OTOİMMÜN HASTALIKLARIN YAYILMASININ SEBEBİ FAST FOOD BESLENME
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Senelerdir bıkmadan usanmadan tüm dünyayı saran obezite, diyabet, damar sertliği, Alzheimer, astım, alerji, romatoit artrit, tirodit gibi kronik enflamatuar hastalıkların altında “beslenme hataları” yattığını anlatmaya çalışıyorum.
Korona pandemisi inanıyorum ki endemik bir hastalık olacaktır ama bu kronik hastalık pandemisinin yakın bir gelecekte sonlanması mümkün görünmüyor.
Korona pandemisinde ağır hastalık ve ölümlerde de bu beslenme hatalarının yarattığı kronik enflamasyonun çok büyük bir etkisi var.
Yani hastanelere, yoğun bakımlara düşüren, ölümlere yol açan virüsün kendisi değil, bağırsak bakteri dengesinin bozulması (disbiozis), oksidatif stres ve kronik enflamasyon ve bunların sebep olduğu hastalıklardır.
Gelelim neticeye
Beslenme hataların en başta geleni ise geleneksel beslenme modelinden uzaklaşılarak giderek tüketimi artan fast food yiyecekler ile işlenmiş gıdalardır.
Bu hakikatin bir araştırma olarak tekrar dile getirilmesine memnun oldum.
Umarım, halkın sağlığından mesul olanlar gerekenleri yapar.
***
Sözcü‘ nün “Otoimmün hastalıkların yayılmasının nedeni olarak fast food beslenme” başlıklı haberi:
Bilim insanları son yıllarda hızla yayılan ve daha önce görülmeyen ülkelerde bile karşılaşılmaya başlanan otoimmün hastalıkların nedenlerini mercek altına aldı. Araştırmacılar, hastalıkların çoğalmasının nedeni olarak fast food üzerinde dururken, yaptıkları yeni DNA araştırması ile de hastalıklara karşı tedavi bulmayı umuyorlar.
Dünya çapında giderek daha fazla insan, otoimmün hastalıklarla savaşıyor. Yani; bağışıklık sistemleri sağlıklı hücreler ile istilacı mikroorganizmalar arasındaki farkı ayırt edemediği için çeşitli hastalıklara yakalanıyorlar. Bir zamanlar onları koruyan hastalık savunma sistemleri, artık dokularına ve organlarına saldırıyor. Otoimmün hastalıklar, tip 1 diyabetten romatoid artrite, inflamatuar bağırsak hastalığına ve multipl skleroza kadar uzanıyor.
Bu eğilimle mücadele etmek için de büyük uluslararası araştırmalar yapılıyor. James Lee ve Carola Vinuesa isimli iki uzman, otoimmün hastalığın kesin nedenlerini belirlemeye yardımcı olmak için Londra’daki Francis Crick Enstitüsü’nde iki ayrı araştırma grupları oluşturdular.
Daha önce hiç görülmeyen ülkelerde de vakalar arttı
Lee, Observer’a konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı: “Batıda yaklaşık 40 yıl önce otoimmün vakalarının sayısı artmaya başladı. Ancak, daha önce bu tür hastalıkları hiç yaşamamış ülkelerde de bu hastalıklardan bazılarının ortaya çıktığını görüyoruz. Örneğin; inflamatuar bağırsak hastalığı vakalarında son zamanlardaki en büyük artış Orta Doğu ve Doğu Asya’da oldu. Ondan önce hastalığı pek görmemişlerdi.”
Yalnızca Birleşik Krallık’ta, en az 4 milyon insan otoimmün hastalıklardan muzdarip. Global olarak artık bu tip hastalık vakalarının yılda yüzde 3 ila yüzde 9 arasında arttığı tahmin ediliyor. Çoğu bilim insanı, çevresel faktörlerin bu yükselişte önemli bir rol oynadığına inanıyor. Daha önce Cambridge Üniversitesi’nde çalışan James Lee, “İnsan genetiği son yıllarda değişmedi. Yani dış dünyada, otoimmün hastalıklara yatkınlığımızı artıracak bir şeyler değişiyor olmalı” dedi.
Nedeni, fast food beslenme
Bu fikir, daha önce Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde bulunan Carola Vinuesa tarafından da desteklendi. Vinuesa, ülkelerin zamanla batı tarzı diyetleri benimsemelerine ve insanların daha fazla fast food tüketmelerine dikkat çekti:
“Fast food beslenme, lif gibi bazı önemli bileşenlerden yoksun ve kanıtlar, bu değişikliğin bir kişinin bağırsaklarımızda bulunan ve çeşitli vücut fonksiyonlarını kontrol etmede önemli rol oynayan mikro organizmaların koleksiyonunu etkilediğini gösteriyor. Bu değişiklikler de şimdi 100’den fazla türü keşfedilmiş olan otoimmün hastalıkları tetikliyor.”
Her iki bilim insanı da, bu tür hastalıklara yakalanmada bireysel duyarlılıkların rol oynadığını, ayrıca çölyak hastalığının yanı sıra lupusu da içeren, iltihaplanmayı ve şişmeyi tetikleyen ve kalp de dahil olmak üzere çeşitli organlarda hasara neden olabilen rahatsızlıkların bulunduğunu vurguladı.
Genetik yatkınlık üzerinde duruluyor
Vinuesa, “Belli bir genetik yatkınlığınız yoksa, ne kadar Big Mac yerseniz yiyin bir otoimmün hastalığa yakalanmayabilirsiniz. Fast food bayiliklerinin küresel yayılmasını durdurmak için yapabileceğimiz pek bir şey yok. Bunun yerine, otoimmün hastalıkları destekleyen temel genetik mekanizmaları anlamaya çalışıyoruz. Sorunu bu düzeyde çözmek istiyoruz” dedi.
Bunun için de bilim insanlarının çok sayıda birey arasındaki küçük DNA farklılıklarını saptamasını sağlayacak tekniklerin geliştirilmesi gerekir. Lee, “Yakın zamana kadar, bunu yapacak araçlara sahip değildik, ancak şimdi DNA’yı büyük ölçekte sıralamak için inanılmaz bir güce sahibiz ve bu her şeyi değiştirdi. Araştırmaya başladığımda, iltihaplı bağırsak hastalığını tetikleyen yaklaşık yarım düzine DNA varyantı biliyorduk. Şimdi 250’den fazla olduğunu biliyoruz” dedi.
Vinuesa, “Her zaman geliştirilmekte olan potansiyel olarak faydalı birçok yeni terapimiz var, ancak bunları hangi hastalara vereceğimizi bilmiyoruz, çünkü artık hastalığın tam olarak hangi versiyonuna sahip olduklarını bilmediğimizi fark ediyoruz. Ve bu sorun, artık otoimmün araştırmalar için önemli bir hedef. Hastaları nasıl gruplandıracağımızı ve sınıflandıracağımızı öğrenmeliyiz. Ancak bu şekilde onlara doğru tedaviyi önerebiliriz.”
İşe başlayan ve aile kuran gençlerde görülüyor, tedavisi yok
Lee ayrıca, dünya çapında artan otoimmün hastalık vakaları nedeniyle yeni tedavi ve ilaçlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Ancak bazı durumlar için henüz hiçbir tedavi geliştiremediklerini de belirtti:
“Genellikle gençlerde eğitimlerini tamamlamaya, ilk işlerinde çalışmaya ve aile kurmaya çalışırken gelişen otoimmün hastalıkların tedavisi şu anda yok. Bu da daha fazla insanın ameliyatla karşı karşıya kalacağı veya hayatlarının geri kalanında düzenli iğneler yapmak zorunda kalacağı anlamına geliyor. Hastalar için çok zor ve sağlık hizmetleri üzerinde de büyük bir yük olabilir. Bu nedenle yeni, etkili tedaviler bulmak için acil ihtiyaç var.”
***
EK 1 (22.2023): Fast food olarak bilinen gıdalar karaciğer yağlanmasına da sebep oluyor. Kaynak: https://www.cghjournal.org/article/S1542-3565(22)01137-5/fulltext
***
Fast Food, beslenmenin oto-immün hastalıklara neden olduğu, oto-immün hastalıkların hiç birinin genetik olmadığının 100 % kanıtıdır.
BU hastalıklar genetik değildir: EPİ-GENETİKTİR!
EPİ genetik hastalıklar adam gibi beslenme, adam gibi yaşama vs. gibi, senelerden beri açıkladıklarımızın uygulanması ile düzelirler.
Fast food’dan daha vahim etkenler arasında, GLYSOPHATE, DETERJANLAR, DEZENFEKTANLAR gibi zehirli kimyasalların vücuda bilerek ya da bilmeyerek girmesi de oto-immün hastalıkların nedenidir.
Bu nedenle, Hiç biri de genetik değildir.
Şeyh Edebali’nin: ‘Toprak sağlıklı olmaz ise, ektiğiniz hiç bir tohum yeşermez’ demesi bu nedenledir.
İLAÇSIZ YAŞAM’ı öneriyorum.
Hepsi epi-genetiktir.
fast foodtan ve hazır paketli gıdalardan uzak kalmak artık çok zor. Yeni nesil bunlara alıştı evlerde yemek de yapılmıyor artık tencere kaynamıyor. Hastalıklar da artacak tabii
“Türkiye’de En Çok Sevilen Çorba” araştırmasına ilişkin yapılan anket sonucunda,
Türk mutfağının en önemli lezzetlerinden KELLE PAÇA çorbası zirvede yer aldı.
Türkiye genelinde katılımcılara “En sevdiğiniz çorba çeşidi hangisidir?” sorusu yöneltildi. Anket sonucuna göre kelle paça çorbası ilk sırada yer aldı.
Araştırmaya göre, Türkiye’de en sevilen çorba çeşitleri sırasıyla;
Kelle Paça Çorbası % 23,7
Mercimek Çorbası % 20
Tarhana Çorbası % 13,9
Ezogelin Çorbası % 13,3
Yayla Çorbası % 7,4
Domates Çorbası % 5,7
İşkembe Çorbası % 5,1
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turkiyenin-corba-tercihi-arastirildi-kelle-paca-zirvede-501653h.htm