GLİSEMİK İNDEKSİ YÜKSEK GIDALAR AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ DE ARTIRIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Akciğer kanserinin bir numaralı sebebi sigara daha doğrusu pipo, puro, nargile her türlü tütün içilmesidir ve bu hastalara bakıldığında yüzde 85’ inin sıkı birer “tiryaki” oldukları görülür.

Geriye kalan yüzde 15 kadar hasta hayatlarında hiç sigara içmemiş olan kişilerdir ve bunlarda dumana pasif olarak maruz kalmak, hava kirliliği, radon ve diğer kanserojenler sebep olarak gösterilir.

MD Anderson Cancer Center uzmanları tarafından gerçekleştirilen yeni bir araştırma “glisemik indeksi” yüksek diyetle beslenmenin de akciğer kanseri riskini artırabileceğini ortaya koydu.

Araştırma, glisemik indeks-akciğer kanseri ilişkisinin hayatlarında hiç sigara içmemiş ve skuamöz tipte akciğer kanseri olanlarda daha da kuvvetli olduğunu gösteriyor.

Cancer Epidemiology, Biomarkers & Prevention isimli dergide yayınlanan araştırma, yeni akciğer kanseri teşhisi konan 1905 hasta ve 2413 sağlıklı erişkin üzerinde yapıldı (1).

Diyet glisemik indeks (GI) GI ve glisemik yük (GY) değerleri yayınlanmış GI bilgilerine göre belirlendi ve katılımcılar bu değerlere göre beş eşit gruba ayrıldı.

Akciğer kanseri riski günlük GI değerleri en yüksek olanlarda en düşük olanlara oranla yüzde 49, skuamöz hücreli kanser riski ise yüzde 92 daha fazla bulundu ama GY ile akciğer kanseri arasında bir ilişki tespit edilemedi.

Bu ilişki hiç sigara içmemiş olanlarda ve skuamöz tipte kanseri olanlarda veya eğitim seviyesi düşük olanlarda daha da kuvvetliydi.

Araştırmanın sadece İspanyol olmayan beyazlar üzerinde ve geriye dönük olarak yapılmış, diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarının hesaba katılmamış olması gibi kusurları var.

Bu sonuçların diğer etnik gruplarda da ileriye dönük kohortlar üzerinde araştırılması ve GI’ in kanser riskini hangi mekanizmalarla artırdığının incelenmesi gerekiyor.

backery ile ilgili görsel sonucu

Glisemik indeks ve glisemik yük nedir?

Glisemik indeks, bir gıdanın yendikten sonra kan şekerini ne kadar çabuk yükselttiğini gösteren bir değerdir.

Glukozun glisemik indeksi 100 olarak kabul edilir ve diğer karbonhidratlar buna göre değerlendirilir; GI 0-100 arasında değişir.

Glisemik indeksi düşük besinler daha uzun süre tok kalmayı sağlarken yüksek olanlar ise insülin salgısını hızla artırarak kan şekerinin düşmesine, dolayısıyla da hemen acıkmaya sebep olurlar.

Glisemik yük ise bir gıdanın kan şekerini ne kadar yükselttiğini gösterir ve yiyecekteki karbonhidrat miktarının o gıdanın glisemik indeksi ile çarpılıp 100’ e bölünmesiyle hesaplanır.

Glisemik indeksi yüksek gıdalar, kan şekeri ve insülin seviyesini ve bunlar da insülin benzeri büyüme faktörlerini (IGFs) artırır.

Yüksek IGFs seviyelerinin akciğer kanseri riskini artırdığı bilinmekle beraber glisemik indeks-akciğer kanseri ilişkisi hakkında bir bilgi yoktu.

Araştırmacılar ne diyor?

Araştırmanın uzmanlarında Xifeng Wu “Sebze ve meyveden zengin beslenme akciğer kanseri riskini azaltırken kırmızı et, doymuş yağlar ve süt ürünleri akciğer kanserini artırıyor” diyor ve ekliyor (2):

Bu neticelere dayanarak özel diyet tavsiyesi yapmanın doğru olmaz ama yüksek GI olan ekmek, simit, mısır gevreği ve pirinç gibi gıdaların azaltılmasının hem akciğer kanseri hem diğer hastalıkların önlenmesinde rolü olabilir.

GY ile akciğer kanseri arasında bir ilişki bulunmamış olması, karbonhidratların miktarından ziyade kalitesinin önemli olduğunu düşündürüyor.

Eğitim düzeyi düşüklüğü de muhtemelen diyet kalitesi ve sigara alışkanlığını etkilediği için riski artıyor olmalıdır.”

Gelelim neticeye

BİR: Beslenmenin tüm kanserlerin hatta obeziteden diyabet, kalp krizi, felç, astım, KOAH, depresyon, sedef, Alzheimer, osteoporoza kadar tüm hastalıkların ortaya çıkmasında rolü olduğunu savunan biri olarak beslenmenin akciğer kanseri riskini de artırabileceğini ortaya koyan bu çalışmayı çok beğendim.

Hiç şüpheniz olmasın ki, araştırıldığında beslenmenin rahim ağzından meme ve prostata kadar diğer kanserlerde de risk faktörü olduğu ispatlanacaktır.

Modern beslenmenin temel unsurları olan işlenmiş un, şeker ve trans yağların bağırsaklardaki bakteri kompozisyonunu bozarak oksidatif stres ve enflamasyona (Mikropsuz iltihap) yol açtığını ve bunun üzerine eklenen kişisel ve çevresel faktörlerin hangi hastalığın ortaya çıkacağını belirlediğine inanıyorum.

İKİ: Bu araştırmada kırmızı et, doymuş yağ ve süt ürünlerinin suçlanmasına da hiç şaşırmayın ve bunları bizim yediğimiz sağlıklı et, tereyağı, süt, yumurta ile sakın karıştırmayın.

Bunlar GDO’ lu yemle, hormon, antibiyotik ve ilaçlarla fabrikalarda beslenen hayvanlardan elde edilen işlenmiş ürünlerdir ve elbette kanserojendirler.

Kaynaklar:

1. http://cebp.aacrjournals.org/content/25/3/532

2. https://www.sciencedaily.com/releases/2016/03/160304091915.htm

Siz de yorumunuzu paylaşın: