TÜRKİYE SAĞLIK ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Fatih Yalçın‘ ın yazısı:

Sn. Prof. Dr. Küçükusta,

2011 de yayınladığımız ve sizin web sayfanızdan 2012 yılında bilgilendirme yaptığınız ülkemiz gerçeklerine göre hazırlanmış ayrı bir yatırım gerektirmeyen, üniversitelerdeki inaktif potansiyeli rotasyon ile ortak bir merkezde prodüktif  hale getiren bir program olarak düzenlenmiş TUSENT Projesi’nin benzeri TUSEB olarak resmi gazetede yayınlanmıştır.

TÜSENT projesi ülke düzeyinde bir bilimsel veri tabanı sistemini ve yaşam boyu eğitimin kredilendirilmesini içeren bir oluşumdur. Ayrıca üniversitelerdeki devam eden araştırma projeleri ile işbirliği içinde yüksek teknolojik ekipman gerektiren orijinal araştırmaların üretilmesi için TÜSENT (Türkiye Sağlık Araştırmaları Enstitüsü) planlanmıştır.

Ayrı araştırma ekibi ve en ileri teknolojik cihazlar her Tıp Fakültesinde bulundurulmayacağına göre bu merkezin ileri imkanlara ihtiyaç duyan akademisyen ve araştırmacılar için ideal bir ortam üretmeye yönelik planlanmıştır.

Ancak resmi gazetede yayınlanan projede bazı önemli potansiyel problemler göze çarpmıştır. Bu tür gelişmiş merkezler ABD’de Bethesda ve Almanya’da Heidelberg’de olduğu gibi Berlin, Munih veya New York gibi çok büyük metropollere uzak olmasına karşın ve orijinal TUSENT projesinde Konya’da planlanan bu merkezin resmi gazetede İstanbul’da kurulacağı belirtilmektedir. Bu bilimsel üretkenliğe yönlendirmeden çok hangi kriterlere göre seçileceği net belirtilmeyen akademisyenlerin büyük bir şehir merkezinde istihdam edilmesine yönelik bir planlama şüphesi doğurmaktadır ve bu nokta ihtiyatla karşılanmalıdır. Dolayısıyla bilim adamları ve araştırmacıların İstanbul gibi bir metropolde çok yoğun çalışmaları gereken konularına daha zor konsantre olacağı öngörülebilir.

Diğer bir şaşırtıcı nokta orijinal TUSENT projesinden farklı olarak öncelikli sağlık problemlerinin ihmal edilmiş olmasıdır. Resmi gazetede Madde 4’ün ç. bölümünde ihtiyaç duyulan birimlerin kurulması öngörülmüşken ölümlerin yarısına neden olan, kanserden bile daha çok önem verilmesi gereken Kalp Damar Hastalıklarının planlanan enstitüler arasına alınmamış olmasıdır. Yine yanlış olarak seçilen enstitülerin kanser ve biyoteknoloji hariç Anne çocuk, geleneksel tıp, halk sağlığının olması şaşırtıcıdır. Olması gereken Kardiyovasküler ve kök hücre tedavi enstitüleridir.

Yine çok büyük sürpriz hazırlanmış ve orijinal TUSENT projesinde bizim belirttiğimiz “Ulusal veritabanı oluşturulması için farklı merkezlerin veri kaydı ve saydamlığının sağlanması ile birlikte ulusal bazda sağlık hizmeti kalitesi ve sağlık hizmeti harcamasının optimize edilmesi. Bu gelecekte ulusal sağlık stratejisi için bir temel oluşturacaktır.” perspektifi yerine Madde 4’ün ç. bölümünde sağlık hizmetlerinin akreditasyonu HARİÇ tutulmuştur. Dahil edilse idi, 10 yılda özel hastane sayısının yaklaşık 2 kat arttığı, birinci basamak ile hastaneler arasındaki hasta sevkinin 7 kat azaldığı, operasyonların yaklaşık 3 kat arttığı ve hasta sayısının artması nedeniyle teşhise yönelik testlerin kısıtlanabileceği bir ortam oluştuğu ortaya çıkmış olacaktı ve sistem hemen acil olarak gözden geçirilecekti. Bizde son 10 yılda operasyon sayısı artarken ve nerdeyse “niye yaptın? – kalite arttı mı? ” soruları yerine “neden yapmadın?” sorusunun sorulduğu sağlıkta performans sistemi ile ilgili düşüncelerim “International Journal of Cardiology” de yayınlanmış olup yazıyı okumak isteyenler http://authors.elsevier.com/sd/article/S2352906715300336 sayfasından ulaşabilir.

Ayrıca orijinal TUSENT projesinde yapılan çalışmaların uluslararası toplantılarda sunulması planlanmışken , Madde 4’ün ğ. bölümünde bir seri toplantı programı düzenleneceği anlaşılmaktadır, aslında çalışmaların uluslararası platformda sunulması gerektiğinden böyle bir zaman kaybına ihtiyaç yoktur. Devlet kaynakları (DPT, TÜBİTAK) projelere yönlendirilirken değerlendirmeler daha kapsamlı sürdürülecek ve asgari bilimsel yayın yapılması da konu ile ilgili önceki tecrübe, konunun özgünlüğü gibi diğer temel gerekliliklere ilaveten projenin bütçesine paralel olarak istenecektir. Böylece kaynak kullanımında geniş projeler için sadece altyapıya yönelik bakış açısı yerine çalışma tamamlandığında bilimsel ürün kalitesinin üst düzey oluşu ve buna bağlı üst düzey yayın (A veya B grubu dergi) yapılması istenecektir.

Ayrıca TUSENT’de rotasyonun önemine vurgu yapılmış ve daha geniş akademisyen kitlelerinin araştırmaya katılmasını teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Hayat boyu eğitimin ve yakın gelecekte ulusal periyodik sertifikasyon yenileme programının gerçekleştirilmesi planlanmıştır. Ancak, TÜBİTAK’ın başlattığı ve burada da planlanan proje teşvik ikramiyelerdir. Proje değerlendirilmesinin hassas, objektif ve hakkaniyetli olması önemlidir. Halihazırda desteklenen projeye prim yerine desteklenmeyen projelerinin desteklenecek hale getirilmesine yönelik düzenlemelere ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu tür uygulama objektiviteden ve ulusal düzeyde bilimsel performansın artmasına dönük bir vizyondan uzak görünmektedir.

Siz de yorumunuzu paylaşın: