YAŞLILARIMIZI KORUYABİLİR MUYUZ?
Dr. Ümit Aktaş‘ ın yazısı:
Koronavirüs aşılarının en önemli amaçlarından biri ileri yaştakileri hastalıktan korumak, ölümleri önlemek. KOVİD-19’a bağlı ölümlerin en fazla görüldüğü yaş grubunu korumak için geliştirilen aşıların etkili olup olmadığını zaman içinde göreceğiz. Peki zararlı olabilir mi?
Yaşlılarda aşılama güvenli mi?
Bundan birkaç hafta önce Norveç otoriteleri aşı yaptırdıktan sonra hayatını kaybeden vakaların ardından bir açıklama yapma gereği duyarak, yaşlıların (özellikle de kronik hastalığı bulunan yaşlıların) aşı yaptırmasının ölümcül riskler taşıdığı yolunda uyarıda bulundular. Ülkede ocak ayı ortaları gibi aşılananların sayısı 42.000 kişiydi. Öncelik KOVİD-19’a karşı risk grubunda olan yaşlılara, özellikle de huzurevinde yaşayanlara verildi. mRNA teknolojisiyle üretilen aşı sonrasında 29 kişi hayatını kaybetti. Açıklamaya göre, ölenlerin tamamı 75 yaş üstündeydi. Norveç Toplum Sağlığı Enstitüsü’nün açıklamasından bir alıntı: “Hassas durumda olanlarda aşının en hafif yan etkileri bile ölümcül olabilir. Yaşam süresi beklentisi zaten az olanlarda, aşı gereksiz bir risk yaratabilir.”
‘Zaten hastaydı’
Almanya’da ise en az on kişi aşı olduktan kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Vakalar Paul Ehrlich Enstitüsü tarafından inceleniyor. Enstitü tarafından yapılan ilk açıklamada bu ölümlerin aşı yüzünden değil de, büyük ihtimalle böbrek yetmezliği, Alzheimer gibi alttaki hastalıklardan kaynaklandığı belirtildi (1). Maalesef gerçek şu ki yaşlı nüfustaki ölüm vakalarını başka nedenlere bağlamak çok kolay! “Yaşlıydı. Zaten az bir ömrü vardı. Zaten hastaydı” gibi…
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bünyesinde oluşturulan aşı güvenliği komitesi ise durum değerlendirmesi yaptıktan sonra, risk-fayda dengesi göz önüne alındığında yaşlı nüfusun aşılanmasından yana olduğu yolunda bir açıklama yaptı.
Hemen bir not düşelim: Aşıların yan etkileri sadece yaşlı nüfusla sınırlı değil. Aşı sonrası ölümcül alerjik reaksiyon vakaları rapor edildi. Amerika’da 50’li yaşlarında, sağlıklı bir yetişkin doktor aşı olduktan bir süre sonra immün trombositopenik purpura (ITP) yüzünden hayatını kaybetti. Bu durum bağışıklık sisteminin trombosit hücrelerine saldırması sonucu ortaya çıkar ve organlarda iç kanamaya neden olur. Aşıyı üreten ilaç firması yetkilisi araştırmanın devam ettiğini açıkladı (2).
Gizemli bir fenomen
Koronavirüse yakalanıp hastalığı basit bir grip gibi geçirdikten sonra, virüsle ikinci karşılaşmada onu mutlak galibiyetle yeneceğinizi veya yine hafif semptomlarla atlatacağınızı düşünürsünüz değil mi?
Geçtiğimiz günlerde kliniğime gelen bir hastam da aynı şekilde düşünüyordu. “Bana artık bir şey olmaz. Nasılsa korona oldum, artık bağışıklığım var” dedi. Maalesef bu her zaman böyle olmuyor. İkinci defa KOVİD-19’a yakalanıp bu defa hastanelik olan ya da hayatını kaybedenlerin sayısı az değil. Hatta Lancet’ta yayımlanan bir çalışmada bu vakalardan biri incelenmiş (3). Geçtiğimiz ay yine Lancet’ta yayımlanan “What reinfections mean for KOVİD-19” (Reenfeksiyonlar KOVİD-19 için ne anlam ifade ediyor?) başlıklı bir makalede yeniden enfekte olmanın yarattığı sorular gündeme getiriliyor (4).
Bana göre en önemli sorunlardan biri aşının böyle bir etkisinin olup olmadığını takip etmenin güçlüğü, hatta imkânsızlığı. Aşı olup da koronaya yakalanır ve hastalığı ağır geçirirseniz, aşı koruyucu değilmiş der geçersiniz. Aşı yaptırmasaydınız belki de hastalığı çok daha hafif geçirecektiniz, ama bunu bilimsel olarak ispatlamak mümkün değil.
PROBİYOTİKLER AĞIR HASTALIĞI ENGELLİYOR
Probiyotiklerin bağışıklık sistemini destekleyerek viral enfeksiyonlara karşı önemli bir savunma hattı oluşturduğunu biliyoruz. Mesela 2017 yılında yapılan çalışma yoğurtta bulunan Lactobacillus bakterisinin zatürre ve solunum yolu hastalıklarına bağlı oluşan akciğer hasarını önlediği, iyileşme sürecini hızlandırdığı görüldü (5). Literatürü taradığınızda, pek çok araştırmanın merkezinde yer alan probiyotiklerin COVID-19’a karşı da koruyucu etkisinin olduğunu işaret eden pek çok yayın bulabilirsiniz. Şu sıralar yürütülen bir araştırmanın amacı, koronavirüse karşı bağışıklık sistemini aktive eden, savunmada başrolde oynayan probiyotik ailesini keşfetmek (6). Daha şimdiden hastalığın ağır seyretmesine neden olan patojenik bir bakteri tespit edildi bile. Ağır hastalardan alınan feçes örneklerinin hepsinde Enterococcus faecalis denen zararlı bir bakteriye rastlandı. Bu zararlı bakterinin vücutta enflamasyona neden olduğu biliniyor. Araştırma ilerledikçe sizi gelişmelerden haberdar edeceğim. Hatta kalın.
1 https://www.republicworld.com/world-news/europe/10-dead-in-germany-within-4-days-of-covid-19-vaccine-inoculation-probe-ordered.html
2 https://www.miamiherald.com/news/local/community/miami-dade/miami-beach/article248337525.html
3 “Genomic evidence for reinfection with SARS-CoV-2: a Case Study” Richard L. Tillet, Joel Sevinsky, The Lancet, Vol: 21, Issue 1, Sayfa: 3-5, Ocak 2021.
4 “What reinfections mean for COVID-19” Akiko Iwasaki, The Lancet, Vol: 21; 1, Ocak 2021. DOI:https://doi.org/10.1016/S1473-3099(20)30783-0
5 “Lactobacillus paracasei feeding improves immune control of influenza infection in mice” Nouria Belkacem, Plos One, Eylül 2017 https://doi.org/10.1371/journal.pone.0184976
6 https://theconversation.com/a-healthy-microbiome-builds-a-strong-immune-system-that-could-help-defeat-covid-19-145668
Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/dr-umit-aktas/yaslilarimizi-koruyabiliyor-muyuz-6423534