AĞZINIZDAN GEÇEN HER LOKMANIN KALORİSİNİ SAYMAKTAN VAZGEÇİN
Modern tıbbın beslenme tavsiyeleri bana göre külliyen yanlıştır ve hatta obezite ve diyabetteki patlamanın da önemli sebeplerindendir (1, 2):
BİR: Üç ana üç ara öğün yerine günde iki defa beslenilmelidir.
İKİ: Temel yağlar olarak tavsiye edilen ayçiçek, mısırözü ve kanola gibi omega 6 deposu yağlardan uzak durulmalıdır; temel yağlar tereyağı ve zeytinyağıdır.
ÜÇ: Hararetle tavsiye ettikleri layt ürünler ve suni tatlandırıcılar asla yenip içilmemelidir.
DÖRT: Yağsız süt ürünleri yerine tam yağlı yoğurt, ayran, peynir tercih edilmelidir.
BEŞ: Tahıllar temel gıda olmamalı, işlenmemiş tam tahıl mamulleri makul miktarda tüketilmelidir.
ALTI: Kolesterol deposu diye yasakladıkları yumurta da sağlıklı hayvansal yağlar ve sakatat da sağlıklı beslenmenin olmazsa olmaz yiyecekleridir.
YEDİ: Sağlıklı beslenmede önemli olan kalori miktarı değil kalorinin kaynağı, yenilen gıdaların kalitesidir.
Kaynaklar:
***
Odatv’ nin “Kandırıldığımız kanıtlandı” başlıklı haberi:
Kalori hesabı tartışması, Economist’in iki ayda bir yayınlanan dergisi “1843”ün “Kalorinin Ölümü…” başlıklı nisan-mayıs sayısıyla yeniden tartışılmaya başlandı.
Kalori hesabı, yıllardır tartışılan bir konu…
İç Hastalıkları ve Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, ülkemizde kalori hesabına uzun yıllardır karşı çıkan isimlerin başında geliyor.
Karatay, “En belli başlı tuzak, kalori hesabı yapılmasıdır. İnsan vücudunda kalori hesabı yapılması doğru değil. ‘Az kalori alırsanız, kilo verirsiniz’ düşüncesi yanlıştır. Kaloriyi hangi besin kaynağından aldığımız önemli. Aç ayı oynamaz derler, sen kalori almazsan, nasıl hareket edeceksin? Bütün bunlar tuzaktır. Artık kalori hesabını unutun” demişti.
“KALORİNİN ÖLÜMÜ…”
Kalori hesabı tartışması, Economist’in iki ayda bir yayınlanan dergisi “1843”ün “Kalorinin Ölümü…” başlıklı nisan-mayıs sayısıyla yeniden tartışılmaya başlandı.
İşte o dergi:
Kalori, enerjiyi ölçmek için kullanılan bir birimdir. Bir gıda paketi üzerinde gördüğünüz Kalori, aslında bir kilokalori veya 1.000 kaloridir.
Belirli bir gıdadaki kcal sayısını belirlemek için kullanılan asıl yöntemde, doğrudan besinin ürettiği enerji ölçülür. Gıdada kalori hesabı şöyle yapılıyordu.
Gıda, etrafında su olan ve kapalı bir kabın içine konur; bu cihaz, bomba kalorimetresi olarak bilinir. Gıda tamamen yakılır ve bunun sonucunda suyun sıcaklığındaki yükseliş ölçülür.
Herhangi bir gıda fırında yandığı zaman ne kadar ısı yayar… Ama insan vücudu ile mikrodalga fırını aynı şey miydi? Hayır…
Bu yöntem bugün pek kullanılmaz.
“AĞZINIZDAN GEÇEN HER LOKMANIN KALORİSİNİ SAYMAKTAN VAZGEÇİN…”
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, “Size pazar müjdesi: Artık kalori saymaya paydos” başlıklı bugünkü yazısında, 1843 dergisinden dikkat çeken detaylar paylaştı.
Özkök “Ve dergi diyor ki…” diyerek yazısında şunları aktardı:
“Yıllardır, yediğimiz içtiğimiz şeylerin kalorilerini ölçerek kilo vermeye, kilomuzu korumaya çalıştık…
Ama ortaya çıktı ki…
‘Kalori’ dediğimiz bu ölçü biriminin hiçbir anlamı yok.
Yani ağzınızdan geçen her lokmanın kalorisini saymaktan vazgeçin…
Çünkü hiçbir şeye yaramıyor…”
MADEN SUYUNUN KALORİSİ İLE PİRİNCİNKİ AYNI ÖLÇÜ MÜ
Özkök ayrıca, maden suyu ile pirincin kalorisi örneğinden şunalrı aktarıyor:
“Evet maden suyunu aldığınız zaman üzerinde belli bir kalori yazıyor… Patates cipsinin üzerinde de var…
Tamam kalorileri farklı…
Ama başka bir şeyi daha farklı…
Vücut dediğimiz fırın, maden suyundaki kaloriyi dakikada 30 kalori olarak yakarken, aynı süre içinde pirinç veya patatesteki kompleks karbonhidratın ancak 2 kalorisini yakabiliyor.
Hoş geldin göbeğin etrafındaki ‘love handle’… Yani basbayağı göbek…”
SONER YALÇIN YAZMIŞTI
Gazeteci-Yazar Soner Yalçın, son kitabı “Saklı Seçilmişler”de kalori hesabıyla yiyeceklerin yapısının nasıl değiştirildiğini kaleme almıştı.
“Gıda terörünü ve bunun arkasındaki karanlık isimleri yazdım” diyerek kitabını anlatan Soner Yalçın, Türkiye’deki tabloyu şöyle özetlemişti:
“Türk tarımını bitirip insanlarımıza zehir yedirmeye başladılar. Bir ülke bile bile intihara sürükleniyor. Zehir tacirlerine fırsat veriliyor. Yoksullara soykırım yapılıyor.
Fakirler hep ucuza mal edilen yiyeceklerle beslenmek zorunda kalıyor. Dikkat edin en yoksullar en şişman olanlardır. 50 yıl önce hamburger-patates yiyen kişi 420 kalori alıyordu; bugün 1050 kalori alıyor… 3 kilo yapay tatlandırıcı 750 kilo şekere denk geliyor ve her yiyeceğin içinde. Bu ucuz fast food tarzının da gizli bir amacı yok mu? Tek örnek vereyim: Mısır şurubu elde etmek için cıva kullanılıyor! Son on yıllık süre zarfında Türkiye’de diyabet hasta oranı yaklaşık yüzde 100’lük artış göstererek yüzde 7.6’dan yüzde 13.4’e çıktı. Keza insanların büyük çoğunluğu hastalığın farkında olmadan yaşıyor. Yani rakam daha yüksek. Bir gıda terörü ile karşı karşıyayız…”
Kaynak: https://odatv.com/kandirildigimiz-kanitlandi-28041941.html
ARTIK SAĞLIK VE BESLENME BİLGİLERİMİZİ
ECONOMİST DERGİLERİNDEN Mİ ALACAĞIZ?
SENELERDEN BERİ, BİZLERİN DİLİNDE TÜY BİTMEDİ Mİ?
BU NEDENLE BİZLERE SÜREKLİ SALDIRILAR, SUÇLAMALAR YAPILMIYOR MU?
SENELERDEN BERİ SÜREKLİ ALDATILIYORUZ HANIMLAR VE BEYLER!
3 ADET BAKLAVA İLE, 200 ML YOĞUN SIVI ŞEKERLİ SUYU GEBELERE VERMENİN BİR FARKI YOK ÖYLE Mİ?
GEBELERİ DE ALDATIYORMUYUZ ACABA, HAYATLARINDA İÇEMEDİKLERİ BİR YOĞUN ŞEKERLİ SIVIYI AÇ BİLAÇ SUSUZ BIRAKIP İÇİRTEREK.
ŞEKER YÜKLEME TESTİNİN, TANI KOYABİLME HASSASİYETİ % 50 ORANINDA OLDUĞU HALDE.
İLERİDE İNŞALLAH EKONOMİST YAZAR DA , GEBELERİ VE BEBEKLERİNİ STRESE SOKMAKTAN KURTULURUZ.
O ZAMAN MANŞET HABER OLUR:
ALDATIKMIŞIZ DİYE!