İKİ GÖZÜM MEHMET ÖZ’ÜM
Yunan kahvesi tabiri ile şimekleri üzerine çeken Mehmmet Öz hakkında üç sene kadar önce Zaman gazetesinde yayınlanan bir yazımı sunuyorum:
Mehmet Öz, Amerika’da yaşayan, orada çalışan çok ünlü bir kalp cerrahı. O kadar ki birkaç sene evvel Time dergisi dünyada siyasete, toplumsal yaşama, bilime ve şov dünyasına yön veren en etkili 100 isimden biri olarak onu da listesine almıştı.
Mehmet Öz şimdi daha da ünlü ve onu sadece kalp hastalığı olanlar değil yediden yetmişe bütün dünya tanıyor. Çünkü o artık bir şovmen, bir televizyon yıldızı. Oprah Winfrey ile yaptığı televizyon programları izlenme rekorları kırınca bisturiyi attı, mikrofonu kaptı. Gerçi hâlâ yeşil cerrahi önlükleri giyiyor ama çalışma alanı artık ameliyathaneler değil, televizyon stüdyoları.
Mehmet Öz her sene bugünlerde de Türkiye’ye geliyor. Her gelişi olay oluyor, yerlere göklere sığdırılamıyor. Kanal kanal geziyor, gazetelere manşet oluyor. Televizyonlar arasında onu kapmak için müthiş bir yarış oluyor. Çantasından çıkaracağı tavşan heyecanla bekleniyor.
İlköğretim kitabı bilgileri
Amerika’dan gelen koskoca bir profesörün ağzından çıkan ilköğretim hayat bilgisi kitabından alınmış izlenimi veren sözler önceleri makul ve mantıklı faydalı bilgiler ihtiva ediyordu. İlk gelişinde ”Sabahları ceviz, badem, fındık yiyin” dedi; millet kuruyemişçileri talan etti. Dozu kaçıranlar ve bu yüzden aşırı kilo alanlar da bunlar kuru kuru gitmiyor diye viskiye, cine, biraya alışanlar da oldu.
Sonra ‘Günde en az yarım saat spor yapılmalı. Bu, merdiven çıkma, yürüme veya seks de olabilir. Özellikle kollarını hareket ettirerek çalışmanın, kalp krizine karşı koruyucu etkisi var’ dedi.
Bu ‘kol hareketi’ sayesinde kalp krizinden kurtulanlar da olmuştur elbette ama sanıyorum ki bu yüzden yaralananların ve hayatını kaybedenlerin sayısı çok daha fazladır. Malum bizde öyle olur olmaz yerde ‘el-kol hareketi yapmak’ pek doğru bir şey değildir. Kalp sağlığı için egzersiz yapıyordum diye kimseye derdinizi anlatamazsınız; hiç dinlemez vururlar adamı.
‘Üç beyazdan uzak durun’ dedi. Bizim millet unu, tuzu, şekeri kesti. Hızını alamadı Zekeriya Beyaz’ı bile sildi attı. ‘Lifli gıda tüketin’ dedi; ota çöpe dadandırdı bizi. Sucuğu pastırmayı mangalı unuttuk, ağzımızda tat bırakmadı. Düşük belli pantolon giyen kadınlar böbreklerini üşütür dedi, tekstilde yüzyılın krizi yaşandı. Tüm düşük belli pantolonlar imâlatçıların elinde kaldı.
Fındık, ceviz, badem, domates, düşük bel, mendil, kol hareketi derken deniz bitti herhalde ki, bu sefer belden aşağı bilgiler dökülmeye başladı dilinden: Bir geldiğinde ”55 yaşındaysanız, yılda yaptığınız seks sayısını 58’den 116’ya çıkarırsanız, 2 yaş daha gençleşirsiniz” dedi. Kaç kişinin kaç yıl gençleştiği konusunda bir fikrim yok ama motoru patlatanlar, şanzımanı dağıtanlar ve hatta bu yüzden suyu kaynayanlar çok oldu, buna eminim.
Bir sonraki sene ise ‘Dışkınız kesik kesik misket şeklinde değil kesintisiz muz şeklinde olmalıdır’ diyerek milleti misket elmadan, muzdan nefret ettirdi. Mehmet Öz’ün geçen seneki kabak, ıspanak, pırasa, maydanoz, zencefil, limon ve elmadan oluşan gençlik iksirini hatırlatıp da tekrar midenizi bulandırmak istemiyorum.
Brokoli ve tango
Bu sene küçük çocuğu olan ailelerin Allah yardımcısı olsun. Çünkü Mehmet Öz’e göre çocuklara bol bol brokoli yedirmek gerekiyor. ‘Bizimki sevmedi diye hemen yılmayın’ diyor dünyaca ünlü doktorumuz ve ilâve ediyor: Israr edin, çocuk yedikçe sevmeye başlıyor. Ellerindeki brokoli dolu kaşığı koltukların arkasına saklanan çocuklarının ağzına sokmaya çalışan annelere de sinir krizine karşı bir tavsiyede bulunsa çok iyi ederdi. Bana sorarsanız, anneler arada halıların altına, saksıların dibine baksalar iyi ederler.
Mehmet Öz bunamayı önlemek için de herkesi dansa davet ediyor. Stres atmak ve beyni dinç tutmak için birebirmiş dans etmek. ‘Ne dansı olursa olsun fark etmez’ diyor ama tangonun daha etkili olduğunu vurgulamadan da geçmiyor. Bundan böyle tango yaparken gizli kameraya yakalananların ‘Valla billa kötü bir niyetimiz yoktu, bunamaya karşı tedbir alıyorduk’ demeleri hafifletici sebep olur mu, çok tartışılacak.
Gebelik stresi eşcinsel yapıyor
Mehmet Öz’ün ülkemizi teşrifinin bir sebebi de yeni çıkan kitaplarını tanıtmak. Hayır, bunlar doktorların merakla bekledikleri kardiyoloji kitapları değil. Dr. Öz artık genç kalma, güzellik, beslenme, cinsellik gibi kalp dışı popüler konularda kitap yazıyor. Bu sene de bebek bekleyen anneler için Siz Bebeğinizi Beklerken adlı bir kitapla çıkageldi.
Mehmet Öz, Sabah’tan Esra Tüzün’e hamilelik dönemini stresli geçiren kadınların çocuklarında eşcinsellik eğilimi ortaya çıktığını söylemiş ve eklemiş: “Hamilelik döneminde stres çok önemlidir. Annelik stresinin cinsel oryantasyon ile ilişkili olduğuna dair teori var. Genler büyük bir etkiye sahip olduğu için kortizol gibi stres hormonlarının testosteron üretimine dair kanıtlar olabilir. Stresli bir annede, bu stres hormonları plasentadan geçebilir, testosterona müdahale edebilir ve erkek fetüsün beynini feminen çizgiler geliştirmek konusunda dürtebilir.”
Mehmet Öz bu sözlerle tüm hamile kadınları strese soktuğunun farkında mı bilmiyorum ama önümüzdeki senelerde eşcinsel patlaması olursa sorumlusu o olacak, haberi olsun.
KAYNAK: http://www.zaman.com.tr/null/iki-gozum-mehmet-ozum_1001980.html