SAĞLIKLI YEMENİN YENİ KURALLARI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Hürriyet gazetesinde Refika Birgül‘ ün “Sağlıklı beslenmenin yeni kuralları” başlıklı yazısına dikkatinizi çekmek istiyorum.

Sağlıklı ve uzun yaşamak için beslenme çok önemlidir. 

Günümüzde salgın gibi artan tüm kronik hastalıkların temelinde “enflamasyon” yani mikropsuz iltihap yatıyor.

Bu enflamsyonun başlamasında, sürmesinde ve alevlenmesinde en önemli faktör beslenmedir.

Hastalıklardan korunmak için de “adam gibi beslenme” şart ve bunun için de hergün bir yenisi çıkan kalın kalın diyet kitaplarına gerek yok.

Bunların tümü de ticari ürünler.

Refika Birgül’ ün yazısında bildirilen ve çoğunu benim de benimsediğim atalarımızın binlerce senelik geçmişi olan temel beslenme kurallarını uygulamak yeterli.

Birkaç itirazım ve ilavem var:

BİR: “Yağ sağlık için iyidir” sözü pek bir şey ifade etmiyor. Hangi yağ? Ne kadar yağ?

Mutfağımızdaki temel yağlar köy tereyağı ve soğuk sızma zeytinyağı olmalı. 

İKİ: Farklı renkteki gıdalarda “bağışıklığı destekleyen” farklı antioksidanlar var ve bunlar sadece enfeksiyonlara karşı değil tüm hastalıklara karşı koruyucu özelliklere sahipler.

ÜÇ: Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler yenmelidir. Mevsim dışı olanların hem ihtiva ettikleri besin ögeleri yeterli değildir hem de insan sağlığına zararlı kimyasalların bulunma ihtimali yüksektir.

DÖRT: Çok tatlı meyvelerin dozunu kaçırmamak önemli ama mutlaka da makul miktarda yenmeli. Fazla C vitaminin idrarınızı C vitamininden zenginleştirmek dışında bir faydası yoktur.

 BEŞ: Gluten paranoyasına yapılan vurgu yerinde. Çölyak ve “gerçek” gluten hassasiyeti olanlar dışındakiler makul miktarda tahıl ürünleri yiyebilirler.

ALTI: Peynir uzak durulacak değil tam aksine mutlaka masada olması gereken temel gıdalardan biridir. 

YEDİ: Kahve sağlıklı bir içecektir ama işlenmiş kahve ürünlerinden uzak durulmalıdır. Hele de zincir kahve dükkanlarındaki kremalı, süt tozlu, şekerli kahveler kesinlikle içilmemelidir. Türk kahvesi ve filtre kahve tavsiye ederim.

SEKİZ: “Sofradan yüzde 80 tok kalkın” sözünü de önemsiyorum. “Yiyin yiyebildiğiniz kadar, istediğiniz kadar yiyin” tavsiyeleri tamamen yanlıştır. Allah diyenlerin gözünü doyursun!

DOKUZ: Ben de sıkı bir memleket denizi balığı taraftarıyım. Özellikle de hamsi, istavrit gibi küçük olanlarını seçin. hem fiyatı uygundur hem toksik maddeler bakımından daha emniyetlidirler.  Balık mümkünse buğulama veya ızgara şeklinde yenmelidir, yağda kızartmadan kaçının.

“Vitamin tüccarlarının balıklarda omega 3 kalmadı” yalanına da asla kanmayın.

ON: İnek yerine herhalde “inek eti” kast ediliyor ama doğru bir ifade değil; büyük baş, küçük baş ayırımı yapılmalı ve küçük başların eti tercih edilmelidir. Bir de inekler “çim” mi yerler bilemedim.

ON BİR: Kahvaltıda yumurta, peynir, zeytin, tereyağı, domates, biber, maydanoz gibi yeşillikler olmalı. yanında biraz kuruyemiş de iyi gider ama reçel, marmelat, bal olmasa çok iyi olur.

Kahvaltı gevrekleri zinhar eve sokulmamalıdır, bunlar gȃvur icadıdır.

ON İKİ: Günde 2 öğün beslenme ve 12 saati aşan açlık ikazları da gayet yerinde. Günde 3 ana 3 ara öğün deli zırvasıdır!

ON ÜÇ: Yazara Kenan Demirkol kardeşimi hatırlattığı için de teşekkürler. Onu özlediğimizi belirtmek isterim. 

Sağlıklı beslenmeden söz edilen yerde Prof. Dr. Ahmet Aydın‘ ı anmadan hiç olmaz, ruhu şad olsun. Onu da çok özlüyor ve minnetle anıyoruz. 

