SAĞLIK DOKTORLARA BIRAKILMAYACAK KADAR CİDDİ BİR İŞTİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
physicians

Zaman gazetesinde Nuriye Akman’ ın Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın ile röportajı:

Geçtiğimiz yaz Sağlık İş Sendikası’nın 12 ilde toplam bin 260 vatandaşla yaptırdığı bir ankete göre, sağlık hizmetlerinden memnun olanların oranı yüzde 46 çıksa da, hekim-hasta ilişkisini çok kötü bulanlar yüzde 2,3’te kalsa da, doktorların verdiği bilgiyi hiç anlamayanların oranı yüzde 11,4 gibi düşük bir rakam olsa da tek bir araştırmayı tüm Türkiye gerçeği gibi yorumlayamayız. Sağlık hizmetlerindeki iyileşmeye karşın hekimlik imaj kaybına uğramış gibi görünüyor. Bu sadece bir algı olsa da arka planındaki gerçeklere bakıp nedenini sorgulamamız lazım. Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın, mevcut duruma öyle geniş bir pencereden bakıyor ve hekimlere özeleştiri alanı açıyor ki hayran olmamak mümkün değil:

1-Türkiye sağlık siteminden bağımsız olarak dünyada sağlık hizmeti ve hekim algısı değişiyor. Birçok sektörde olduğu gibi sağlıkta da Copernic devrimi oldu. Güneş sisteminin merkezinde eski inançlar gibi dünya değil güneşin varlığı kabul gördü. Yani hasta odaklı bir yaklaşım benimsendi. Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Mesleki olarak hoşumuza da gitmiyor doğrusu.

2-Asklepios’dan gelen antik “yarı tanrı” hekim anlayışı, modern Avrupa’da “heroik medicine“e dönüşmüştü. Doğu kültürlerinde de doktordan “hikmet sahibi” olması beklenmektedir. Bu anlayışlar hâlâ da etkisini sürdürüyor. Özellikle malpraktis konusu ve sağlıkta kalite çalışmaları hekimi ve diğer sağlık personelini hesap verir duruma getirdi. Bu kolay kabul edilebilir bir şey değil.

3-Doktorluk çağlar boyunca bir profesyonel meslek olarak değil bir ideal, bir sanat, özel yetenek, hikmet, kutsal bilgi, “sans klinik” olageldi. Uzmanlaşmanın tepe noktasında olduğu dünyamızda doktorluk sözünü ettiğim değerleri yitirerek bir “profesyonel meslek halini aldı“. Yani insanlar değerleri için değil, geçimleri için, üstün yetenekleri için değil meslekleri için doktorluk yapar oldu. Bu sadece doktorlukta değil, neredeyse bütün alanlara taşındı. Bugün bırak doktorluğu, din adamları bile din adamlığını “meslek” olarak icra etmeye başladı. Profesyonel konum, hesap vermeyi ve karşılığını almayı gerektirir. Beklenen karşılığı göremeden hesap verir olmak biraz zor kabul edilir bir şey.

4-Bu acı gerçeklere biraz ütopya, biraz “profesyonel ideal ?!” bulaşınca insanların denetlenmesi, kalite akreditasyon, hasta güvenliği konuları popülerlik kazandı. Hesap verilebilirlik profesyonelliğin ötesine geçti. Doğrudan telaffuz edilmese de çağdaş sağlık sistemleri içinde “sağlık doktorlara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir” anlayışının yerleştiği görülüyor. Doktorlar olarak bizlerin bunu kabul edebilmemiz kolay olmuyor.

5-Entegre, kontrol edilebilir bir sağlık sistemi olmayan ülkelerde doktor hasta ilişkisinde bilgi asimetrisine dayalı bir “denge” kurulmaktadır. Buna aslında dengesizlik dengesi diyebiliriz. Doğal olarak bu dengede doktorun üstünlüğü öne çıkmakta, hâkim doktor kontrollü bir ilişki kurulmaktadır. Sistem dinamikleri ortaya çıktıkça (geri ödeme, sosyal güvenlik, sürdürülebilirlik, hasta hakkı, kalite, hesap verilebilirlik, malpraktis, hizmete erişim adaleti vs.) bu asimetri doktorun aleyhine bozulmaktadır. Yani bir anlamda biz doktorlar hızla iktidarımızı kaybediyoruz. Bunu kolay kabul etmemiz beklenmemelidir.

6-Bu kontrollü sağlık sistemlerinde artık çok sayıda paydaş yer alıyor. İlaç endüstrisi, medikal cihaz sanayi, çeşitli kademede hizmet birimleri, çok sayıda sağlık meslekleri ve en önemlisi sistemin yöneticileri boy gösteriyor. Bu paydaşların sistemdeki rol kapma mücadelesi bugüne kadar “heroik medicine” önderleri olan doktorların sistem içindeki önemini göreceli olarak azaltıyor. Doktorlar cephesinden baktığımızda gittikçe daha fazla sorgulanan, gittikçe iradesi dışında hakkında karar verilen, itibar kaybına uğrayan ve en önemlisi “yönetilen” bir meslek grubu olmaya doğru gidiyoruz. Bu çok sancılı bir süreç.

7-WHO- Euro’nun yayımladığı “2008 Europe Health Report” da doktorun hesap verdiği (vermesi gerektiği) çeşitli paydaşlar verilirken, doktora hesap verecek hiç bir merciin olmadığı görülüyor. Doktor olarak, hele yıllardır karar verebilen, yöneten bir topluluk olarak bu yeni duruma adapte olabilmemiz biraz zor görünüyor. Bir doktor olarak bu durumun sorgulanması gerektiğini ben de kabul ediyorum.

8-Bütün bu analizlerden sonra, kırılgan, otoritesi sorgulanan, denetlenen, sabit maaşlı insanlar sınıfına itilmiş doktorların dengeli dağılım adına “devlet hizmeti yükümlülüğüne” tabi tutulması ayrı bir sorun. Fasılalarla bütün Cumhuriyet tarihimiz boyunca mecburi hizmet olagelmiş. Geçmiş zorlukları kabul edebiliriz belki. Ancak liberal politikalar izlendiği iddia edilen bu dönemde sağlık söz konusu olunca “sosyal politikalarda” ısrar edilerek geçmişin alışkanlıklarının sürdürülmesi, hatta dijital sistemlerle daha kontrollü hale getirilmesi doktor bakış açısı ile hoş bir tablo oluşturmuyor.

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Mahmut Gürgan

    Bence, “sağlık, doktorlara bırakılmayacak kadar kârlı bir iştir” demiş olmalılar. Ayrıca Sabahattin Hocanın “hasta odaklı bir yaklaşım benimsendi. ” tespitine katılmıyorum. Aslında benimsenen, kurumsal anlamda “müşteri odaklı”; bilimsel anl…amda ise, “hastalık odaklı” bir yaklaşımdır. Toplumda medikalizasyon ve sağlık alanında endüstrilizasyon, yeri asla doldurulamayacak olan “HASTA-HEKİM” ilişkisini ortadan kaldırmaktadır. Bu son hususun irdelenmesi ise daha geniş incelemelerin ve tartışmaların odağı olmalıdır.

Siz de yorumunuzu paylaşın: