SAĞLIKTA MİLLİ VE YERLİ ÇÖZÜMLER
Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen‘ in yazısı:
Amerikan halkı sağlığa yılda 2,5 trilyon dolar harcıyor. Sadece ilaç harcaması bile Çin, İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın yıllık askeri harcaması toplamından daha fazla. Dünyanın her yerinde üssü, savaş filoları ve askeri bulunan ABDnin askeri harcamaları 700 milyar dolarken, sağlık harcamasının kat kat yüksek olması ne anlama geliyor? Türkiye de benzer durumda. Türkiye sağlık sektörü 67 milyar $. 2023’te 160 – 170 milyar $ olacağı öngörülüyor. Gercek ihracatımız ise 60 milyar $. Yani ithalata dayalı ihracattan ithalat düşüldüğünde kalan rakam.
Peki bu rakamlar ne anlama geliyor?
1. Uğruna kanlı savaşların yapıldığı petrolden bile büyük dev bir sektör diğer sektörlerin önüne geçiyor.
2. Ülkemizin gerçek ihracatını bile sollayan bu sektör, gerekli atılımı yaparsak Türkiye için fırsat olabilir. Gerekli önlemler alınmaz ve dışa bağımlılık devam ederse, büyük bir yıkıma da yol açabilir.
İzah edelim :
Gerekenler yapılmazsa neden yıkıma yol açabilir : Hastalıklarda dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz dersek tehlike daha iyi anlaşılır. Eğer hasta sayısı şimdiye kadar olduğu gibi çığ gibi artmaya devam ederse milli felaketimiz olur. Çünkü giderek artan hastalık harcamaları ve hasta toplum, ekonomiyi çökertir. Diyabet, kanser, kalp damar hastalıkları harcamaları bile geleceğimizi karartır. Sadece diyabet bile hastalık harcamalarının dörtte birini yutuyor. Bu yükün altından kalkamayız. Ayrıca hasta bir toplum, düşünemez, sorunlarını çözemez, kendini savunamaz, ayakta bile kalamaz ve üretemez. Sadece hastalıklar içinde debelenir, kuyruğu peşinde koşan kedi gibi hastanelerde ömür tüketir.
Dünyada ve Türkiyede büyüyen sağlık sektörü, Türkiye için bir şans ve fırsat da olabilir. Nasıl mı? İzah edelim : Türkiye sağlıkta yaptığı devrimle komşu ülkeler için sağlık turizminde lider olabilir. Bu devasa sektörün son 30 yılda trilyonlarca $ tutan ilaç, aşı, tıbbi cihaz ve malzemelerini biz üretmeye ve satmaya başlarsak, bu devrim ülkemiz için milli ve yerli kurtuluş çaresi olur. Tabii hastalıkları da önlemek şartıyla. Çünkü hasta toplumlar ekonomisini, sağlık ve hayatını tüketir, sömürge olur.
Hastalıkların önlenmesi, pahalı ve zor olan tedavilere göre çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olduğuna göre hasta olup tedavi olmanın mantığı yoktur. Koyunların bıle tehlike anında üstüne takılı çipten çobanına mesaj gönderip önlem aldığı bir dünyada, bu önlemi biz de alabiliriz. İnancımızın ve milli iradenin hedefi : bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel yönden sağlıklı toplumdur.
Peki bu hedefe nasıl ulaşacağız? Çok basit :
Asırlardır küresel çıkarlara göre programlanan bilim ve akademik dünyamızın zihinleri, bundan böyle milli ve yerli çıkarlara göre çözümler üretecektir. Çünkü maaşlarını millet karşılıyor. Yapılacak iş, her konuda milli seferberliktir. Bilimden teknolojiye, sağlıktan ekonomiye, terörden bağımsızlığa… Bağımsız olmanın yolu teknoloji pazarı olmaktan değil, teknoloji üreten 4. sanayi devriminden geçer. İncir üzüm satarak buraya kadar. Teknolojik üretim yerine, teknolojik pazarlamayı bilim diye yutturan akademiden kurtulmak gerekiyor. Bilimsel ve teknolojik yönden hadım edilmiş üniversitelerin ilacı, sanayi işbirliğini geliştiren milli kongrelerdir. Hedef ; bizi sömürge pazarı yapan kongreler yerine, Türkiyeyi süpergüç yapacak milli kongreler.
