BİLİM DÜNYASINDAKİ VESAYET

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Kemal Yeşilçimen‘ in yazısı:

Hastalık ve sömürü lobisinin gücü, bilim dünyası üzerinde kurdukları vesayet sistemine dayanır. Dünyaya yön veren küresel şirketler, dünya nüfusunun çoğunun gelirinden fazlasına sahip bir güç olarak sadece bilim dünyasına değil devletlere, bilimsel kurumlara, akademiye ve sivil toplum kurumlarına yaptığı yardımlarla sızmış bulunuyor.

Trilyonlarca dolarlık ilaç, aşı, elektronik, taşıt, uçak, yazılım, pahalı teknolojinin pazarlanması, bürokratik oligarşi ve akademik destek olmadan mümkün değil. Ayrıca bu ürünlerin milli üretiminin de engellenmesi lazım. Kongreler ve akademi bunu garantiliyor. Kurdukları postmodern sömürü düzeni sessiz ve derinden tıkır tıkır işliyor. 

Ülkelerin yönetimleri ise yönetirken GDO’ dan her çeşit gıda ve ilaca kadar bilimsel konularda yetkin bilim insanlarından raporlar alıyor ve bu akademik raporlara göre hareket ediyor. Bilimsel danışma gereken durumlarda, söylentileri veya kamuoyunu değil bilim dünyasını dikkate alıyor. GDOdan domuz gribi aşısına kadar her konuda güya işin ehli olan bilimsel kurum ve kişilere soruyor. Masai kabilesi bile bir bilene danışıyor. Dünyada izlenen yol budur. Bunda bir yanlış yok. Doğrusu bu. 

Peki yanlış nerede? Neden bizi aldatan, hasta eden ve hayatımızı karartan bir dünyada yaşıyoruz? Bir kere daha anlatalım da devletinizi suçlamayın.

Bağımsız ve özgür olması gereken bilim dünyası, bağımsız ve özgür değil. Milyar dolarlık bilimsel araştırmalardan dünyanın her yerinde yapılan bilimsel kongrelere kadar bilim dünyasına ve bilimsel rehberlere yön veren küresel vesayetin etkisinde.

Bu yüzden bilimsel gerçekleri küresel çıkarlara göre yorumluyor ve yansıtıyor. Çünkü akademi ve bilim dünyasının beyin olduğunu bilen küresel üst akıl asırlardır bu gücü etki altına almaya çalışmış ve başarmış. Dünyanın en ünlü bilim kurumları ve üniversiteleri zaten kendi elinde. Süper beyinler, küresel iradenin milyar dolarlık araştırma laboratuvarlarında küresel üst akla çalışıyor.

Bu yolla yani bilim dünyasıyla ve bilimsel yöntemlerle küresel politikaları kolayca belirliyor, bilime ve dünyaya yön veriyor. Mesela hipertansiyonu önleyen koruyucu yöntemler yerine ilaç araştırmalarına milyar dolarlar harcıyor. Çünkü hasta edip tedavi etmek çok para kazandırıyor. Hastalıkları niye önlesin ki? Bu konuda yüzlerce örnek mevcut. Amaç bilimsel doğrular değil, küresel politikalar.

Mesela ABD halkı yılda kişi başına 125 kg, Avustralya 139 kg, Türkiye 12 kg et tüketirken bilim dünyamız, küresel ısınmayı önlemek amacıyla planlanan beyaz ete geçme projesine alet oluyor. Kırmızı et zararlı, yemeyin diyor. Bilim dünyası aynı hatayı sigara, yumurta ve tereyağ konusunda da yaptı ve halkın güvenini kaybetti. Bilim dünyası bir dönem sigarayı ilaç olarak yazıyordu.

Türkiye gibi ülkelerde durum çok daha vahim. Oynanan oyun o kadar süfli ki mide bulandırıyor ve dosyalar henüz açılmadı. Sonuçta son 30 yılda trilyonlarca doları, yabancı ülkelere hediye etmişiz. Kongre yıldızları, küresel çıkarlara reklam ve pazarlama yaparak ülkenin kaynaklarını dışarıya transfer etmek için emme basma tulumba gibi çalışmış.

Türkiye son 10 yılda ARGE ve bilimsel gelişim için onlarca milyar dolar para ayırmış ama Tübitak ve bilimsel kurumlarda yuvalanan fetöcü hainler bu parayı devleti işgal etmek için kullanmış. Devletin kozmik belgelerini çalarken, bir düzine güzide bilim insanımızı da suikastlarla katletmiş. Bakalım bu dosyalar açıldığında daha neler duyacağız. Boş tartışmaları bırakalım, ilaç ve teknoloji üretimini tartışan ve organize eden milli kongreleri başlatalım.

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: