KANSERİ KENDİ HÜCRELERİMİZLE YENECEĞİZ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Kanseri kendi gayretimizle yani “adam gibi yaşama” ile ÖNLEMEK varken, KANSER OLUP strese girmenin, hücrelerimizden medet ummanın, hücrelerimizi yormanın bir âlemi var mı?

***

Hürriyet’ te Mesude Erşan‘ ın haberi:

9 Eylül Üniversitesi İzmir Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü’nün baş araştırmacılarından Yrd. Doç. Dr. Duygu Sağ, farklı kanser türleri üzerine çalışıyor. Kanserin tamamen çözüleceği inancında olan Sağ, “Son yıllarda, immunoterapi, hedefe yönelik ilaçlar, kişiye özel tedavi gibi yöntemlerin gelişmesiyle kanserden tamamen kurtulmaya gün geçtikçe daha çok yaklaşıyoruz” diyor Sağ, özellikle immünoterapinin (bağışıklık sisteminin tedavisi) gelecekte kanser tedavisinin ana yöntemi olacağına inanıyor.

‘SİLAHLARINI GERİ VERİYORUZ’

İmmünoterapinin uyandırdığı heyecanın aslında içimizde var olan bir mekanizmayı etkin hale geçirmesinde yattığını anlatan Sağ, şunları söylüyor: “Her gün vücudumuzda minik tümörler oluşuyor. Bağışıklık yani immün hücrelerimiz ise tümörleri büyümeden ve kansere dönüşmeden yok ediyor. Ama kanser hücreleri çok akıllı. İmmün hücrelerini etkisiz hale getirmeyi ve onlardan kaçmayı başarıyor. Yani aslında vücudumuzda kanserle savaşabilecek stratejik yanı çok güçlü bir ordumuz var ama askerlerimizin silahları ellerinden alınmış. Biz immunoterapiyle immün hücrelerimize yani ordumuzun askerlerine silahlarını geri veriyoruz. Cerrahi, kemoterapi ya da radyoterapiyle düşman püskürtülebilse de ordu güçlendirilmezse düşmandan tam olarak ve sonsuza kadar kurtulmak her zaman mümkün olmayabilir.”

Sağ, bağışıklık sisteminin önemli hücrelerinde olan makrofajlarla çalışıyor. Bunların iyi olanları (M1 makrofaj) tümörle savaşıyor. Kötü olanları (M2 makrofaj) ise tümörü destekliyor. Genellikle tümör çevresinde M2 tipi makrofajlar bulunuyor. Tümörün büyüme ve gelişmesinde kilit rol oynuyor. Sağ, 2015 yılında saygın bilim dergisi Nature Communications’ta yayınlan çalışmasında, farelerde hücrelerden fazla kolesterolü atmakla görevli olan ABCG1 proteini (gen) olmadığında, tümör çevresindeki makrofajların tümörü destekleyen M2’den tümörle savaşan M1’e dönüştüğünü ve mesane kanseri gelişimini baskıladığını ortaya koydu. Çalışmasına devam eden Sağ, “Şimdi ABCG1’nin kanser için hedef molekül olup olmayacağı anlamaya çalışıyoruz. Makrofajları tümörü destekleyen M2 tipinden, tümörle savaşan M1 tipine dönüştürmek, kanserle savaşta cazip bir immünoterapi yöntemi olabilir” diyor.

Tersine beyin göçüyle döndü

Sağ (36), lisans eğitimini ODTÜ Biyoloji Bölümü’nde tamamladı. Daha sonra Louisville Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden burs almaya hak kazanarak mikrobiyoloji ve immünoloji master/doktora birleşik programı için ABD’ye gitti. Amerikan Kalp Vakfı’ndan Doktora Araştırma Bursu ve çok sayıda prestijli uluslararası ödüle layık görüldü. 2015’te tersine beyin göçünü sağlamak için TÜBİTAK ve AB Marie Curie Araştırma Programı’yla yurda döndü. Nisan 2017’de Türk İmmünoloji Derneği tarafından verilen Işıl Berat Barlan Kadın Bilim İnsani Ödülü’nü aldı.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/kanseri-kendi-hucremizle-yenecegiz-40466486

 

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: