Her zaman söylüyorum, sağlıkta, hastalıkta reklâm olmaz, olmamalı. Ayrıca da, yanlış bilgilendiren, haksız rekâbete sebep olan, bilime aykırı, dini duyguları sömüren reklâmların dönüp dolaşıp sahibini vurması kaçınılmaz. “Tezgâh üstü ilaçlar her yerde satılsın, reklâmları yapılsın” diye sağlıkta reklâmı destekleyen iletişim uzmanları fazla konuşmasınlar. Yarın uyanığın biri her derde deva okunmuş yoğurdu piyasaya sürerse, sap gibi kalırlar.

Sağlık Bakanlığı’ mızın hastanelerdeki ve acillerdeki yığılmayı önlemek için cansiperane çalışması her türlü takdiri hak ediyor. Gel gelelim bu yığılma buraya gelen ve çoğu hasta olmayan kişilere doktor bulmakla önlemez. Yapılması gereken şey gereksiz başvuruları azaltmaktır. Benim de bu mevzuda bazı tavsiyelerim var.

Tavsiye ve uyarıları tıp âlemi tarafından ”emir” kabul edilen CDC’ nin (Hastalık Koruma ve Önleme Merkezi) Başkanı, ilaç ve türün şirketlerinden hisse senedi aldığının ortaya çıkması üzerine istifa etti. Bu istifa, CDC’ yi bilimsel bir kuruluş zanneden tıp âleminin gerçekleri görmesini sağlayabildiğinde daha büyük değer kazanacaktır.

BİR: Hasta olmadan doktora gidin. Doğru çünkü doktorların da yaşaması lazım. Reçetenizi alın eczaneye gidin. Doğru çünkü eczacıların da yaşaması lazım. İlaçları alın ama hepsini çöpe atın. Doğru çünkü sizin de yaşamanız lazım. İKİ: Gıda duyarlılık testlerini ilk defa kendi yaptığını “marifetmiş” gibi söylüyor. Hayır efendim marifet olan bir işi ilk defa yapmak değil, doğru […]

“Koşulsuz kongre katılım bursu” olması bir de “koşullu katılım bursu” olduğu anlamına gelir. Bana göre “koşullu burs” daha etiktir, insan hiç değilse borcunun ne olduğunu bilir, koşulsuz burs ise ucu açık bir tekliftir. Komşudan börek geldiğinde tabak komşuya boş gönderilmez, içine mutlaka bir şeyler konur, biz böyle gördük böyle yaşadık.