KETOJENİK DİYET KANSER TEDAVİSİNE YARDIMCI OLABİLİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Son senelerde hızlı kilo vermek için uygulanan ketojenik diyet, fazla miktarda yağ, daha az protein ve çok az karbonhidrat ihtiva eden bir beslenme modelidir.

Bu diyetin temel felsefesi vücuda enerji sağlamak için karbonhidrat yerine yağların yakılmasına dayanır.

Vücutta yeteri kadar şeker olmadığında yağ asitleri keton cisimlerine dönüştürülür.

Ketojenik diyet tip 2 diyabet ve epilepsi başta olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde kullanılmış ve iyi netice alınmıştır.

Araştırmalar kanserin de metabolik bir hastalık olduğunu gösteriyor

Kanser hücreleri, oksijen varlığında glukozu enerjiye dönüştürmeyi tercih ederler (aerobik glikoliz). 

Normal hücreler ise daha etkili bir süreç olan oksidatif fosforilasyonu kullanırlar.

Buna göre, glukozdan zengin bir diyetle üreyen kanser hücreleri yeteri kadar glukoz olmadığında çoğalamayacaktır.

Sağlıklı insanlarda kan glukoz düzeyi sıkı bir şekilde düzenlenir ama kanser hastalarında kanser hücrelerinin glukozu yakıt olarak kullanabilmesinde başka faktörlerin rolü vardır.

Mesela kanser hücrelerinde çok fazla sayıda insülin reseptörü bulunur.

Bu da karbonhidratlar tüketildiğinde insülin salgılanması anlamına gelir, kanser hücreleri de daha fazla reseptöre sahip oldukları için glukoz konsantrasyonları normal olsa bile daha fazla glukoz alabilirler.

İnsülin ve IGF-I (insülin büyüme faktörü I) kanser hücrelerinin çoğalmalarını teşvik eder.

Böylece kanser hücreleri glukoza bağımlı oldukları için kanserli bir hastanın ketojenik diyete geçmesi kanser hücrelerinin aleyhinedir ve onların çoğalmalarını önleyecektir.

Ketojenik diyet ve kanser: muhtemel avantajlar

Vücudun ana yakıtının karbonhidrat yerine yağ olmasının kanser hücrelerinin aleyhine üç sonucu vardır:

BİR: Kanser hücreleri aerobik glikoliz kullanırlar, birçok kanser hücresinin enerji kaynağı olarak yağı kullanması mümkün değildir.

İKİ: Birçok kanser hücresi alternatif bir yakıt kaynağı olarak keton cisimleri metaboliz edemezler.

ÜÇ: Ketonlar kanser hücrelerinin glukozu metabolize etmesini de engellerler.

Tüm bunlar kanser hücrelerinin büyümesini önler.

Hayvan deneyleri ketojenik diyetin kansere önemli etkileri olduğunu gösteriyor

Ketojenik diyetin kanser hücrelerinin büyümelerine olan etkileri hayvan deneylerinde de gösterilmiştir.

Bu deneylerde ketojenik diyete geçilmesinin kanserin başlamasını, tümör büyümesini önlediği, radyo ve kemoterapinin etkinliklerini artırdığı ve hayatta kalma süresini uzattığı gösterilmiştir.

İnsanlar üzerinde bu tür araştırmaların sayısı oldukça azdır ama bunun insanlarda da kanser üzerine önemli etkileri olması mümkün görünmektedir.

The Journal of Nutrition’ da yayınlanan araştırmada en ölümcül kanserlerden olan yumurtalık ve endometrium kanserine ketojenik diyetin etkisi incelendi.

Her iki kanser türü de obezite ile bağlantılıdır ve bu da bunlarda glukoz, insülin ve IGF-I’ in artmış olduğu manasına gelir.

Ketojenik diyetin kanser hücrelerinin büyümelerinde elzem olan insülin seviyelerini ve büyüme faktörlerini azaltmaları umulan araştırma, yumurtalık veya endometrium kanserli ortalama yaşları 19 ve VKE 18.5’ den büyük olan 45 kadın üzerinde yapıldı.

Bir gruba ketojenik bir gruba ise Amerikan Kanser Derneği diyeti verildi.

Ketojenik diyetin yüzde 70’ i yağ, yüzde 25’ i protein ve yüzde 5’ ide karbonhidrat ihtiva ederken diğer diyet ise liften zengin ve yağdan fakir idi.

Araştırma 12 hafta sürdü ve hastaların serum insülin, IGF-I, beta-hidroksi bütürat (keton cisimleri tanımak için bir belirteç) ve idrar keton seviyeleri ölçüldü.

12 hafta sonunda ketojenik diyet uygulayanlarda iç organ yağlanmasının ve VKE’ nin (vücut kitle endeksi) azaldığı görüldü.

Bu sonuçlar, polikistik over sendromu olan kadınlarda ve tip 2 diyabet riski olanlarda düşük karbonhidratlı diyetin yağsız diyete göre iç organ yağlanması ve total yağı daha fazla azalttığını gösteren araştırmalar ile de uyumluydu.

12 hafta sonunda her iki grup arasında yağsız vücut kitlesi bakımından bir fark yoktu.

Ketojenik diyet yapanlarda yağsız kitle kaybı olmamıştı ve diyet yağı azaltmış ama yağsız kitleyi (kasları) korumuştu.

Yağsız kitlenin korunması çok önemli çünkü kanser hastalarında sarkopeni yani kas kaybı oranı yüksektir.

Ketojenik diyet, insülin direncini de azaltır ama mekanizması belli değildir

Araştırmada ketojenik diyette açlık insülin seviyelerinin de azaldığı görüldü ki bu ketojenik diyetin insülin duyarlılığını düzelttiği ve iç organ yağlanmasının azaldığı şeklinde düşünülebilir.

Gel gelelim bu olayların arkasındaki kesin mekanizmalar belli değildir.

Ketojenik diyette diğer diyete göre düşük IGF-I seviyeleri de tespit edildi.

Ketojenik diyet kanser çoğalmasını sınırlayabilir

IGF-I ve beta-hidroksibütürat arasında ters bir ilişki bulundu.

Ketojenik diyette IGF-I azalırken beta-hidroksibütürat seviyeleri artış gösterdi.

Ketoza kan ketonları seviyesi ile ilgilidir ve daha önce yapılan küçük bir çalışmada kanserin iyileşmesi doğrudan keton seviyeleriyle alakalı bulunmuştur.

Beta-hidroksibütürat artışı kanser çoğalmasını önleyen bir ortamın oluştuğunun işaretidir.

Araştırmanın tahditleri

Bu kanser hastalarında ketojenik diyetin etkilerini inceleyen ilk randomize çalışmadır.

Araştırmanın ana tahditleri kanser tipleri, tedavi hikâyeleri, evre ve tedavi durumlarının çeşitliliğidir ve bunların tümü de sonuçları etkileyebilir.

Yiyecekler katılımcılara verilmemiştir ve dolayısıyla da diyetin tam kontrolü mümkün olmamıştır ev sonuçları da genelleştirilemez.

Diyetin etkili bir yardımcı tedavi olup olmadığının tayini için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

Netice olarak, bu çalışma 12 haftalık bir sürede yumurtalık ve endometrium kanserli hastalarda ketojenik diyetin Amerikan Kanser derneği diyetine göre daha fazla iç organ ve total yağ kaybı sağladığı belirlenmiştir.

Ketojenik diyet yağsız vücut kitlesini etkilememiştir ve kanserle ilgili büyüme faktörlerinde de azalma olmuştur.

Daha ileri çalışmalar gerekli olmakla beraber sonuçlar umut vericidir.

Gelelim neticeye

BİR: Bu çalışma beslenmemizin sağlığımızı ve hastalıkları ne kadar yakından etkileyebileceğini gösteriyor.

İKİ: Tüm diyetlere karşıyım, benim için tek doğru beslenme modeli adam gibi beslenmedir.

ÜÇ: Adam gibi beslenmede işlenmiş tahıl, şeker, trans yağ, katkı maddeleri dışında tüm yiyecek ve içeceklerin makul miktarda tüketilmek kaydıyla yeri vardır.

Kaynaklar:

1.https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/30137481

2.https://www.medicalnewsbulletin.com/ketogenic-diet-cancer-randomized-trial/

Not: Bu yazı 2 numaralı kaynaktan biraz kısaltarak tercime edilmiştir.

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Güven Aydın dedi ki:

    Hocam Allah sizden razı olsun, bu yazdıklarınız başka hiçbir yerde okuyamıyoruz. Bu memlekette bizleri uyaracak aydınlatacak beslenme uzmanları neredeler acaba?

  2. İnsülin hormonu, anabolizan bir hormondur. Yani fazlası hücrelerde metaplazi başlatıyor. Yani, hücre yapımını hızlandırıyor, artırıyor.
    İnsülin hormonunun kısa süre yükselmesi buna neden oluyor. Ayrıca şekerler de, kanser hücrelerini besliyor, enerji sağlıyor onların yüksek enerji ihtiyaçaları için..

    Bu nedenlerle, insülin hormonunun aşırı salgılatmayan, ve ken şekerini kısa süre dahi olsa yükseltmeyen. yani sıfır glisemik indeksli olan yağların ve proteinlerin ve doğal kompleks karbonhidratları tüketmeliyiz diyoruz.

    Bu nedenlerle, ekmek yemeyin, şeker yemeyin, rafine unları tüketmeyin diyoruz, senelerden beri. Dilimizde tüy bitti. Bu nedenle sık sık yemeyin, insülin ve kan şekerlerinizi zıplatmayın diyoruz. Bu nedenle, deli danalar gibi koşmayın, insülin direncinizi artırmayın diyoruz.

    Bu nedenle gebelere boşu boşuna sıvı şeker vermeyin diyoruz…Gebeliğin başından itibaren, şekerlerden, unlu gıdalardan, şekerli içeceklerden uzak durun yeterlidir diyoruz!

    Ana rahminde ki, minikleri zehirlemeyin diyoruz. Şeker en tatlı zehirdir diyoruz.

    Ekmekler insanları ahmak yapar diyoruz! Tahıl beyin oluruz diyoruz, ekmek göbeği İNSÜLİN HORMONU yüksekliğini önemli belirtisidir diyoruz!

    Aklımız ve vücudumuz işlemesin diye, Güney Afrika Cumhuriyetindeki gibi, senelerden beri yağlar, yumurta ve proteinler bizlere yasaklandı diyoruz!

    Koyunlar gibi beslenmemizin bir faydası yok diyoruz.

Siz de yorumunuzu paylaşın: