NEDEN OTA, SAPA, PÜSKÜLE DÜŞKÜN OLDUK?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
herbal tedavi

Son zamanlarda insanlarımızda giderek de yaygınlaşan şöyle bir temayül var: Tomografiden endoskopiye, eforlu elektrodan anjiyoya, alerji testlerinden sintigrafiye kadar modern tıbbın tüm teşhis imkânlarından cömertçe faydalanıyor ama sıra tedaviye gelince çareyi otta, çöpte, sapta, püskülde aramaya başlıyor.

Amerikalının, Avrupalının bir tanesini yaptırmak için aylarca sıra beklediği, teknolojinin en son teşhis yöntemlerinden hem de beş kuruş ödemeden yararlananlar neden modern tıbba sırtlarını dönüp alternatif tıptan medet umuyorlar dersiniz?

Modern tıbbın iki yüzü var

İnsan sağlığının sürdürülmesinde, hastalandığı zaman bunun teşhis ve tedavi edilmesinde sığınılacak ve güvenilecek tek liman modern tıptır.

Modern tıbbın nimetlerini ve mucizelerini anlatmaya gerek var mı bilmem. Ana rahmindeki bir bebeğin hastalığının teşhis edilmesi, kasık damarından girilerek kalp kapaklarının değiştirilmesi, burnunun ucunu göremeyen miyopların dürbün gibi gözlere sahip olması, kök hücre tedavisi sayesinde bacağını oynatamayan felçli hastaların yürüyebilmesi, modern tıbbın hepimizin her gün şahit olduğu mucizelerinden sadece birkaçıdır.

Modern tıbbın iki yüzü vardır demiştim. Bu, bilim ve teknolojinin tüm imkânlarından faydalanarak her geçen gün gelişen ve ilerleyen modern tıbbın yüzümüzü güldüren kısmıdır. Buna “bilimsel modern tıp” da diyebiliriz.

Bilimsel modern tıpta tüm teşhis ve tedavi yöntemleri, o zamana kadar elde edilmiş en iyi ve en güvenilir kanıtlara dayanılarak ve mantık ve bilim süzgeçlerinden geçirilerek belirlenir. Modern tıp, bu bakımdan “kanıta dayalı tıp” olarak da adlandırılabilir.

Kanıta dayalı tıp tabiri, kâğıt üzerinde çok şık dursa da her tıbbî vakayı kanıta dayandırmak mümkün olmadığı gibi, kanıtların da kuvvetlisi veya zayıfı vardır. Üstelik kanıtlar belli bir zaman dilimi için geçerlidir; gün gelir doğru bildiğimiz bir uygulamanın yanlış olduğu ortaya çıkabilir.

Sonuçta da tıbbî kararı sadece bilimsel kanıtlara dayanarak vermek çoğu zaman mümkün olmaz; hekimin tecrübe ve sezgilerinin mutlaka devreye girmesi gerekir. Hatta bu da yeterli değildir; tıbbî kararlarda artık hastaların tercihi de giderek önemli rol oynar.

Ticarî modern tıp

Modern tıbbın sağlığımızı güvenle teslim edebileceğimiz bu müspet tarafları yanında bir de insan sağlığını korumak ve hastalığını tedavi etmekten ziyade para kazanmayı amaçlayan bir tarafı daha vardır. Buna da “ticari modern tıp” denebilir.

Ticari modern tıpta hedef bir kişinin sağlığının korunması veya hastalığının hızla, en az ilaçla ve en kısa sürede iyileştirilmesi değil daha fazla ilaç, aşı veya tıbbî malzeme kullanılarak daha çok kazanç sağlanmasıdır.

Küçük bir sivilce için gidilen hastaneden tüm vücut tomografisi yapılarak çıkılması, bir iki tavsiye ve basit tedbirle düzelebilecek önemsiz şikâyetlerin ömür boyu ilaç kullanmayı gerektiren ciddi hastalıklara dönüşmesi ticari modern tıbbın çoğumuzun yaşamış da olabileceği klasik örnekleridir.

Günümüzde bilimsel ve ticari modern tıp birbirine karışmış bir durumdadır ve bunları birbirinden ayırmak da her zaman öyle kolay değildir. Bu zorluk sadece sıradan vatandaş için değil, bu işin uygulayıcısı olan biz hekimler için de geçerlidir. Neticede, şansınız varsa bilimsel tıbbın, yoksa ticari tıbbın eline düşersiniz.

***

Gelin de alternatif aramayın!

İnsanların modern tıp dışında çareler aramalarının en başta gelen sebebi, bizzat modern tıbbın kendisidir. İnsanlar birer makine olsalardı kanıta dayalı tıp için diyecek fazla sözümüz de olamazdı. Tıbbın fizik veya kimya gibi cansız ve ruhsuz maddelerle değil, insanla uğraşan bir bilim olduğu ve tıbbın “hastalık yoktur, hasta vardır” temel prensibi hatırlanırsa kanıta dayalı tıbbın çok da mükemmel bir yöntem olmadığı kolayca anlaşılır.

Hekimin tecrübe ve sezgilerine çaresiz kaldığında başvuran kanıta dayalı tıp, ruh, empati, şefkat, güven gibi kavramları da yok sayar. Bunlar olmayınca da sadece birtakım kanıtların beden ve ruhtan oluşan insanlar için ne kadar işe yarayacağını siz tasavvur edin.

İşte bir tarafta hastaları sıradan bir “müşteri” gibi gören ticari tıp, diğer tarafta insan ruhunu saymayan, bazı durumlarda hastaya fayda yerine zarar verebilen, birtakım hastalıklara karşı eli kolu bağlı kalan, her şikâyet veya hastalığı ilaç veya ameliyatla tedavi etmeye kalkan bilimsel modern tıp, insanları haklı olarak başka seçenekler aramaya itiyor.

Modern tıp “Bu ilacı içmezsen ölürsün”, alternatif tıp “Bu ilacı içersen iyi olursun” der. Modern tıp dışında çare arayanlar yağmurdan kaçarken doluya tutulanlar gibi bu sefer gidip alternatif tıpçıların, özellikle de bitkisel ilaç tüccarlarının kucağına oturuyor. Modern tıbbın şarlatanlarının yerini bitkisel ilaç sahtekârları alıveriyor.

“Bu ilacı ömür boyu içmezsen ölürsün” korkutmasından, sevecen bir sesle söylenen “Bu bitkiyi içersen iyi olursun” sözleri tatlı bir ninni gibi geliyor kulaklara. Hele bir de bunlara ayetlerden, hadislerden, Peygamber’in hayatından örnekler kattınız mı, Allah’ın adını andınız mı teslim bayrağı iyice çekilmiş oluyor.

Etkinlikleri rivayetlere dayanan ama hiçbir şekilde bilimsel kanıtı olmayan ot, çöp, sap, saman, yaprak, püskül, tohum saç dökülmesinden adet sancısına, egzamadan siroza, kanserden felçlere, kabızlıktan uykusuzluğa her derde deva mucize yaratan karışımlar olarak önünüze konuveriyor.

***

Çare ne?

Bana sorarsanız çare gene modern tıpta. Modern tıp, yüz vermediği alternatif tıbbı görmek ve birbirinden çok farklı yöntemlerini bilimsel olarak inceleyip neyin doğru neyin yanlış olduğunu, hangi yöntemin hangi durumlarda ne işe yaradığını veya yaramadığını kanıtlarıyla ortaya koymak zorundadır. Aksi takdirde modern tıp hapı yutacaktır; benden söylemesi.

Yazı için 11 yorum yapılmış:

  1. Emin Özbaş dedi ki:

    Yazıyı okudum 6 ay önce grip diyerek ot ile nane limonla iyi etmeye çalıştığım hastalığım zatürre imiş sizlere ömür olup gidiyordum ömrüm varmış ki kendimi Allah ın inayetiyle Göğüs hastalıklarında buldum tesadüf diyeceğim ama gönlüm bu kadarını kabul etmiyor bu kadarda tesadüf olamaz diyor.İlacımı efendice içtim kurtuldum.Kendinizi işin uzmanı doktorlara emanet edin ota çöpe güvenmeyin bunu bilir bunu söylerim basit hastalıklarda bile bir uzman hekimin fikrini alın ot kaynatacaksanız bile bir hekimiden bilgisini alınşifa alayım derken zehirlenmeyin.

  2. mehmet dedi ki:

    5000 yıldan beri devam eden geleneksel tıp dediğimiz ve bitkilerden dermen arama faliyetleri devam etmektedir.Bunların Labratuarlarda bilimsel yollarla araştırılması neden yapılmıyor.Hemen tu kaka diyoruz .Derman bitkisi denilen bitkileri labratuarlara sokup bilimsel metotlar ve ileri teknolojilerle neden araştırmıyoruz.Fransızlar Türkiyeye gezip yaşlı aktarlarla görüşüp bilğiler topluyorlar.Şanlıurfada çok meşhur 90 yaşında isa aktara gelmişlerdi.hanği rahatsızlıklara hanği bitkileri kaç gram kaç litre suda kapalı kaplarda kaç dakika kaynatıyorsun.Kaynayan karış suyunu ne dozlarla nasıl kullanmalarını tavsiye ediyorsun diye geleneksel bilğiler topluyorlardı.Tabi bunları labaratuarlarında giderek bilimsel bir şekilde araştırıyorlar.İnsanlar modern tıptan ümitlerini kesince aktara yöneliyorlar.Kimde kabahat??.

  3. Ahmet E. – 17.09.2011 10:41
    E sayın hocam çok doğru yazmışsınız ,HATTA ben bu yazıyı kendi üstüme aldım, Memleketimizin ismi ilk sıralarda telaffuz edilen hastahenelerinde,(asgari ücretle çalışarak çoluk çocuğun nafakasından kısıp) muayene oluyoruz, hastalığımızın adını da belki konuyor ama hastalığın tedavisine yönelik bir çalışma yok denecek kadar az,(kaba tabirle)ömür boyu pansuman tedavisi, devlet maddi zarar görüyor hasta hem maddi hemde manevi zarar gerüyor, Allah bile hastaya moral vermede yalana müsade etmiş, benim söylediğim yalan hastaya tesir etmiyor ama doktorun yalanı tedavi ediyor, kalbur üstü doktolar bunudamı yapamıyor da bizi ot çöp taş toprak tüccarlarına mahkum ediyor üstelik büyük paralar verdirerek ve gömeden alarak

  4. Sn.Ahmet Bey;

    Hastalıklara eskiden illness diye isimlendirilirdi ,artık disorder deniliyor.Sizinde malumunuz organizmalar hastalanır.Eşyalar ise bozulur.Ruh,can,nefs kavramlarına yabancı olan materyalist zihin dünyaya hakimiyetinde saşılmayacak bir olgu ;ancak bizim taklitciliğimiz o kadar ileri boyutta ki kendi irfanımıza rağmen bu batıllığı ülkemize getirmekten hiç behis duymuyoruz.Bir örnek; DSM ( Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) tüm dünya ile bizim psikiatrislerinde başvurduğu tanı kitabı.Mental bozukluklar! – disorder! .e hal böyle olunca psikiatri türkçeye Ruh Sağluğı ve hastalıkları olarak çevriliyor.Sorarım size AllahCC da olan, mutlak doğru olan Ruh hastalanır mı?Rezilliğin ileri boyutu ülkemizde birde bunun hastaneleri var:Ruh SAğlığı ve Hastalıkları Hastanesi. -Şehy bir mecliste konuşuyormuş.Şimdi size 10 başlıkta Allah ın varlığını ispatlayacam demiş.Şems müdahale etmiş;sus bre gafil sen önce kendini ispat et.- işte budur halimiz.
    Ot ,çöp yazınızda ortaya koyduğunuz doğrularla mücadele cezai müeyyide ile olur.Sağlık bakanlığı-tarım bakanlığı arasındaki yetki kargaşası,sorumluluk kaçınması sonucu meydan otçulara kaldı.Aktar önünden geçiyorum kocaman yazmış kalp toniği geldi.Bir göz attım sandığın içinde satıyor.Bulbus sicilia-ada soğanı sattığı.Müstahzar olarak satılabilen yegane kalp hetoroziti-digaksin in elde edildiği bitki digitalis lanata-yüksük otu.Aktarın sattığı kararsız bir kalp heteroziti içeren ve müstahzar yapmaya uygun olmayan tehlikeli ve satışı kanunen yasak olan bulbus sicilia.Aktar usta tüccar edasıyla malı övdü.Ben direk sağlık müdürlüğüne sifai şikayet ettim.Sizinde malumunuz memur arkadaşlar için önemli olan işin şifai değil yazılı olması.Onca ısrarıma rağmen aktar hala satıyor,sağlık müdürlüğü hala bakıyor.Alın size sadece bir örnek.

    Saygılar…

    Eczacı Seçkin Erturan.

  5. Saygıdeğer hocam,
    Ben Aile Hekimliği UZMANI olarak görev yapan ve “TamamlanMIŞ Tıp” ile tedavi yapacağımız günleri hayal(!)eden bir hekim kardeşinizim. Sizin yazılarınızı her okuduğumda “Helal olsun!Hoca doğru analiz etmiş” demekten kendimi alamıyorum.Fakat ne zamanki ot-çöp-sap gibi tabirler kullanıyorsunuz..işte o zaman bir hataya düştüğünüzü farkediyorum.Hemen söyleyeyim ben herhangi bir bitkisel ürün üretiyor veya satıyor değilim! Ama birkaç kez doktorlara”Tıbbı Nebevi semineri” verecek kadar araştırma yapmış bir hekim olarak size naçizane şunu ifade edeyimki Peygamber Efendimiz’in çörek otu ve sena (sena mekki=sinameki)bitkisi ile ilgili sözleri benim için en sağlam kanıta dayalı tıp cümlesinden daha büyük bir KANITtır ve birçok hastaya hiçbir ilaçla veremeyeceğimiz kadar fayda vereceğinden şüphem olmaz,zaten bunları tavsiye ettiğim hastalarda ve kendimde görmüşümdür. Eminim bu HADİSler sizin için de kanıttan öte sağlam verilerdir.Diyeceğim o ki,sizin ot-çöp dediğiniz mahsullerin ciddi bir kısmı şifa kaynağıdır. Şarlatanlara takıldığımız için BİTKİLERİ ıskalama yanlışına düşmememiz lazım bence…şarlatanlara karşı YETKİLİLERİ göreve çağıralım derim ben..bitkilerin ne suçu varki?..Benim gibi düşünen çok hekim yok..bunun da bilincindeyim,fakat eğer amaç “İnsana ve hastaya faydalı olmak” ise o zaman KOMPLE bir yaklaşımda bulunmalıyızki..bugünkü Modern tıp bu konuda yetersiz kalacaktır!Bir doktorun-özellikle akademisyen ise-bunu anlaması için neyazıkki KENDİSİnin hastalanması gerekiyor herhalde! Sizin de uğraştığınız birçok hastalıkta mevcut olan “Oksidatif Stresi” gidermek için neler yapılabilir diye eminim siz de pekçok tamamlayıcı tıp unsurunu araştırmışsınızdır ve hatta tavsiye ediyorsunuzdur.Bunu hiç dert edinmeyen Profesörlerimize de SERT eleştiriler yapabileceğinizi düşünüyor ve umuyorum.

    İyi niyetli çabalarınızı takdir ettiğimi tekrar ederek iyi çalışmalar diliyorum.

    Uz. Dr. D.E.

  6. fuat ulusinan – 17.09.2011 14:19
    Güvensizlik hocam….bu güvensizliği de tıpçılar kendinde arasın.. avanta aldıkları ilaç firmasının ilaçlarını yazmak…normal doğum yapması gerekirken sezaryen ile doğum yaptırmak….kısaca ettikleri Hipokrat yeminini unutup.. paraya tapan tıpçılar yüzünden sayın hocam…

  7. Dr Sefa Saygılı – 17.09.2011 21:01

    Hocam yazınızı yine bir solukta okudum. Ancak bu kadar güzel yazılırdı. Tespitler tam isabet. Teşekkürler

  8. TECRÜBE YAŞAMAKTIR

    Vatandaş BEKİR-

    2001 yılında yapılan angiografi sonucu kalp sağ ana damarım %90 tıkalı, Sağ ana damarım da %70,60,50 olarak 9 yerden tıkalı idi Hekimlerimiz ByPass önerdiler, Korkumdan olmadım ama ot suyu ile şu an hiç bir tıkalı damarım yok, kolestrol düşük şeker düşük, tansiyon düşük Hdl yüksek, artık grip bile olamıyorum, yazın sıcak kışın soğuk etkilemiyor, bu bitkilerin bir sonucumudur bilemiyorum. 10 gün içinde By pass olmazsan kriz geçirebilirsin dediler ama 10 yıl geçti şu an hiçbir şikayetim yok..

  9. muhammed said özgen dedi ki:

    fuat ulusinana katılıyorum sefa saygılı beyi yadırgıyorum çünki hapla tedavi edemediği hastayı kendiside hocaya yolluyor hocayı kabul ediyor şifalı otları dışlıyor otlar olmasa ilaç fabrikaları olmaz tıp okurken ibni sinayı kabul ediyorsunuz ticarete gelince kocakarı ilacımı oluyor ben yoğurt suyu maydonoz suyu meyankökü suyu içtim 2 hafta içinde böbrek taşını düşürdüm ölüm raporunu hazırlamaya çalışan doktara kadın kocasını tekrar getirdiğinde nasıl iyileştğini sorar 20 kilo kadar karadut pekmezi yedirmiş lazım olanı kötülemek yerine kullanmasını öğrenin tıpcılık inkarcılıkmı

  10. muhammed said özgen dedi ki:

    çöreotu ölümden başka her derde devadır hadisi şerif peygamberimiz hastalandığında balla karıştırıp yiyordu kuran inciri zeytini balı tavsiye ediyor hurafemi bunları kocakarılarmı yazdı

  11. Uğur Görgülü dedi ki:

    Üstadım,

    Basurdan, guta; şekerden, damar açıcı terkiplere; yüksek tansiyondan reflüye; zayıflamak için sunulan binlerce bitkisel ilaca kadar birçoğunu denedim. İsveç Şurubu için yazılanlar inanılmazdı örneğin. Hele reflü için kakalanmaya çalışılan sıvı hakkında sonuçlar mucize deniyordu. Reflüyü kökünden kazıyormuş. Bir ara tv kanallarında hergün reklâmı yapılan damar açıcılara dadandım. Ölüyordum. Hele bir “doktor”(?!) şeker hastalığına, prostata, yüksek tansiyona kesin çözümler bulduğunu söylüyordu. Yani, modern tıbbın yapamadığını, bulamadığını, ABD gibi ARGE çalışmalarına milyarlar yatıran ülkelerin hâlâ âciz kaldığı bir kısım hastalıklara karşı suratından müraîlik akan bu doktor bozuntuları, bu din tacirleri kesin çözüm buldukları iddiası ile insanları kandırmaya devam ediyorlardı. Açıkçası “Modern Ticari Tıp” neyse bence “Alternatif Ticari Tıp” da aynı mantıkla tek derdi “para söğüşleme” olan hedefine yönelik çalışmakta. Herşeye tek bakış açıları var bu 2 üvey kardeşin: Kâr etme, aşırı para kazanma… Bu nedenle belki, gerçekten hedefi insanları iyileştirmek olan hekimlere rastlayamadığımdan için,çok yarar görebileceğim alternatif tıbbın ot, çöpünden hiçbir fayda elde edemedim. Bu nedenle şimdilerle “flaş, flaş, flaş” diye başlayan reklâmlarla sunulan hiçbir bitkisel ilaca artık eskisi gibi iltifat etmiyorum. Çok büyük bir hayalkırıklığıdır benim için alternatif tıp…

Siz de yorumunuzu paylaşın: