Endüstriyel trans yağların kullanımdan tamamen kalkması için bir kampanya başlatan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) çok geç de olsa doğru bir iş yapıyor ama bu sefer de sağlıklı doymuş yağları kötüleyerek bir çuval inciri berbat ediyor. Gıda ve ilaç endüstrisi tarafından yönlendirilen WHO, FDA, CDC gibi dünya tıbbına yön veren kurumlardan kimseye fayda gelmez.

Bağırsak mikrobiyotasının tüm kronik enflamatuar hastalıklarda rolü olduğu ve adam gibi beslenmenin birçok hastalığı önleyeceği hatta tedavide ilaçlar kadar etkili olabileceği muhakkak. Depresyonun oluşumu ve ağırlığında da bağırsak mikrobiyotasının önemi olduğunu düşünüyorum ama bu, “Antidepresan ilaçlara gerek yok, biz bunu turşu, şalgam suyu, tarhana çorbası ile tedavi ederiz” manasına da gelmemeli. Antidepresan ilaçlar doğru hastada […]

Esas sağlıklı ve faydalı olan işlenmiş kutu sütü değil “çiğ süt” ve sulanan, ekşiyen “ev yoğurdu” dur. Süt, yoğurt, ayran “dayanıklı beyaz eşya değildir”, çabuk bozulan hassas gıdalardır. Geleneklere uygun hazırlanmalı, saklanmalı ve tüketilmelidir. Beslenmede gelenek ve kültür bilimden çok önce gelir, unutmayın.

120 bin kadın ve erkeğin 26 sene takibiyle yapılan araştırmada adam gibi beslenmenin kolon kanserini önleyebileceği sonucuna ulaşıldı. Daha fazla işlenmiş ve kırmızı et, işlenmiş tahıllar yiyen ve şekerli meşrubat içen erkeklerde kolon kanseri riski bunları az tüketenlere göre yüzde 44, kadınlarda yüzde 22 daha fazla bulundu.

Aspartam ve asesulfam gibi suni tatlandırıcıların 3 hafta gibi kısa bir sürede obezite ve diyabete zemin hazırlayan metabolik değişikliklere yol açtıkları ortaya çıktı. Daha önce de kilo vermeye bir faydaları olmadığı ve kanser riskini artırabileceği gösterilen suni tatlandırıcıların soframızda yeri olmaması gerekiyor. Ağzımız tatlı olsun derken hayatımız zehir olabilir.