DİYET MEŞRUBAT GÖBEK YAPIYOR
Journal of American Geriatrics Society isimli tıp dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmada, diyet meşrubat içenlerin göbek çevrelerinin dokuz senede diyet meşrubat içmeyenlere göre üç misli fazla arttığı belirlendi (1).
Göbek çevresinin artması iç organ yağlanması (visceral fat) demek ve bu da başta diyabet olmak üzere, kalp krizi, felç, kanser gibi pek çok hastalık riskinin artması manasına geliyor.
1992-1996 seneleri arasında başlatılan ve 2004’ de sona erdirilen araştırma için 65 yaş üzerindeki 749 kişiye her iki senede bir günde ne kadar meşrubat tükettikleri ve bunun diyet mi normal mi olduğu sorularak takip edildi.
9 sene sonunda 375 kişinin hayatta oldukları görüldü.
Diyabet, sigara ve fiziki aktivite gibi faktörler dışlandıktan sonra diyet içecek tüketmeyenlerin 9 senede göbek çevrelerinin 0.77 cm, seyrek tüketenlerin 1.76 cm ve her gün tüketenlerin ise 3.04 cm arttığı tespit edildi.
Normal yani şekerli meşrubat içenlerin göbek çevrelerinde herhangi bir artış bulunmadı.
Araştırma bir ilişkiyi ispat etmiyor
Bu, gözleme dayalı bir araştırma olmadığı için diyet meşrubatın göbek çevresini artırdığı şeklinde bir sebep-sonuç ilişkisinden söz etmek doğru olmaz; sadece bir “birliktelikten” (association) bahsedilebilir.
Bu birlikteliği şu ihtimaller de açıklayabilir:
BİR: Kilo almaya başlayan insanlar kalorisi olmadığı için diyet meşrubatı tercih etmeye başlamış ve bununla beraber de yanlış beslenme alışkanlıklarını sürdürüyor olabilirler.
İKİ: Diyet meşrubat içenler nasıl olsa içtiğimiz meşrubatta kalori yok düşüncesiyle daha fazla yemek yiyor olabilirler.
ÜÇ: Göbek çevresindeki artışın sebebi, hayvanlarda yapılan araştırmaların gösterdiği gibi diyet meşrubatlardaki suni tatlandırıcılar da olabilir.
Suni tatlandırıcıların, ensülin direnci ve glikoz entoleransına yol açabilecekleri, leptin (açlığı baskılayan hormon) seviyelerini azaltabilecekleri biliniyor.
“Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” böyle olsa gerek!
Yavuz Yörükoğlu da, suni tatlandırıcıların “toksik” kimyasal maddeler olduklarını, dünya kadar zararlı etkilerinin bulunduğunu ve daha önemlisi “kalori” ve dolayısıyla “kilo almamak” için kullanılan bu maddelerin aksine kilo almaya neden olduklarını ileri sürüyor (2).
Yörükoğlu şöyle diyor:
“Kalorisi olmayan bu maddelerin nasıl oluyor da kilo almaya neden olduklarının açıklaması çok ilginç:
Beynimiz doğal tatlı maddelerin beraberinde “kalori”, yani enerji olduğunu biliyor. Suni tatlandırıcılar dilimizde “tatlı” hissi uyandırıyor ama beyin bu tat ile beraber gelmesi gereken kalorilerin olmadığını anlıyor ve gelmeyen bu kalorileri başka kaynaklardan aramaya başlıyor. Bu da insanda yüksek kalorili gıdalar almaya neden oluyor.
Yani; kalorisiz bir şey yemek veya içmekten hiçbir fayda sağlayamadığınız gibi bir de boşuna bir sürü yan etkisi olan kimyasal maddeler almış oluyorsunuz”.
Sebep fosforik asit olabilir
Araştırmanın uzmanlarından Texas Üniversitesi’ nden Fowler, meşrubatın göbek çevresini artırmasının fosforik asitle ilgili olabileceğini söylüyor (3):
“Diyet veya şekerli meşrubatın her ikisinin asitlik derecesi aynıdır ama diyet meşrubat kalorisi olmadığı için daha sağlıklı olduğu ve kilo yapmayacağı düşüncesiyle daha çok içiliyor olabilir.
Aslında diyet veya normal meşrubatın birbirinden farkı olduğunu sanmıyorum, her ikisi de vücudu adeta asit yağmuruna maruz bırakır.
Bunlar bağırsaklardaki mikrop dengesini bozarak hastalıklara davetiye çıkarıyor olabilirler.
En doğrusu siz diyet veya normal, meşrubatı unutun. Şekersiz kahve, çay, maden suyu ve yüzde 100 meyve suyunu tercih edin.
En iyi içeceğin su olduğunu unutmayın”.
Göbek çevresinin genişlemesi sadece bir estetik problem değil, yüksek tansiyon, diyabet, koroner kalp hastalığı, kanser başta olmak üzere pek çok hastalığın göbek çevresinin artmasıyla ilişkisi var.
Araştırmanın eksik ve kusurları
Gözleme dayalı araştırmalar sadece bir birlikteliği gösterir, sebep-sonuç ilişkisini ispat etmez.
Bu ilişkinin randomize-kontrollü çalışmalarla ve daha kapsamlı olarak araştırılması icap eder.
Bu araştırmanın eksik ve kusurlarına gelince, bir kere katılımcı sayısı çok düşüktür.
İkincisi, sonuçları diyabet, sigara ve fiziki aktivite dışında hesaba katılmayan başka faktörler de etkilemiş olabilir.
Üçüncüsü, 9 sene içinde katılımcıların yarısının ölmesi de çok tuhaf bir durumdur ve hesaplamalar hayatta kalanlar üzerinde yapılmıştır (4).
Ölmek göbek çevresinin genişlemesinden daha mühim bir olaydır ve asıl, ölenlerin neden öldüklerini ve ne yiyip içtiklerini belirlemek daha fazla ve daha doğru bilgi verirdi.
Göbek çevresi ölçümünün ne kadar sağlıklı yapıldığı da ayrı bir husustur, mesela bağırsaklarında gaz olanların da değerleri yüksek ölçülebilir.
Gelelim neticeye
BİR: Bu araştırma, kanıta dayalı tıbbın dayandığı araştırmaların bazılarının ne kadar “dandik” olabileceğini gösteren iyi bir örnektir.
İKİ: Bilimsel araştırmaların sonuçlarını “doğru ve güvenilir” olarak kabul etmeden önce akıl ve mantıkla, bilim ve tıbbın temel prensipleriyle bağdaşıp bağdaşmadığını test etmek gerekir.
ÜÇ: Hep söylüyorum: Önce akıl mantığa dayalı tıp, sonra bilim ve tıbbın temel prensiplerine dayalı tıp, sonra tecrübe ve şefkate dayalı tıp ve en sonra da kanıta dayalı tıp!
Kaynaklar
2. http://dryavuzyorukoglu.blogspot.com.tr/2015/03/diyet-mesrubatlar-sismanlatyor.html
3. http://www.huffingtonpost.com/2015/03/17/diet-soda-belly-fat-study_n_6878806.html