MİLLİ SEFERBERLİK MİLLİ KONGRELERLE BAŞLAR
Son 30 yıldır trilyonlarca $ ödediğimiz ilaç, cihaz ve teknolojiyi üretmenin yollarını arayan ulusal kongreler milli seferberlik demektir. Tıptan mühendisliğe tüm bilim dallarında yapılan kongrelerde, Üniversite, Sanayi, Bilim Teknoloji Bakanlığı katılımını sağlayan oturumlar milli ve yerli çözümler üretecektir. Kongrelerin hiç değilse bir günü bu konuya ayrılmalıdır. Ulusal kongreler, hastalıkları önleme ve sağlığı koruma odaklı olmalı. Kongrelerin bilimsel programı, ülke çıkarlarına göre belirlenmeli. Ülkeyi ithal ilaç ve teknolojinin açık pazarı haline getiren kongreler, milli üretimin yollarını araştıran şekle dönüşmelidir. Milli kurtuluşumuz başlıyor. Artık bayi toplantısına dönen kongrelerde küresel çıkarların reklam ve pazarlaması yerine, ilaç, aşı ve tıbbi teknolojinin ülkemizde üretimi için toplantı ve paneller yapılacaktır. Milli irade, bilim ve akademi dünyamızı küresel çıkarların aracısı olmaktan kurtaracaktır.
Kimse bilim yapıyoruz diye fiyaka yapıp halkı uyutup, aldatmasın. Cebimizi boşaltan, kaynaklarımızı dışarıya pompalayan değil, bizi zengin ve süpergüç yapacak bilim istiyoruz. Bilim, teknoloji, tasarım, üretim ve para, Da Vinci’nin şifresidir. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Lafa gelince herkes bilim yapıyor. Bilimde asıl konu kazanılan trilyon dolarların kimin cebine gittiği. Asıl Da Vinci’nin şifresi bu. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur, parmağını yalarken bizim de ağzımız sulanır.
Kendinizin üreteceği bilim, teknoloji, patent, proje, fikir olmazsa, mecburi istikamet ithalattır. Çözümler dışarıdan gelir. Bilimsel mandacılığın nedeni, kısırlaştırılmış ithalci akademidir. Bu sömürünün girdabına düşen ülkeler için karşı koyacak, savunacak hiçbir yol yoktur. Çünkü toplumun beyni olan bilim ve aydın dünyası artık sömürüden yana çalışır, onların taşaronluğunu yapar. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar.
Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilimsel mandacılıkla oyalanmamız bağımlılığın asıl nedeni. Gelişmiş ve sağlıklı toplum olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama bilim dünyamız yabancının keşfettiği cihazları pazarlamakla meşgul. Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, geriye bir şey kalmıyor. Hastalıklar önlenirse bunca ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Dünya Sağlık Örgütü, çok az masrafla hastalıkların önemli oranda önleneceğini, bu yolla sağlık sistemlerinin iflasının da önleneceğini bildiriyor ama teknoloji tacirlerinin umurunda değil. Çünkü bu işte para yok. Kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Sağlıklı toplum, bilim dünyamızın umurunda değil. Elinde çekiç olan çakacak çivi arıyor. Bu yüzden hastalıklar içinde kıvranıyoruz.
Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, aydın ve bilim dünyasını kullanarak yapılan küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Yani teknolojik sömürüye bilimsellik edasıyla aracılık edenler, reklam ve pazarlamayı bilim ve çağdaşlık edebiyatıyla yutturanlar bilerek veya bilmeyerek bu modern ve kibar soygunun içinde yer alıyor , kendi cukkasını düşünüyor. Hatırlatalım : Bilim ve teknoloji yoluyla acıtmadan yapılan sömürünün adı : modern sömürüdür. Modern sömürü, kan dökmeden, aydın ve bilim dünyasını kullanarak, güle oynaya yapılır.
Üst akıl milyarlarca dolarlık ilaç, aşı, cihaz ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe olurken, bizim akademi bunlara aracılık yapıyor. Kimse modern sömürüye aracılık etmeyi, bilimsellik diye yutturmasın. Bilim maskesiyle kaynakların dışarıya transferinde rol alanlar ve bunlara göz yumanlar ülkenin soyulmasına birlikte alet oluyor. Teknolojiden tıbba kadar ithal ürünler pazarı ve gösteri merkezine dönen kongreler, toplantılar, açık oturumlar ülkeyi pazar haline getirdi. Son 30 yılda, trilyonlarca doları teknoloji ithaline harcadık. Bunların pazarlamasını yapmak bizi kurtarmaz.
BİZİ NE KURTARIR?
ANKA İNSANSIZ UÇAĞI, ATAK HELİKOPTERİ, HÜRKUŞ, GÖKTÜRK UYDUSU, ALTAY TANKI, MİLGEM, MİLLİ DENİZALTI, MİLLİ FÜZELER, MİLLİ YAZILIMLAR, MİLLİ AŞI, MİLLİ İLAÇ, MİLLİ TEKNOLOJİ, ELEKTRİKLİ YERLİ OTO…
TIP EĞİTİMİ SAĞLIK ODAKLI OLMALI
Tıp ve sağlık eğitimi hastalık odaklı değil sağlık odaklı olmalıdır. Sağlıklı toplum olmanın yolu, hastalıklı yapıyı değiştirmekten geçer. Sigaradan alkole, uyuşturucuya, gıdadan tarım ilaçlarına, GDO’ya… Sağlık ve hayatımızı kirleten kanallara akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçemeyiz. Bizi hasta eden yaşam tarzının ve bundan beslenen köhnemiş hastalık sisteminin kökten değişmesi gerekiyor. Yeni anayasa şart. Eski Türkiye zihniyeti ve alışkanlıklarıyla sağlıklı toplum kuramayız. Hastalık üreten ve bundan rant sağlayan sistem değişmezse, eski hastalıklı Türkiye aynen devam eder.
Bunca hastane, doktor, ilaç ve parayla yaptığımız, hasta balıkları son sistem makinalarla temizleyip yine aynı bataklığa atmak. Bataklık oluşumunu önlemeyi idrak edemiyoruz. Bataklığı önlemek, kurutmaktan daha mantıklı ve bilimseldir. Bunun yolu ise hastalıklı sistemi ve tıp eğitimini değiştirmekten geçiyor. Eğitim sistemi sağlık odaklı yapılmadıkça, yeni tıp fakülteleri ve sağlık okulları açmak sorunu çözmez.
Bu görevi başaracak bir üst akla ihtiyaç duyuyoruz. Bu üst akıl ; Sağlık Bilimleri Üniversitesi, milli iradenin öncülüğünde ve onun talimatlarına göre bu milli ve yerli dönüşümü yapacaktır. Ülkemizin kaynaklarını dışarıya pompalayarak üniversiteleri borç batağına çeviren emme basma tulumba, artık tersine milli ve yerli üretim için çalışacaktır.
Sağlıklı toplum hedefi için hastalıkları önleyen düzenlemeler, halk sağlığı fakültesi, önleyici tıp, önleyici kardiyoloji, önleyici kanser… gibi bölümleri açacak kurum : Sağlık Bilimleri Üniversitesidir. Bütün tıp eğitimini hastalık odaklı olmaktan kurtarıp sağlık odaklı yapacak kurum olan Sağlık Bilimleri Üniversitesi, bu hedefe göre organize olmalıdır. Adı üzerinde : SAĞLIK. Türkiye ; her yönden sağlıklı toplum hedefiyle sadece ezilen, sömürülen İslam Türk alemine değil, tüm dünyaya örnek olmalıdır. Tarihi misyonumuz bu. İnancımızın ve milli kültürümüzün gereği budur. Gazamız mübarek olsun.
Kaynak: http://www.kemalyesilcimen.com/artikel.php?artikel_id=382
Hocam eline sağlık, bazı şeyleri tekrarlıyor olsan da önemli değil, bunların tekrarlanması da faydalıdır.