Gelelim neticeye

BİR: Sağlıklı yemenin “yeni” kuralları olmaz. Bütün mesele sağlıklı gıdalarla “adam gibi beslenmedir” ve bunları kimsenin değiştirmesine fırsat verilmemelidir.

İKİ: Yeni kurallar, yeni beslenme kılavuzları, yeni diyetler… bunların tümü endüstrinin pazarlama numaralarıdır.

Bunlara bir kapılırsanız size her gün “yeni kurallar” dayatırlar. 

Kılavuzunuz, uzmanınız, diyetisyeniniz “atalarınız” olsun!

ÜÇ: Tabiatta yüzyıllardır eski kurallara göre içgüdüleriyle beslenen hayvanlar âleminde neden beslenme hatalarına bağlı hiçbir hastalık olmadığını “mamalarla” (hazır gıdalarla) beslenen evcil hayvanların da tıpkı sahipleri gibi kronik hastalıkların pençesinde olduklarını, bir düşünün derim.

DÖRT: Sitemde Beslenme ve Besin Destekleri bölümünde pek çok yazım olduğunu hatırlatırım.

***

Hürriyet’ te Refika Birgül‘ ün yazısı:

1980’lerde yazılanlarla şimdikileri karşılaştırınca insanın kafası karışıyor. Dün kötü olan bugün iyi, dün “İyi” denen bugün kötü… Ben de oturdum; bugüne kadar okuduğum Michael Pollan, Kenan Demirkol gibi otoritelerin kitaplarından en son okuduğum ‘Yeni Sağlıklı Yemek Kuralları’na kadar sağlıklı yemenin değişmez anayasasını çıkardım.

– Mutfağınızı gerçek yemeklerle doldurun. Paketlenmiş değil anneannenizin de yemek olarak algılayacağı yemekler…

Yağ sağlık için iyidir. 70’ler ve 80’lerde ABD’de başlayıp dünyaya yayılan yağ savaşı sonunda yemekteki yağ oranları azaldı fakat tatmin düştüğü için porsiyonlar arttı ve sonunda yüzde olarak düşen yağ miktarı günlük tüketimde yükseldi.

– Gökkuşağının renklerini yiyin. Farklı gıdaların ve renklerin doğadaki bakteri ve virüslere karşı koruma yarattığı doğrulandı.

Mevsiminde yemek önemli. Meyveleri düşünelim mesela.. Baharda çilek ve erik az şekerli. Yazın meyve bulmak zor değildir hafiflemeye alan tanır. Kışınsa hem C vitamini hem de şekeri bol, kalın kabuklu iki tür: Armut ve elma ile turunçgiller.

– Doğal, yerel, mümkünse hiç ilaçsız yemek… Yerellik neden önemli: Kendinizi bir çiçek gibi düşünün, bir anda sizi alıp İstanbul’dan Nevşehir’e getirip ekiyorlar. Çiçeğin havaya, suya, toprağa alışması çok zor. Bu bizim için de geçerli.

Şeker zehirdir. Benim de kendime tekrar tekrar hatırlattığım aklı başında bilim insanlarının dediği şey bu. Diyabet, kanser, kalp ve damar hastalıkları ve alzheimer gibi pek çok farklı hastalığa neden oluyor.

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Mehmet dedi ki:

    Teşekkür Ederim

  2. Ahmet Mithat CAN dedi ki:

    GÜN KURUSU KAYISI, DENEY HAYVANLARININ KARACİĞERİNİ YENİLEDİ

    Katkısız, doğal besinlerle beslenmenin önemini gösteren bir haber daha :

    İnönü Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi İsmet Yılmaz, deney hayvanları üzerinde yaptığı iki yıl süren araştırmada, Malatya’da yetiştirilen gün kurusu kayısıyla karıştırılan yemin deneklerin karaciğerlerinin yenilenmesine olumlu etkisi olduğunu belirledi.

    İnönü Üniversitesi Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma Merkezinden temin edilen hayvanlar üzerinde histoloji, cerrahi ve biyokimya gibi farklı bilim dallarındaki bilim insanlarıyla araştırma yapan Yılmaz, sıçanların yemine yüzde 5 ile 10 oranında gün kurusu katarak, değişimi inceledi.

    Sıçanların karaciğerlerinin yüzde 70’inin kesilerek alındığı deneyde, yemleri yiyen hayvanların dokularının eski haline geldiği ortaya konuldu.

    https://www.sozcu.com.tr/2019/saglik/gun-kurusu-kayisi-deney-hayvanlarinin-karacigerini-yeniledi-5242687/

Siz de yorumunuzu paylaşın: