KİMSE MODERN SÖMÜRÜYE ARACILIK ETMEYİ, BİLİMSELLİK DİYE YUTTURMASIN
Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen‘ in yazısı:
Üst akılla alt akıl arasında.
Üst akıl bilim teknolojiye hakim.
Alt akıl upgrade olamazsa yok olup gidecek.
Bunun yolu bilim ve teknolojiden geçer.
Bu devrimi yapamayan kırıntı akla döner, kırıntı peşinde koşar.
Dünyanın yarısı günde 2 dolara yani kırıntıya talim ediyor.
Dünyayı etkileyen 62 ailenin geliri ise dünyanın yarısının gelirinden fazla.
Neden mi?
Bilim ve teknolojiye onlar hükmediyor.
Çağımızda akıllı telefonu, nükleeri, uçakları, stent, TAVİ, ICD, ilaç ve aşıları üreten kazanıyor.
Bilim dünyamız ve üniversiteler, asırlardır bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş, ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor.
Harem ağası yapmanın yolu, önce bilim ve teknoloji üreten yolu budamak, sonra da teknolojik üretime ve kazanca dönüşmeyen sözde bilimsel çalışmalarla kıt kaynakları tüketmek: Bilimde kendi kendini tatmin işte budur.
Kimse bilim yapıyoruz diye fiyaka yapıp halkı uyutmasın. Bilim, teknoloji, tasarım, üretim ve para, Da Vinci’nin şifresidir. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Lafa gelince herkes bilim yapıyor. Bilimde asıl konu kazanılan trilyon dolarların kimin cebine gittiği. Asıl Da Vinci’nin şifresi bu. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur, parmağını yalarken bizim de ağzımız sulanır.
Kendinizin üreteceği bilim, teknoloji, patent, proje, fikir olmazsa, mecburi istikamet ithalattır. Çözümler dışarıdan gelir. Bilimsel mandacılığın nedeni, kısırlaştırılmış ithalci akademidir. Bu sömürünün girdabına düşen ülkeler için karşı koyacak, savunacak hiçbir yol yoktur. Çünkü toplumun beyni olan bilim ve aydın dünyası artık sömürüden yana çalışır, onların taşaronluğunu yapar. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık yapay kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar.
Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilimsel mandacılıkla oyalanmamız bağımlılığın asıl nedeni. Gelişmiş ve sağlıklı toplum olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama bilim dünyamız yabancının keşfettiği cihazları pazarlamakla meşgul. Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, geriye bir şey kalmıyor. Hastalıklar önlenirse bunca ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Dünya Sağlık Örgütü, çok az masrafla hastalıkların önemli oranda önleneceğini, bu yolla sağlık sistemlerinin iflasının da önleneceğini bildiriyor ama teknoloji tacirlerinin umurunda değil. Çünkü bu işte para yok.
Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, aydın ve bilim dünyasını kullanarak yapılan küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Yani fakirlik edebiyatı yapanlar, bilerek veya bilmeyerek bu modern ve kibar soygunun içinde, kendi cukkasını düşünüyor.
Dün Hintlilere logaritma cetvellerini ezberleterek beyinleri körelten anlayışın bugünkü yöntemi çok farklı. Bilim ve teknoloji yoluyla acıtmadan yapılan sömürünün adı : modern sömürüdür. Modern sömürü, kan dökmeden, aydın ve bilim dünyasını kullanarak, güle oynaya yapılır. Çağımızda asgari ücretli köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Modern sömürgecilik işte bu!
Üst akıl milyarlarca dolarlık ilaç, aşı, cihaz ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe olurken, bizim akademi bunlara aracılık yapıyor.
Son 30 yılda, trilyonlarca doları teknoloji ithaline harcadık, yetmedi mi? Bunların pazarlamasını yapmak bizi kurtarmaz.
Kimse modern sömürüye aracılık etmeyi, bilimsellik diye yutturmasın
Kongrelerde fink atmak, bunları keşfetmiş gibi fiyaka yapmak, pazarlama uzmanı gibi çalışmak bilim değildir. Bilim maskesiyle kaynakların dışarıya transferinde rol alanlar ve bunlara göz yumanlar ülkenin soyulmasına birlikte alet oluyor. 30 dolarlık stentlerin 2650 dolara SSKya satıldığı Neşter davasını unutmayın. Hastaların kanı, canı ve gözyaşından her yıl çalınan 12 milyar doların 10 yıllık tutarını hesaplayın.
Teknolojiden tıbba kadar her alanda sektörlerin kontrolüne giren kongreler, toplantılar, açık oturumlar ülkeyi pazar haline getirdi. Bilim ve aydın dünyamız başkasının keşfettikleriyle övünmekten, bunların reklamını yapmaktan özel zevk alıyor. Bu da aşağılık kompleksini yenmenin başka bir yolu.
Hastalıklara harcanan bütçede milyarlarca dolarlık ilaç ve teknoloji payı her yıl artarken, zavallı halkın payına, çöken SGK ve ekonomik kriz düşecek. Kongrelerin ışıltısı kimseyi aldatmasın. Bunlar Pompeinin son günleridir.
Kongreler ithal ürünler pazarı ve gösteri merkezi olmaktan ne zaman kurtulacak? Ünvanların arkasına sığınarak halkı yabancı reklamlar ile aldatmaya son verelim artık. Binlerce ilaç ve molekül içinde bize ait bir şey var mı? Çağımızda İlaçtan aşıya, uçaktan silaha yüzlerce trilyon dolarlık pazarın hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, fındık fıstıkla oyalanan ve 70 yıldır gelişmekte diye uyutulan ülkeler. Yozlaşmış akademi hem uyutuyor, hem soyulmamıza yardımcı oluyor.
Bu yolla yapılan modern sömürüye çanak tutan ülkeler krize davetiye çıkarıyor. Son 30 yıldır Milli kongrelerle pahalı ilaç ve teknolojiyi Türkiyede üretmenin yolları aransaydı, bugün 2 milyarlık İslam Türk alemine bunları biz satıyor olacaktık.
Yeni dünyada nükleerden füze kalkanına, ilaçtan aşıya, stentten kalp piline bilim ve teknoloji üretemeyen, 4. sanayi devrimini yapamayanlar, yapanların uşağı olacak yani modern köle olacak.
Bu devrimi yapamazsak ezan bile dinletmezler.
Hatırlatalım: Kabeyi bile üst aklın füze kalkanı koruyor.
Üst akıl olmanın yolu teknoloji pazarı olmaktan değil, teknoloji üreten 4. sanayi devriminden geçer. İncir üzüm satarak buraya kadar.
Milli irade, bilim teknolojide AR-GEye yılda 6.5 milyar $ harcamış, daha ne yapsın? Suçlu kim?
Suçlu; bu paraları kendi çıkarları için kullanan üst aklın geometrik yapıları.
Suçlu; bilimsel ve teknolojik yönden hadım edilmiş üniversiteler
Suçlu; teknolojik üretimle cebimizi dolduran değil, cebimizi boşaltan akademi.
Suçlu; teknolojik üretim yerine, teknolojik pazarlamayı bilim diye yutturan bilim dünyamız.
Suçlu; küresel iradenin çıkarları için milli iradeye savaş açan, ülkesi aleyhine imza toplayan yozlaşmış akademi.
İlk yapacağımız iş:
Kullandığımız milyarlarca dolarlık teknolojik ürünleri Türkiyede üretmenin yollarını araştıran Milli kongreler yapmaktır.
2 milyar nüfusa sahip İslam – Türk alemi ve Afrika doğal pazar olarak bizim öncülük etmemizi bekliyor.
TÜBİTAK
ÜNİVERSİTELER VE AKADEMİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ
BİLİM TEKNOLOJİ SANAYİ BAKANLIĞI
MESLEK ODALARI, DERNEKLERİ, KURUMLARI
KÜRESEL VE YERLİ ŞİRKETLER,
Bugünden tezi yok,
Kıt kaynakları çarçur etmek yerine
Küresel çıkarların aracısı olmak yerine
Bayi toplantısına dönen kongrelerde
Pazarlama yapmak, fink atmak yerine
Bilim ve teknolojide Milli kongreler
Milli toplantılar düzenlemelidir.
Hadi kır zihninin zincirlerini.
Özgürlük ve Bağımsızlık buradan geçiyor.
Kaynak: http://www.kemalyesilcimen.com/artikel.php?artikel_id=378
Üstüne vazife olmadığı halde, tıp fakültelerine amirlik yapmaya çalışan sözümona Sağlık Bakanlığı, ülkemizdeki kongre terörüne ‘yaz mevsiminde yapılmasını engellemekden başka’ neden sesini çıkarmıyor?
Aynı branşda neden her sene kongre yapılır?
Bu hocalar aynı şeyleri her sene anlatmakdan, acemiler her sene dinlemekden bıkmadılar mı?
Yoksa derslere (kongreye değil) katılım sayısı bu sebeple mi yerlerde?
Bu kongrelerde sunulan çalışmalardan kaçı ses getiriyor?
Yoksa bu kongreler saçma sapan reklamlar ve ticari ürünlere destek veren tıp derneklerini zenginleşdirmek ve bunlar vasıtası ile toplumu Rockefeller tıbbının esirleri haline getirmekde mi işe yarıyor?
Nasıl oluyorda bu kadar çok çocuğa allerjik astım deniliyor ve bunlara bir çuval ilaç yazılıyor. Neden bu kongrelerde ülkemizde ağır astım vakasına hemen hiç rastlanmadığı anlatılmıyor?
Tıp kongrelerinin bilimsel bir amacı yoktur, bunlar tamamen ilaç ve tıbbi alet edavat reklamı için yapılan pazarlama faaliyetleridir.
Bilim beş yıldızlı plaj otellerde değil laboratuvar ve kliniklerde yapılır.
Gebelere grip aşısını SKG bedava vercekmiş!
VAH VAH!!!
Sizin gebeleri ve fetusları zehirlemey hakkınız yok! Olamaz hiç bir zaman!
Yarı canlı virüslü, Cıvalı ve alimunyumlu aşıların yapılmasına neden hiç bir aklı başında hekim karşı çıkamıyor, bu aşıların faydallı olduğu, ya da fetusa zarar vermemiş olduğunun kanıtı var mı? Ne yararı var, elinizde kalan aşıları bitirmekten öte!!!
Hz. Muhammet diyor ki, bir milleti yok etmek istiyorsanız, önce tohumlarını bozacaksınız!!
SGK bunu mu yapmak istiyor? Ya da Sağlık Bakanlığı?
Yazının başındaki iki kelime unutulmuş : Dünyadaki savaş