TUZ LAMBASI, TUZ ODASI, MAĞARA TEDAVİSİNİN BİLİMSEL DEĞERİ YOKTUR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

İşe önce bu tedavilerin ne olduğu, tarifi ile başlayalım.

Tıpta “haloterapi olarak bilinen “tuz tedavisi”, tuz yüklü hava pompalanan tuz kristalleri ile kaplı tuz odalarında oturularak gerçekleştirilen bir alternatif tedavi yöntemidir (halo=tuz).

Bu amaçla tuzları 0.1-2.5 mikron büyüklüğünde iyonize tanecikler şeklinde havaya salan halo-jeneratörler kullanılır; bu boyuttaki tanecikler üst solunum yollarında takılmadan akciğer keseciklerine kadar ulaşabilirler.

Bu uygulama Doğu Avrupa ülkelerinde tabii olarak oluşmuş olan tuz madenleri veya mağaralarında yapılır ki buna da “speleoterapi” veya “mağara tedavisi” adı verilir (speleo=mağara).

Bu mağaraların en meşhurları Slovakya’ daki Bystrianska, Polonya’ daki Wieliczka ve Ukrayna’ daki Solotvyno’ dur.

Hastalar bu ortamlara belirli bir süre otururlar veya bir takım fiziksel veya solunum eğersizleri yaparlar.

Evde tuz tedavisi

Haloterapi, tuz lambaları veya özel bazı cihazlar aracılığıyla evlerde de gerçekleştirilebilir.

Bu amaçla kullanılan tuz lambaları, büyük bir tabii tuz kristalin oyularak içine bir mum veya ampul yerleştirilmesiyle yapılır.

Mum veya ampulün yanmasıyla yani ısınmasıyla tuzda bulunan minerallerin türüne göre pembe, turuncu, kırmızı veya mor renklerde bir parıltı oluşur.

Bir başka usul de elde taşınabilen cihazlar ve ultrasonik nebülizer adı verilen cihazlarla kaya tuzlarının solunabilen mikro zerreciklere dönüştürülmesidir.

Elde taşınan cihazlarla kuru kaya tuzu, ultrasonik nebülizerlerde ise tuz çözeltileri kullanılır (1).

Bu tedaviler gerçekten işe yarıyor mu?

Haloterapi ve speleoterapinin faydaları solunan havanın kalitesi, nemi, basıncı veya radyasyonla ilişkilendirilir.

Bu mağaraların havasında esas olarak sodyum klorit bulunur ama farklı mağaralarda değişik miktarlarda kalsiyum, magnezyum, manganez ve sülfat tuzları da vardır.

Bu ortamların sıcaklıklarının sabit olması ve solunan havanın hastaların duyarlı olabilecekleri toz, polen ve partiküllerden uzak kalmaları da fayda sağlayabilir.

Ölü Deniz’ de yapılan çalışmalar dayanak gösterilerek derinlere indikçe basınç artışının bazı solunum yolları hastalıklarında işe yarayabileceği de iddia edilir.

Özellikle de astım, KOAH, solunum yolları alerjileri ve bazı deri hastalıklar için tavsiye edilen bu tedavilerin etkinliğini destekleyen yeterli ve güvenilir bilimsel veri yoktur.

Zaten mağaraların sıcaklık, nem ve radyasyon miktarlarının birbirinden çok farklı olması standart bir değerlendirme yapmanın ne kadar zor olduğunu da gösterir (2).

Haloterapi de speleoterapi de etkinliği ispat edilmemiş tartışmalı tedavi yöntemleri olarak kabul edilir (3, 4).

Literatürde haloterapi ile ilgili 151 araştırmanın incelenmesinde bunlardan sadece birinin randomize kontrollü olduğu ortaya çıktığından bir meta-analiz yapmak bile mümkün olmamıştır.

Vaka kontrollü çalışmalarda hastalık belirtilerinde iyileşme olduğu bildirilmekle beraber bu araştırmaların çok ciddi bilimsel eksikleri vardır (5).

Hafif hipertonik tuzlu su faydalı olabilir

İçinde bulunduğu hücreyle aynı yoğunluğa sahip çözeltilere izotonik, düşük olanlara hipotonik ve yüksek olanlara ise hipertonik çözeltiler denir.

Hipertonik çözeltilerin buruna çekilmesi burun mukozasında biriken sıvıları çekerek nefes almayı kolaylaştırır; denize girip genizlerine su çeken veya kaçanlar bunu gayet iyi bilirler.

Bu, benim hastalarıma da tavsiye ettiğim bir uygulamadır.

Yüzde 3 hipertonik tuzlu su solunmasının akut viral bronşiolit sebebiyle hastaneye yatırılmış küçük çocuklarda hastalık belirtilerini azalttığı ve hastanede kalma süresini kısalttığı gösterilmiştir (6).

Fazla hipertonik tuzlu su bronşları daraltır

Hafif hipertonik tuzlu su özellikle sinüzit ve üst solunum yolları hastalıklarında faydalı olmakla beraber fazla hipertonik tuzlu solunması bronşların daralmasına sebep olur ve bu bir teşhis aracı olarak da kullanılır.

Hipertonik tuzlu su solunması havayollarının “osmolalitesini” değiştirerek iltihap hücrelerinden mediatör salgısına ve nörojenik reflekslerin uyarılmasına yol açar (7).

Hipertonik tuzlu su (yüzde 4.5) solutarak yapılan bronko-provokasyon testlerinden astım teşhisi, hastalığın ağırlığının ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde faydalanılır (8).

Gelelim neticeye

BİR: Tuz tedavisinin de mağara tedavisinin de etkili olduğunu ortaya koyan yeterli ve güvenilir bilimsel veriler yoktur.

Bu tedavileri göklere çıkaranlar ya bilgisiz ya da başka hesaplar peşinde olanlardır.

İKİ: Astım ve KOAH’ ın patogenezi ve bu tedavilerin etki mekanizmaları dikkate alındığında bunların sadece plasebo etkisinden söz edilebilir; en iyi ihtimalle hastalık belirtilerinde bir miktar rahatlama sağlaması beklenebilir.

Bunların, astım ve KOAH’ lara bırakın iyi gelmesini, bazı hastaları büsbütün kötüleştirmesi de mümkündür

ÜÇ: Bana göre tuz lambaları, tuz odası, mağara tedavisi, zaten modern tıp tarafından gereksiz ilaçlar yüklenen astım ve KOAH’ lıların bir de alternatif tıp yöntemleriyle sömürülmesinden başka bir şey değildir.

DÖRT: Bu tedavileri mucize gibi sunanlara, bugüne kadar astım ve KOAH’ lı hiçbir hastama bu tür bir tedaviyi tavsiye etmediğimi de hatırlatmak isterim.

BEŞ: Tuz lambası eve dekor, mağara tedavisi ise turistik faaliyet olur, hepsi budur!

Kaynaklar:

1. https://en.wikipedia.org/wiki/Speleotherapy

2. http://www.cochrane.org/CD001741/AIRWAYS_speleotherapy-exposure-to-salt-air-usually-underground-for-asthma

3. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22794702

4. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmedhealth/PMH0065565/

5. https://www.dovepress.com/a-review-of-halotherapy-for-chronic-obstructive-pulmonary-disease-peer-reviewed-article-COPD

6. http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/14651858.CD006458.pub2/abstract;jsessionid=398DF99552075FF77B5E91AB2846EDC1.f01t03

7. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2681332

8. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12644717

***

EK 1 (29.5.2022): Do Salt Rooms Really Offer Health Benefits?

Nearly two centuries ago in Poland, a physician noticed something rather interesting about those who were toiling deep in the Wieliczka Salt Mine: They didn’t have lung issues like workers in other mines.

Today’s therapeutic salt rooms owe a debt of gratitude to that long-ago observation by Dr. Feliks Boczkowski. His belief in the healing power of salt is the foundation for the growing wellness trend of halotherapy (salt therapy).

Here’s the question, though: Do these newfangled “salt caves” deliver on touted health claims of better breathing, healthier skin and even stress relief?

Let’s take a look with functional medicine specialist Melissa Young, MD.

What is a salt room?

Salt rooms deliver a dry salt therapy experience, where the air inside the room exposes you to microscopic salt particles. There are two types of therapy rooms, according to the Salt Therapy Association:

  • “Active” rooms feature machines that break salt apart and circulate the particles, allowing them to be breathed in and exposed to your skin. The practice is known as halotherapy.
  • “Passive” rooms are filled with large amounts of salt. Typically, a variety of salts ― Dead Sea, Himalayan, rock salt, etc. ― fill the climate-controlled space. These are typically more meditative settings.

“For what would be considered a true halotherapy experience, you need a room with the particle generator,” says Dr. Young.

Benefits of salt room therapy

Search online and there’s no shortage of breathless testimonials about salt rooms. Anecdotally, people say they’re life-changing, especially when it comes to easing respiratory issues or infections.

When it comes to proven research, though … well, let’s just say there’s not a salt mountain of scientific evidence to support the claims.

“Sometimes, it can be frustrating that there aren’t enough well-designed studies looking at a particular treatment or the different study outcomes can be conflicting,” notes Dr. Young. “But that doesn’t mean there isn’t a potential benefit to that treatment.”

Here’s why people say they go to salt rooms.

Improved breathing

If you have trouble moving air in and out of your lungs, odds are, your condition is on someone’s list of health issues that can be made better through halotherapy. Various sites claim salt rooms can help address:

So, how does this salty air make a difference? “Breathing in the salt particles appears to thin mucus, which allows your cough to be more productive and makes it easier to get phlegm out,” explains Dr. Young. “It gets things moving. That’s often key for people with breathing issues.”

But there’s just not a lot of rigorous research supporting the theory. “The data is mixed on halotherapy,” says Dr. Young.

Fight infection

The idea of using salt to clear the gunk out of your sinuses isn’t exactly groundbreaking. Saline sprays and rinses are go-to methods to rinse out your nose and sinuses for better breathing.

But does breathing in dry salt accomplish the same thing? Again, there’s not enough research to verify the claim, says Dr. Young.

Healthier skin

Allowing salt-saturated air to flow over your body is said to naturally boost your skin’s hydration, leaving it feeling smoother and looking less splotchy. There’s a lot of chatter about balancing out pH levels and clearing up eczema, too.

Is it true? You can probably guess the answer. “We don’t have scientific proof,” says Dr. Young.

(Looking for a natural route toward younger-looking skin? Try eating these foods.)

Stress reduction

A calm and dimly lit salt-filled room with soft music playing certainly presents itself as a setting ideal for meditation. “It’s an environment where you could definitely calm your nervous system and reduce stress.

But the same could be said if you took out the salt component. “You could get the same effect without it,” says Dr. Young. (Learn more about ways to practice mindfulness.)

Are there risks to visiting a salt room?

If you’re relatively healthy, spending a session in a salt room shouldn’t cause any issues, assures Dr. Young. However, she offers a few notes of caution.

  • You may cough more. All of those salt particles in the air may increase your coughing for a bit. “I’ve had patients go and say they ended up coughing a lot afterward,” reports Dr. Young. “It’s just something to be aware of.”
  • No defined halotherapy standards. “It’s the Wild West, with everyone doing it a different way,” says Dr. Young. She suggests looking for a salt room in an office or spa where treatment is overseen by a medical professional.
  • It’s not the same as medicine. Don’t confuse a salt room session with medical care. “It is not a substitute for your medication,” says Dr. Young.
  • Ask questions. If you have existing health issues, talk to your doctor before trying halotherapy to be on the safe side.
  • Is a salt room worth trying?

Could a salt room be beneficial for you? “Maybe,” says Dr. Young. “It’s something that may be worth trying, especially if you have some breathing issues. But view it as an extra to your normal treatments ― not a replacement.”

Kaynak: https://health.clevelandclinic.org/salt-cave-benefits/

***

Yazı için 19 yorum yapılmış:

  1. Akil adam dedi ki:

    Bakalım sağlıklı yaşıyoruz tarikati hocalarının söylemlerine yüzde 100 zıt bu yazınız için ne diyecekler?

  2. adem dedi ki:

    Bence bu yazı medyatik olmak için boş konuşanlara yazılmış. Gıda intoleransı yazının gibi mükemmel. Kimse gık bile diyemez. Takipteyiz efendim.

  3. Gürol Güven dedi ki:

    Damlataş mağarası da mı faydasız yoksa eşimi götrümeyi düşünüyordum tam da.

  4. selim yüksel dedi ki:

    Canan Karatay tuz lambası öneriyor hem de çok faydalı diyerek, tuz mağarasını da öneriyor. demek ki iki güvendiğimiz hocanın uyuşmadığı noktalar da var.

  5. Türker dedi ki:

    Ben de çok aydınlandım bu yazıdan, elinize sağlık, ömrünüze ve aklınıza bereket.

  6. Canan Karatay dedi ki:

    Bütün nükleer santrallarda o kocaman bacalar 1-2 metre kaya tuzuyla kaplanmıştır.

    Radyasyonun çevreye zarar vermemesi için, bütün nükleer santrallarda bu önlem şarttır!

    Peyniri, etleri, zeytinleri tuzlayın da kokmasın emi!

  7. t. b. dedi ki:

    Efendim size kaya tuzundan bir ceket hediye etmek istiyorum. Sizi sadece soğuktan değil inanın radyasyon ve her türlü beladan da koruyacaktır. Güle güle giyin.

  8. TUZ ODASI, MAĞARA TEDAVİSİ YARARLI MI?

    Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta 20 Kasım 2016 tarihinde “TUZ LAMBASI, TUZ ODASI, MAĞARA TEDAVİSİNİN BİLİMSEL DEĞERİ YOKTUR” başlıklı bir yazı yayınladı. (1) ARK Hocamız D Vitamini takviyesine de karşıdır, tuz lambası, tuz odası, mağara tedavisine de karşı olabilir. Buna saygı duyuyoruz. Ancak yorumları okuduğumuzda bazı anti Karataycıların ilginç yorumları gözümüze çarptı. Çok mutlu olmuşlar. Akil adam rumuzlu anti Karataycı aynen şöyle yazmış. “Bakalım sağlıklı yaşıyoruz tarikati hocalarının söylemlerine yüzde 100 zıt bu yazınız için ne diyecekler?”

    Sağlıklı Yaşıyoruz bir “tarikat” değil, hiçbir dogmanın körü körüne takipçisi değil ancak Canan Hoca gibi bağımsız doktorların görüşlerini referans aldığı ve onların yolunda yürüdüğü çok doğru.

    Sağlıklı Yaşıyoruz Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın bilimsel makaleleri şöyle bir taradı. Bu konuyla ilgili “halotherapy” olarak pubmed taraması yapılırsa 27 makale çıkıyor. “Speleotherapy” olarak yapılan taramada ise 60 makale çıkıyor. Yani hiç de öyle bilimsel değeri yok denecek bir durum değil. Ancak bu makalelerin büyük bir bölümü eski doğu bloku ülkelerine ait. Şunu hiç unutmayalım dünyadaki pek çok ülke D vitamininin öneminin farkında bile değilken doğu bloku ülkeleri sporcularını uluslararası yarışmalara UVB lambalarıyla D vitamini takviyesi yaparak hazırlıyormuş.

    Modern tıp adı verilen batı tıbbının nasıl ticarileştiğini, yapılan “bilimsel” çalışmaların çoğunun “big pharma” tarafından fonlandığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu tarz maliyeti düşük, ilaç endüstrisinden bağımsız tedavi yöntemlerinin batı tıbbı tarafından itibarsızlaştırıldığını da biliyoruz. Doğu bloku ise bu tür tedavi yöntemleri üzerinde araştırmalar yapıp uygulamış. Bu çalışmaların hepsi uluslararası olarak yayınlanmamış çalışmalar.

    Tuz mağarası veya tuz odaları solunum yolları hastalıklarının tedavisinde birçok ülkede kullanılmaktadır. Örnek olarak verebileceğimiz bir çalışma Macaristan’da yapılmış. “Theoretical basis and clinical benefits of dry salt inhalation therapy” (Kuru Tuz Solumanın Teorik Temeli ve Klinik Faydaları) başlıklı çalışmanın (2) özetinin tercümesi:

    “Sodyum klorür kristalleri çok küçük parçalara bölünürler (3 mikron/mikrometreden kısa çaplı) ve bu toz rahat bir odanın havasına yapay olarak verilir (odanın ısısı 20-22 santigrad derece ve bağıl nem düşük). Odanın havasındaki son konsantrasyon 10-30 mg/m. Hasta (veya sağlıklı) kişiler bu odada 10-20 kere 30-60 dakika zaman geçiriyorlar. Daha yüksek ozmotik basınç nedeniyle solunan tuz bronkiyal mukozanın ödemini giderir, inflamasyonunu azaltır, balgamı çözer ve balgam daha kolay ve hızlı atılır (hava kirliliği ve alerjenlerin atılması da daha hızlı olur). Bakterilerin çoğalmasını, gelişmesini engeller ve bazı durumlarda öldürür. Fagosit aktivitesi de artar.

    Hastaların kendilerini iyi hissetmeleri konusunda faydalıdır ve merkezi sinir sistemi üzerinde yatıştırıcı etkisi vardır. Solunum yolları inflamasyonlarını önler veya en azından sıklığını azaltır. Daha iyi akciğer fonksiyonu parametreleri sağlar, inflamasyonun düştüğünün bir işareti olan bronkiyal hiper reaktiviteyi azaltır. Faydalı etkileri alt solunum yolları inflamasyonu ile sınırlı değildir, üst solunum yollarının akut veye kronik inflamasyonunda da etkilidir. Uluslararası araştırmalara göre sedef, piyoderma, atopik dematit gibi bazı kronik dermatolojik hastalıklar üzerinde de faydalı etkileri vardır. Bu tedavi tıbbi kontrol altında Macaristan’da da uygulanmaktadır.”

    Sağlıklı Yaşıyoruz

    Kaynaklar:
    (1) http://ahmetrasimkucukusta.com/2016/11/20/yazilar/tip-yazilari/koah/tuz-lambasi-tuz-odasi-magara-tedavisinin-bilimsel-degeri-yoktur/
    (2) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/26551167

  9. Akil adam dedi ki:

    Sayın sağlıklı yaşıyoruz ekibine sesleniyorum. Pek çok yanlışınız var, buyurun bakalım.
    Birincisi Ahmet Hoca’ nın vitamin d takviyesine karşı olduğunu söylüyorsunuz ama bu bana göre doğru değil. Çünkü Ahmet Hoca takviyeye değil BİLİNÇSİZCE TAKVİYE ALINMASINA ve bunun adeta bir ÇILGINLIK SEVİYESİNE ULAŞMASINA karşıdır.
    Kolesterol kitabını baştan sona satır satır okudum, Ahmet Hoca statin haplarına bile karşı değildir, bunların yanlış sunulmasına etkisiz ve güvenilmez, riskli olduğu halde bunların saklanmasına karşıdır.
    İkincisi, efendim bendeniz ANTİKARATAYCI falan değilim. KARATAY HOCA’ nın bu ülkeye çok büyük hizmetler yaptığını bilen ve kendisine bu bakımdan müteşekkir olan biriyim. Ne var ki bu benim sizin gibi Karatay’ ın her dediğini sorgulamadan kabul etmememi gerektirmez. Siz o ne derse hemen peşine düşüyorsunuz, size onun için tarikat diyorum. Karatay Hoca çok konuşuyor ve maalesef bilmediği konularda da konuşuyor. Ahmet Hoca bunları bence bir bir deşifre ediyor ve müritlerini de bu sebeple sinirlendiriyor.
    Ahmet Hoca, tuz odası mağara tedavisinin bir faydası olmadığını bilimsel verileriyle anlatıyor, ona inanmıyorsunuz, gidip saçma sapan yazıları bize kanıt diye sunuyorsunuz.
    Üçüncüsü, merak etmeyin ben de PubMed taraması yaptım ve bu sayılarını verdiğiniz yayınları inceledim. Bunların tümü de hiçbir bilimsel değeri olmayan uyduruk yazılardır. Hiçbiri bilimsel araştırma falan da değildir ha. Sadece bu tür ürünlerin satışından kazanç sağlayanların işine gelen dangul dungul yazılardır ki zaten Ahmet Hoca bunu şu cümlesiyle çok güzel ifade etmiştir: Tuz lambası eve dekor, mağara tedavisi ise turistik faaliyet olur, hepsi budur!
    Evet, budur!
    Dördüncüsü, o Macarca dergideki yazıyı tercüme ederek kaybettiğiniz zamana yazık. O bir çalışma falan değil, uyduruk bir derlemenin abstractıdır yani özetidir. Yayınlandığı derginin impact faktörü 0.2′ dir. Mesela NEJM’ in ki 45 bin faladır, anlayın yani. Kusuruma bakmayın lakin ben bana çalışma diye yutturmaya kalktığınız yazıya burnumu bile silmem.
    Şayet sizler burada verdiğiniz örnek kaynaklara benzer yayınlara dayanarak hap içiyorsanız yazık ama çok yazık.
    Tamam Karatay’ ı sevin ve sayın, ben de seviyor ve sayıyorum ama bilmediği konularda da lütfen hocanıza söyleyin konuşmasın sussun çünkü itibarını zedeliyor.
    Beşincisi, Karatay birçok kişiden hiçbir işe yaramayan gıda tolerans testlerini de istiyor. Ahmet Hoca geçenlerde bunların para tuzağı olduğunu yazdı. Danışmanınız Nazan Hocaya söyleyin bilimsel makaleleri şöyle bir tarasın ve bize gıda tolerans testleriyle ilgili olarak bir bilgilendirme yapsın ama şimdiden söyliyeyim ki uyduruk yazıları bana bilimsel makale diye yutturmaya kalkmayın.
    Efendim lafı galiba uzattım, bu ülkeye çok büyük hizmetler yapan Karatay Hocamıza da sizlere sevgim saygım sonsuz ama bu onun söylediği her şeyin doğru olduğu manasına gelmiyor.
    ben bunu eleştiriyorum, gerçek hocalar eleştirilir, müritleri olan hocalar eleştirilmez.
    Tarikat sözüme de kızmayın alınmayın, bu kötü bir şey değildir efendim, sadece körü körüne bir şeye bağlanmayı ifade eder, hepsi budur ve siz de böylesiniz. Keşke ben de sizin gibi bir hoca bulsam da peşine düşsem tarikatına girsem, soru moru sormasam kafamı karıştırmasam müridi olsam keyfime baksam.

    Nihai dileğim şudur ki SAĞLIKLI YAŞAYIN efendim.

  10. mete dedi ki:

    Ben de bilimsel makaleleri FARTİNG yazarak taradım. Tam 2390 yayın çıktı. Takdir sizin.

  11. Nazan Uysal Harzadın dedi ki:

    Akil Adam,
    Aslında ne kötü insanın kendi ismi varken böyle takma isim kullanarak saklanmak zorunda olması! Kendinize güvenin adınızı sevin. Tanınmamak için rumuz kullanan kişilerin en önemli nedeni başına birşey geleceğinden korkmak! Merak etmeyin “tarikat” dediğiniz
    sadece insanların sağlığını korumayı amaç edinmiş hiçbir maddi çıkarı olmayan “sağlıklı yaşıyoruz” topluluğundan size bile zarar gelmez. Bir derginin impact faktörü nasıl oluşur, bunu ne belirler? Bir dergide bulunan
    makalelerin aldığı atıflar belirler o derginin impact (etki) faktörünü.
    Yani bir makalenin atıf alabilmesi için önce okunması lazım. İngilizce
    yazılmamış bir makalenin okunabilmesi doğal olarak az olacaktır. Daha
    sonra da makale bazında düşünürsek, makalenin atıf alabilmesi için o konuda araştırma yapılması lazım.
    Öncelikle “uyduruk yayın” “uyduruk derleme” “bana bunlarla gelmeyin” gibi seviyesizce söylemlerinizi bir kenara bırakarak devam ediyorum: Yukarıdaki yazıda verilen yayınları okuma-inceleme fırsatınız olduysa verilen 8 referansın, biri tanımsal (wikipedia), onun dışındaki 7 yayının 2′ si aynı yayın. O çalışma ise bu konuda bulunan 234 çalışmadan tekrarlar çıkarılınca 151 kalmış. bu 151 yayının 131′ ine fultex ulaşılamamış, kalan 20 makalenin içinden de sadece kronik obstrüktif akciğer hastalığı ile ilgili olan 4 çalışma alınmış. Bu çalışmaların sonucunu “bu çalışmaların hiçbirinde tamamen iyileşme görülmemiş, kullanım süresince fayda sağlanmıştır, daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır” denmektedir. Diğer 5 çalışmanın biri yine 2001 yılına ait bir derlemedir. O derleme ise astımlı çocuklar ile ilgili bu konuda yapılan çalışmaları incelemiş, bu konudaki 9 çalışmanın 3′ ünün sonuçlarını özetlemiş. kısa süreli etkisi var sonucunu yazmıştır. Kalan 4 referansın biri tanımlayıcıdır (allerji-ümmünolojideki convansiyonel tedavi yöntemlerini tanımlıyor). Son 3 referans ise bu tedavi şeklinin olumlu etkilerini yazıyor. Kişisel görüşüm; Astım, KOAH gibi immunoloji zemininde gelişen hastalıklarda etkenleri ortadan kaldırmadığınız sürece hangi tedaviyi uygulasanız boş! Bu kombine bir tedavi. Önce allergenleri uzaklaştıracaksınız, sonra vücudun tepkisini azaltacaksınız (tuz kürleri bu işe yarıyor) ve bağışıklık sistemini güçlendireceksiniz (beslenmenizi Karatay beslenmesi yapacaksınız, D vitamininizi yükselteceksiniz, mikrobiyotanızı sağlamlaştıracaksınız) Önemli olan burada küçücük de olsa fayda varsa bundan faydalanılması. Pubmed taraması yapabildiğinize kadar aklınıza takılan diğer konularda tarama yapabilirsiniz. Yine de yardıma ihtiyacınız olursa “öğretim üyesi-öğretmen” kimliğimle yardımcı olurum, çekinmeyin yardım isteyin..

  12. Akil adam,
    Yazım tarzınız (miniskül-majiskül), numaralandırma tarzınız ve dil yapınız, ne kadar da Ahmet Rasim Küçükusta Hocamıza benziyor. Bir de en sonuna ‘gelelim neticeye’ demiş olsaydınız harika olacaktı. Biz ARK hocamızı çok severiz. Sizi de sevdik. Sağlıklı Yaşıyoruz sayfasında da “Akil Adam” olarak yorumlarınızı bekliyoruz. Topu topu adam gibi beslenmeyi öneren kaç kişi var?

  13. Nurçin Çağlar dedi ki:

    Sayın Akil Adam bu konuda yazmayacaktım, ilk yorumunuzdaki tarikat benzetmesini espri olarak almıştım. Ancak ikinci yorumunuzdaki ısrar buna cevap vermemi gerektirdi. Bu arada bizim Canan hoca ve diğer bazı hocaları yakınen izlememiz gibi sanırım siz de ARK hocayı pek yakın izliyorsunuz, üslubunuz bile onunla özdeşleşmiş. Neyse bu ayrı bir konu. Gelelim sizdeki bize göre yanlış algıya. Daha önce de belirttiğimiz gibi biz hiçbir dogmaya körü körüne inanmıyoruz. Ana akım tıbba muhalif, ülkemizden ve dünyadan tıp şemsiyesi altında olan yani alternatif tıp olarak addedilmeyecek doktorların seslerine kulak vermeye ve bunları duyurmaya çalışıyoruz. Biz ARK hocamızın da, rahmetli Ahmet Aydın hocamızın da söylediklerine kulak verir, yazdıklarını okuruz. Bunu yaparken doktor olmadığımız için yanlışa düşmeyelim diye değişik uzmanlıktaki doktorlardan müteşekkil bir danışma kurulumuz var. Bu kurulun en başında da Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın hocamız var. Kendisinin tarafsız, bağımsız ve bilimsel yaklaşımına sonsuz güvenimiz var. Kendisi klinisyen değil yalnızca akademisyendir, bu da onun bilimsel araştırmaları değerlendirirkenki objektif tutumuna güvenimizi pekiştiren bir unsurdur. Tabii ki klinisyenlerin deneyimleri çok değerlidir ve danışma kurulumuzda klinisyenler de yer almaktadır. Biz 80 öncesi gençliğiyiz öyle kolay kolay, sorgulamadan hiçbir görüşe inanamayız. Canan hocamıza da inancımız sorgulamadan ve körü körüne değildir ki zaten kendisi bunu teşvik eder “Bana inanmayın, araştırın öğrenin.” der. Tam tersine her sorgulamamız, özellikle yabancı kaynaklardan okuduklarımız bize Canan hocanın görüşlerinin ne kadar yerinde olduğunu gösterdiği için belki de giderek daha güçlü bir şekilde onun yolundayız.

  14. Akil adam dedi ki:

    Demek ki D hipervitamninozu böyle bir şey, insanın aklını alıyor, izanı kayboluyor, başka bir söze gerek duymuyorum.

  15. Göksel dedi ki:

    bu sağlıklı yaşıyoruz tarikatıni yöneten emekli karı koca Canan Karatay ve ot çop satıcısı pratisyen doktor Ümit Aktaşın paravan reklam ekibimi aceba. Yanlarına sülükcü hacamatcı birkaç doktoruda figüran olarak alıp tezgahı kurmuşlar. hayırlı pazarlar olsun

  16. cem tanyeri dedi ki:

    Merhabalar Ahmet bey. Bilgilendirmeleriniz için çok teşekkür ederiz. size bir sorum olacaktı. Kuah hastaları için evde tadavi yöntemi olarak makina aracılığı ile tuz tedavisi yapılabileceğini duydum.internette tam olarak bir bilgi alamadım. bize önerebileceğiniz bir makina varmı. Şimdiden ilginiz için teşekkür ederiz

  17. Serpil AKMAN dedi ki:

    Merhabalar, tuz lambası ile ilgili yapılan araştırmaların yetersiz olduğu görüşüne katılıyorum.Ancak pek çok tuz lamba kullanan insan astım, bronşit, KOAH, nefes darlığı gibi solunumla ilgili problemleri açısından şifa bulduğunu dile getirmekte. Kullanıcıların bu yorumlarını es mi geçeceğiz yapmayın. Ayrıca tuz lambaları ile ilgili açıklamalar yapılırken negatif iyon konusu üzerinde durulur. Ancak https://www.cankirituzlamba.com/ sitesinde higroskopik etki üzerinde durulmakta. Yani ısınan tuz havada ki su moleküllerini çekmekte ve çekerken toz, polen, bakteri, virüs tarzı maddeleri de çekmekte. Bu durumun fayda sağladığını dile getirmekte. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta hocamızında üslubunun vs eleştirilmesini de doğru bulmuyorum. Hocam bir emek vermiş ve bizlerin bilgisine çok kapsamlı bir açıklama yapmış. Ayrıca hocamızın açıklamaları da düşünceden ibaret değil bilimsel açıklamalar ışığında yapılmış. Hocamın yazısını ve yorumları baştan sona okudum ve çok faydalı bir yazı.

  18. Ramazan Cihan dedi ki:

    İnsanların sağlığı rant durumuna düştüğünden dolayı gerçekten gerçeklerin ne olduğunu söyleyecek biri varmı? Çok üzücü bir durum. O kadar çok örnek verilebilirki hangisini sayayım. Gıda ve ilaç endüstrisine insanlarımızı teslim ettiler. Sayın Küçükusta gibi bir çok doktorumuzn söylediği Bilimsel veri ve kanıt yok ifadesi hiç inandırıcı gelmiyor bana ve bir çok kişiye, bu kişiler dahada artıyor gelecektede artmaya devam edecek.. Şu an insanlarımızın büyüyen hastanelerde hastalıktan bir türlü kurtulamadığını görüyoruz. Pozitif Bilimmi söylüyor hastalıkları iyileştirmek yerine rehabilite etmeyi. 9 yaşındaki çocuk nasıl şeker hastalığına yakalanır birileri bunu biliyor..Doktorlarımız niye insanlara bir müşteri gibi davranıyor. İlaç şirketlerine birini daha bağlama peşinde.. Sağlıklı Doğal Beslenmeden bahseden doktor insanımızı düşünendir. Bahsetmiyorsa bu onun suçu.. Benzeri benzerle tedavi ediniz. Önce zarar vermeyiniz sözü benim değil Hipokratın sözü. Çağın iki Zehirini insanlar habersizce çılgın gibi tüketiyor. Şeker…. Karbonhidrat… Bunu bilipte söylemeyenlere hakkımızı helal etmiyoruz. Otizm.. Disleksi..Dispraksi..Epilepsi..Şizofreni.. bu hastalıkların sebebinin Bağırsak Florası olduğunu söyler ve Bağırsak Florasını tedavi edince bu hastalıklarda tedavi ediliyor diyor Amerikalı Doktor Natasha Campbell Mcbride. İnanın Şu an nereyi tutsan elinde kalır.. Durum hakikaten içler acısı.. Aman Hastalanmamaya bakın.. ALLAH düşürmesin eksikte etmesin..

  19. Tunay Şen dedi ki:

    Kimseye inanmıyorum, önümüzdeki günlerde Tokat Pazar mağarasına mutlaka gideceğim, insanlara iyi gelmese bu kadar dillenmezdi, vesselam

Siz de yorumunuzu paylaşın: