı endişe yaratıyor

Dr.Elena Kennedy liderliğindeki çalışma, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2002’den bu yana tiroid ultrasonlarında 5 kat artış olduğunu kaydetti. Bu artış, iyi huylu tiroid nodüllerinin ve küçük, hafif kanserlerin aşırı tespitine ve aşırı tedavisine yol açarak sağlık hizmetleri kaynaklarının önemli ölçüde zorlanmasına neden oluyor.

Nodülleri tanımada etkisi yok

En yaygın ultrason endikasyonu olan şüpheli palpe edilebilir nodül için yapılan ultrasonların neredeyse yarısında nodül bulunmazken, sadece beşte birinde biyopsiye değer bir nodül tespit edildi. En yüksek saptama oranları, diğer görüntülemelerde tesadüfen görülen nodül vakalarında oldu.

Baş araştırmacı Dr.David O. Francis, disfaji ve ses değişiklikleri gibi semptomlar için ultrasonların ilk tanı adımı olmaması gerektiğini vurguladı. Sesin veya yutmanın değerlendirilmesi gibi alternatifler öncelikle düşünülmeli.

Kılavuzdaki boşluklar

Şu anda, tiroid ultrasonu istemekten ne zaman kaçınılması gerektiğini öneren kapsamlı bir kılavuz bulunmuyor. Profesyonel toplum kılavuzlarındaki bu boşluk, tiroid ultrasonlarının uygun kullanımına ilişkin daha iyi kılavuzlar gerektiriyor.

Kaynak: https://medimagazin.com.tr/hekim/arastirma-tiroid-ultrasonu-gereksiz-mi-108765

***

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Hatice dedi ki:

    Merhaba hocam papiller kanser teşhisi kondu maalesef endokrin de ameliyat dediler hemen.. çok küçük parçalar var. Hangi bölüme gitmeliyim? Direk ameliyata yönlendirmeden sizin gibi bakan bir doktora ihtiyacım var.

  2. Hatice dedi ki:

    Merhaba hocam papiller kanser teşhisi kondu maalesef endokrin de ameliyat dediler hemen.. çok küçük parçalar var. Hangi bölüme gitmeliyim?

Siz de yorumunuzu paylaşın: