SAĞLIKTA ŞİDDET POLİSİYE TEDBİRLERLE ÇÖZÜLEMEZ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Sağlıktaki şiddetin, çok daha ağır cezalar verilmesi, polisiye tedbirlerin artırılması, şiddete karışanlara sağlık hizmeti verilmemesi, doktorların silah taşıması veya savunma sporları öğrenmesi ve benzeri uygulamalarla köklü ve kalıcı bir çözüme kavuşamayacağı düşüncesindeyim. (1, 2, 3).    

Öncelikle sağlıkta şiddetin çok iyi analiz edilmesi şarttır.

Şiddetin tarifi, derecelendirilmesi ve kaydı gerekir

Şiddetin tam ve doğru tarif edilmesi ve de mutlaka derecelendirilmesi (tıpkı acillerdeki triaj uygulaması gibi) gerekir.

Ölüme sebep olan veya hayati tehlikeye yaratan şiddet olayları, sağlık personeli bakımından da hasta veya hasta yakınları bakımından da çok iyi analiz edilmelidir.

Birden patlak verip ağır bir şiddetle sonlanan şiddet olaylarıyla; basit bir şiddet olayının aradan bir süre geçtikten sonra intikam şeklinde gerçekleşen ağır şiddet olaylarının sebep ve çözümleri çok farklıdır.

sağlıkta şiddet ile ilgili görsel sonucu

Bazı şiddet olayları o kişinin kötü muamele görmesi, hizmetin kalitesizliği veya ilgisizlik gibi sağlık personelinin kusurlarıyla ilgili olmayıp tamamen o kişinin patolojik ruhsal yapısından kaynaklanabilir.

Böyle bir şahıs hastane yerine pekâlâ trafikte veya evinde de şiddet olayının kahramanı olabilir; doktor yerine o güne kadar hiç karşılaşmadığı birine de ağır şiddet uygulayabilir (Allah, herkesi bunlardan uzak tutsun).

Sağlıkta şiddet gerçekten artıyor mu?

Medyada yer alan haberlere bakıldığında sağlıkta şiddetin giderek arttığı düşünülebilir ama elimizde kesin rakamlar olmadığı için yanılmak da mümkündür.

Bunun mutlaka istatistiki olarak ortaya konması gerekir çünkü birçok faktör “yalancı bir artış” algısı yaratabilir.

Medya şu dakikadan itibaren böbrek yetersizliği tablosunda hastaneye başvuranları haber yapmaya kalksa sanki ülkede bir böbrek yetersizliği salgını olduğu gibi bir kanaat ortaya çıkabilir.

Bunun için de son senelerde halkın hastaneye ulaşımındaki büyük artışı dikkate almak, “hastaneye başvuru sayısı/şiddet sayısı” (HBS/ŞS) doğru yorumlamak gerekir.

sağlıkta şiddet ile ilgili görsel sonucu

BİR: Hastaneye başvuru sayısı arttığı için şiddet olayları da bu artışa uygun miktarda artmış olabilir ve bu durumda HBS/ŞS fazla değişmez.

İKİ: HBS/ŞS’ nın azalması şiddetin arttığı manasına gelir. Bunun, sadece hastane başvurularının azalması (mümkün değil, başvurular artıyor!), sadece şiddet olaylarının artması veya şiddetin başvuruya göre daha çok artması olmak üzere üç sebebi olabilir.

Hastane başvurularındaki artış sağlık personelinin hastalara ayıracağı zamanı, alâkayı ve dikkati kaçınılmaz olarak azaltacak ve bu da hasta memnuniyetsizliğini ve beraberinde de şiddeti daha çok artırabilecektir; HBS/ŞS yükselecektir.

ÜÇ: HBS/ŞS artması iyiye alamettir, şiddetin azaldığını gösterir. Başvuru sayısı artıp da şiddet olayları artmadığında da, başvuru sayısı artıp şiddet olayları azaldığında da HBS/ŞS azalır.

Doğru değerlendirmeler yapabilmek için hiç değilse bugünden itibaren her türlü şiddet olayının kayda alınması da çok önemlidir.

Sağlıkta şiddet sadece bizim ülkemize has değil

Sağlıkta şiddet ve bunun artıyor olması sadece bizim memlekete has bir durum değildir.

Bu, USA’ dan Almanya’ ya Çin’ den Hindistan’a kadar dünyanın tüm ülkelerinin meselelerinden biridir.

sağlıkta şiddet ile ilgili görsel sonucu

Genel manada şiddet olaylarında artış yaşanıyor

Şiddetin son senelerde sadece doktorlara yönelik olmayıp yediden yetmişe toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir olay hâline geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Bakıcıları tarafından hırpalanan bebekler, huzurevlerinde acımasızca dövülen yaşlılar, birbirlerine bıçak çeken ilkokul öğrencileri, tabanca ile vurulan liseliler, yol verdin vermedin veya otopark yüzünden o güne kadar hiç tanımadığı biri tarafından delik deşik edilenler…

Toplumda her alandaki yozlaşmadan tıp da kendine düşen payı almış olabilir ki bu durumda sağlıkta şiddetten değil toplumsal şiddetten söz etmek daha doğru olur.

Bunun göstergesi ise sağlıkta şiddet oranlarıyla mesela trafikte şiddet oranlarının birbirine paralel artmasıdır.

Kaynaklar:

1. https://t24.com.tr/haber/acillere-polis-karakolu-uygulamasina-turk-tabipleri-birliginden-tepki-cozum-saglikta-siddet-yasasi,671526

2. https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2067961-bakan-koca-doktorlarimizi-koruyacagiz

3. https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2065081-tedavi-etmeyin-bu-serefsizleri

Not: Devam edecek!

Bundan önceki makalem: Sağlıkta şiddet nasıl önlenir http://ahmetrasimkucukusta.com/2018/07/22/yazilar/elestirel-yazilar/doktorlar/saglikta-siddet-nasil-onlenir/

***

EK 1 (18.8.2021):

İngiltere’de yapılan bir ankete göre, doktorların üçte birinden fazlası sözlü taciz ya da tehdide maruz kalıyor. Araştırmaya göre tüm NHS sağlık çalışanlarının yarısı, meslektaşlarından birini saldırıya uğrarken gördü.

Anket sonuçlarına göre pratisyen hekimler daha fazla şiddette ve tehdide maruz kalıyor. Ayrıca pratisyen hekimler istismarın en çok muayene odalarında yaşandığını söylerken, hastane doktorları ise daha çok hasta servislerinde yaşandığını belirtti. Sözlü şiddeti  uygulayan kişiler genellikle hastalar ya da hasta yakınları olarak görülüyor.

İngiliz Tabipler Birliği (BMA), pandemi sürecinde tedavide meydana gelen gecikmelerin hastalar tarafından uygulanan sözlü taciz ve tehdidin boyutunu arttığını açıkladı. Doktorlar, kendi kontrolleri dışında ortaya çıkan bekletme gibi durumlarda hastaların bu duruma çok sinirlenerek, agresif davranışlar sergilediklerini ifade etti.

Kovid belirtileri gösteren bir hastadan PCR testi yaptırmasını isteyen doktor, hastanın kendisine bağırdığını bir başka hastanın ise bekleme odasının dışında beklemesini istediği için ona hakaret ettiğini örnek verdi.

BMA’nın geçen ay İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’da 2.400 doktorla yaptığı anketin sonuçlarına göre, ankete katılan doktorlardan yüzde 37’si bir önceki ay doğrudan sözlü şiddete maruz kalırken, pratisyen hekimler, hastane doktorlarından daha fazla şiddete uğradı. Ayrıca:

  • Pratisyen hekimlerin yüzde 67’si dahil olmak üzere yarısı, meslektaşlarının şiddet veya tehdide maruz kaldığına tanık oldu.
  • Hastane doktorları, hemşirelerin sıklıkla sözlü şiddete maruz kaldığını belirtirken, pratisyen hekimlerin yüzde 96’sı ise sözlü şiddetin danışmada yer alan çalışanlara yönelik olduğunu ifade etti.
  • Pratisyen hekimlerin üçte ikisi yani yüzde 67’si ise şiddetin geçen yılda artış gösterdiğini söyledi.
  • Çalışanların yüzde 64’ü ise istismara neden olan durumun hastaların bekleme süresinden hoşnut olmaması olarak gördüğünü belirtti.

İngiliz Tabipler Birliği (BMA) Pratisyen Hekimler Komitesi başkanı Dr.Richard Vautrey yaptığı açıklamada geçen bir buçuk yılda doktorlar ve hastalar için zor bir dönem olduğunu alışılmışın dışında olan çalışma yöntemlerinin ve uzun bekleme sürelerinin hastaları ve doktorları olumsuz etkilediğini ifade etti.

Vautrey, şiddetin hiçbir durum karşısında kabul edilemeyeceğini belirterek, şiddet ve tehdide maruz kalan doktorların güvenliklerinden endişe etmelerinin onlara zarar verdiğini açıkladı.

BMA Danışmanlar Komitesi Başkanı Dr.Vishal Sharma ise şunları ekledi: “İnsanların sağlık hizmetleri ile etkileşim içindeyken genellikle acı ve sıkıntı içinde olduklarını anlıyoruz. Kovid-19 nedeniyle sağlık hizmetlerinin farklı işleyişi ya da bazı tedavilerin ertelenmesi nedeniyle de endişe duyuyorlar. Ancak insanların hayal kırıklıklarını, her zaman elinden gelenin en iyisini yapan doktorlardan çıkarmalarına izin veremeyiz”

NHS İngiltere’den bir sözcü ise gecelerini gündüzlerine katan ve kendini bu işe adayan çalışanlara şiddet içeren davranışlarda bulunulmasının kabul edilemez olduğunu açıkladı.

Kaynak: https://www.medimagazin.com.tr/dis-haberler/genel/tr-ingiliz-tabipler-birliginin-anketine-gore-doktorlarin-ucte-birinden-fazlasi-sozlu-taciz-ya-da-tehdide-ugruyor-76-682-96842.html

***

EK 2 (30.6.2022): MURAT ÖNDERMAN “Dün bir “doktor cinayeti” daha işlendi. Bunun üzerine çok şey yazıldı. Ben yazılmayanı yazacağım. “Doktor cinayetleri”ndeki artış yalnız ülkedeki anominin hem bir işareti hem bir boyutudur. Anomi ise suçun veya sapkınlığın artması değildir; suçun artık bir suç görülmemesidir. >”

“Türkçede “bu ülkede en zor şey rezil olmak” denir ya; oradaki gibi. Veya, intihalle itham edilen bir yazar “metnin altında imzamın olması metnin bana ait olduğunu göstermez” demiş ya; oradaki gibi. Bana taş atan bir genç bana “benim her şeye hakkım var” demişti; işte oradaki gibi”

“Bunun “bireysel” davranışa yansıması, dürtüselleşmedir. Erteleyememe, zora gelememe, araçsal davranışlarda bile zorlanma, hemen ve çabuk sonuca ulaşma isteği yönlendirilmeyi, etki altında kalmayı ve sloganlara kanmayı kolaylaştırır.”

“Öz-disiplinin yerini reklam ve tek cümlelik fikir ve bilgi arayışı alır ve bu minimalizmin moda olduğu anlamına gelmez. Gecekondu minimalistik bir eser veya bina değildir; o, sadece eş dost veya akrabalarla birlikte bir gecede kabası yapılıp çatısı konan derme çatma bir binadır.”

“Söz konusu olan (metaforik anlamda) bir gecekondulaşmadır. Bu fenomeni, Akdenizli olmakla veya duygusal olmakla açıklamayı ben tercih etmiyorum. Ayrıca, anomi burada yeni değil sadece artıyor ve güçleniyor. Bazen “utanmaz olduk artık hiçbir şeyden” denen fenomen bu işte (anomi).”

“Toplumlar, toplumsal hayatlarına kültürleriyle anlam atfederler. Anomi, bir toplumun toplumsal hayatını (artık) anlamlı bulamamasıdır. Bu, kaçınılmaz şekilde bir kimlik aşınmasını da beraberinde getirir.Mutsuzluk çekilmez olur.Mutsuzluğu çekilir kılan, onun anlamlı bulunmasıdır.”

“Birçok insan mutsuz hayatına bir anlam atfedemediği için intihar etmek gibi zor bir kararı alıyor. Atfedebilseydi, mutsuzluğunu ve hayatını taşıyabilirdi. Aynısı toplumlar için de geçerli. Amaçsızlık zora gelememeyi beraberinde getiriyor ve özne artık kendini kontrol edemiyor.”

“Tr’de devletin doğru dürüst bir fiziki şiddet tekeli yok. Düğünlerde, uğurlamalarda ve maçları kutlarken bile silah kullanılması sıra dışı değil ve burada da sosyal norm yasaya yani devlete önde geliyor; ama çok kez ilgili yetkililer de aynı sosyal normu paylaşıyorlar zaten.”

“Sosyal normla yasanın kalımlı çatışması da bir tür anomidir. Özetle, bugün “suç”, artık suç olmaktan çıkıyor ki bu suçların artmasından daha ciddi bir durum. Suç işlemek o davranışın bir suç olduğunu kabul etmemek anlamına gelmez; oysa bugün yaygınlaşan zihniyet bu.”

“Yukarıdan aşağıya doğru yani devletten veya siyasi iktidardan topluma doğru “okumanın” moda ve makbul olduğu yalnız entelektüel dünyadan aşağıdan yukarıya (veya eş zeminli) bir yorum yapmayı istedim bu kez. Eksik olan bu. Diğerinin suyu çıktı artık.”

“Yas en anlamlı mutsuzluk, depresyon ise en anlamsız mutsuzluk mesela. Bu açıdan, yası depresif konumun canlanmasıyla izah eden Kleinyan analistlere hiç katılmadım. Aslında, bunları bir yönden birbirinin zıddı görüyorum. Sağlıklı bir yasta depresyon niye olsun ki, mutsuzluk olur.”

“Tarlaya ekilmişler gibi zamanı gelince bir anda çoğalıveren edebiyat değeri düşük ama zaten o tür bir değeri olsun kaygısıyla da yazılmamış olan popüler eserlerle, tek cümlelik fikir ve bilgi arayışı aynı zihniyetin unsurları. Dönem böyle yani.”

“En geniş anlamda yiten şey, yüceltme (sublimation). Bu da, egoyu güçsüz veya kırılgan kılıyor; çünkü uğrunda katlanacağı bir şeyi yok bu öznenin. Ama durum böyleyse, o artık kendini niye kontrol etsin ki; giderek dürtüselleşiyor yani gerektiğinde de erteleyemiyor.”

“Mağazada son kalan perdelik kumaşı almak isteyen iki adam kavga etmiş; silahı olan diğerini vurmuş. Bu çılgınca. Konuşmanın imkanının bittiği yer. Konuşmuyorsanız, hayattan soğuyorsunuzdur. Bir bakıma ölüyorsunuz. Ölmekte olan, öldürür de. Kendisinin de kıymeti harbiyesi yoktur.”

“”Uzun laflara gerek yok” cümlesi de çok kez bir dürtüsellik işareti mesela. Uzun laf ne fazla laf ne de aşırı (gereğinden çok) laf. “Aşırı” kelimesini yerli yerinde kullanamayan yalnız ahali, onu “aşırı seviyorum”daki gibi, “çok” anlamında kullanmaktan çekinmiyor.”

“Uzun cümleleri yazmaya ve okumaya özürlü hale geldi insanlar. Tek cümlelik fikirler (hatta bilgiler); onlar da kısa olacak. Yazar Nilgün hanımla niye dalga geçiliyor ki. Aranan kan işte.”

“Anlamsızlık, bir perspektife göre, ayrımların veya farkın silinmesidir. Suçla suç olmayan arasındaki ayrımın silinmesindeki gibi. Artık ne suç ne suç değil sorusuna bir yanıt veremez o toplumun üyeleri. Böylece, anomi de o toplumda ayrımların silinmesidir denebilir.”

“Psikeart dergisinin güncel sayısında yayımlanan “Türkiye’de kültürel miras, devlet ve kimlik” makalesini, sözünü ettiğim anomi perspektifiyle yazmıştım. Belki yazıyı merak eden olur diye, buraya ekleyeyim.”

“Çalışma örnek vakası ! :”

Kaynak: https://twitter.com/muratonderman/status/1047364775045255168?s=20&t=eNDRJcDrr5uaQGUAKA92-Q

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: