AÇIK GRİ BAHAR PARDÖSÜSÜ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Alman yazar Wolfgang Hildesheimer‘ in “Der Hellgraue Frühjahrsmantel” isimli hikäyesi: 

İki ay kadar önce bir gün kahvaltı ederken kuzenim Eduard’ dan bir mektup geldi. Kuzenim Eduard on iki sene evvel bir ilkbahar akşamı mektup atmak için evden çıkmış ve bir daha geri dönmemişti. O zamandan beri kimse ondan bir haber almadı. Mektup Avustralya’ dan Sidney’ den geliyordu. Açtım ve okudum:

Sevgili Paul,

Bana açık gri renkteki pardösümü gönderebilir misin? Ona ihtiyacım olabilir. Sol cebinde Mantar toplayanlar için Cep kitabı” var. Bunu sen alabilirsin. Burada yenecek mantar yok. Şimdiden çok teşekkürler.”

Karıma “Kuzenim Eduard’ dan Avustralya’ dan bir mektup aldım” dedim. O sırada yumurta pişirmek için ısıtıcıyı çiçek saksısına sokmakla meşguldü: “Ne yazıyor” diye sordu.

-“Açık gri pardösüsüne ihtiyacı olduğunu ve Avustralya’ da yenecek mantar bulunmadığını”

-O da o zaman başka şeyler yesin.

-Haklısın, dedim aslında bununla hiç alakalı olmadığı halde.

Daha sonra piyano akortçusu geldi. Biraz utangaç ve dağınık bir adamdı ama çok iyi biriydi, onu tanıyordum. Sadece akort yapmıyor telli çalgıları da tamir ediyordu ve blok flüt dersleri de veriyordu. Adı Kolhaas’ dı. Ayağa kalktığımda yandaki odadan akort sesleri geldiğini duydum.

Gardıropta açık gri bir pardösünün asılı olduğunu gördüm. Karım onu depodan getirmiş olmalıydı. Dikkatle paketledim, postaneye götürdüm ve gönderdim. Mantar kitabını almayı unuttuğumu fark ettim.

Biraz sokakta dolaştım ve sonra eve döndüm. Karım ve akortçu evin içinde şaşkın şaşkın dolaplara, masaların altlarına bakıyor, bir şeyler arıyorlar gibiydi.

Herren Mantel in grau online kaufen | OTTO

-Yardım edebilir miyim dedim.

-Bay Kolhaas’ ın pardösüsünü arıyoruz dedi karım. “Aaa öyle mi dedim, ben onu biraz önce Avustralya’ ya gönderdim.

-Neden Avustralya’ ya diye sordu karım.

-Yanlışlıkla dedim.

-O zaman daha fazla rahatsız etmeyeyim dedi Kolhaas mahcup mahcup ve özür dilemek istedi ama dedim ki:

-Biraz bekleyin, ben de size kuzenimin pardösüsünü verebilirim.

Depoya gittim ve tozlu bir bavulun içinde kuzenimin açık gri pardösüsünü buldum. Biraz buruşmuştu ama nihayet on iki seneden beri bavulun içindeydi, bunun dışında gayet iyi görünüyordu.

Ben Bay Kolhaas ile bir parti domino oynarken karım onu biraz ütüledi. Sonra onu giydi, vedalaştı ve gitti.

Birkaç gün sonra bir paket aldık. İçinde mantarlar vardı ve onların da üzerinde iki mektup duruyordu. Birini açtım ve okudum:

Çok sayın bay,

Bana Mantar Toplayanlar için bir cep kitabını cebime koyduğunuz için buna bir teşekkür olması için ilk topladığım mantarları size gönderiyorum. Hoşunuza gideceğini umarım. Diğer cebimde ise yanlışlıkla koyduğunuzu tahmin ettiğim bir mektup vardı. Onu size gönderiyorum.”

Söz konusu olan mektup ise kuzenimin bir arkadaşı olduğunu hatırladığım Bernhard Hase’ ye yazılmış ama postaya verilmemiş evde unutulmuş bir mektup olmalıydı. Zarfı açtım. Bir tiyatro bileti ve bir pusula yere düştü. Pusulada şunlar yazıyordu:

Sevgili Bernhard,

Sana gelecek ay benim seyahate çıkacağından gidemeyeceğim Tannhäuser’ e ait biletleri sana gönderiyorum. Belki gitmek istersin.

Sevgiler, Eduard.”

Öğle yemeğinde mantar vardı. “Bunları masanın üzerinde buldum. Nerden geliyor Allah aşkına?” diye sordu karım.

-Bay Kolhaas göndermiş.

-Ne kadar nazikçe bir davranış. Ayrıca bir tiyatro bileti de buldum. Acaba ne oynanıyor?

-Bulduğun bilet Tannhäuser gösterisi için ama on iki sene öncesine ait.

-Oh iyi, buna zaten gitmeye hiç hevesim olmazdı.

Bugün gene Eduard’ dan bir rica ile mektup geldi. Ona bir tenor blok flüt göndermemi istiyordu. Kendisine biraz uzun gelen pardösünün cebinde blok flüt öğreten bir kitap bulmuştu ve bundan yararlanayım diye düşünmüş. Ne var ki Avustralya’ da blok flüt bulunmuyormuş.

Karıma “Eduard’ dan gene mektup var” dedim. O sırada kahve makinesini açmaya çalışıyordu, sordu:

-Ne diyor?

-Avustralya’ da blok flüt bulunmuyormuş.

-O zaman başka bir çalgı öğrensin.

-Bence de öyle dedim.

Onun için hiçbir şey problem değildir.

Yazı için 3 yorum yapılmış:

  1. Ceren dedi ki:

    Güzel bir hikaye, kısa, basit, çok ama çok iyi…

  2. Necmettin Zengin dedi ki:

    Sevgili hocam!
    Tipik avrupalı tavrı.
    Onlar olumsuz durumları büyütüp sorun etmezler. O olmazsa başka bir şey.
    Yani bir nevi hiç bir şey vazgeçilmez değildir.
    Bu işin bir tarafı.
    Diğeri ise mantar yetiştirme kılavuzu.Kime niyet kime kısmet.
    Adam akord yaparken tesadüfen iş sahibi oluyor.
    Pardesünün yanlışlıkla gönderilip başka bir pardesünün ona verilmesi de adamın kaderi diyorum!
    Selamlar ve saygılar!
    Necmettin Zengin

  3. Tunç dedi ki:

    Arada fırsat bulunca böyle hikayeleri de sitenize alın. Hep tıp hep hastalık fenalık geldi. Bu hikaye ilaç gibi geldi. Hay Allah gene tıbba girdik. Neyse…

Siz de yorumunuzu paylaşın: