TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ’NİN TOPLUM SAĞLIĞINDA SAVRULDUĞU YER!

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Gülümser Heper’ in yazısı:

Atasözleri, bir toplumun binlerce yıllık yaşanmışlıklarından damıtılmış sözlerdir. Bazı durumlarda yüzlerce sayfa yazmak yerine tek cümlede nokta atışı yaparak, durum tespiti yaparlar. En beğendiğim sözlerden birisi şudur: “Bizim gelin bizden kaçar; başını örter, kıçını açar”. Söylemek istediği şey kısaca şudur: Ortada bir gelin vardır ve bu gelin bize aittir; bizden kaçarken tanınmamak için başını örtmektedir; ancak örttüğü başı açıkta kalan arkasını görmemek için yeterli değildir.

Niye mi söylüyorum? Sağlıkta Değişim Programı ile sağlık siyasetçileri kapitalist sağlık modellerine teslim olmuştur. Ancak Tıp ahlakını ve bilimi, toplumsal olarak en saygın konumda tutmakla görevli ve en son teslim olacak örgüt, meslek örgütü olmalıdır. Fakat meslek örgütümüz bırakın teslim olmamayı; Sağlık Bakanlığı’nın ilaç pazarlama stratejilerindeki sınırlamalarına bile tahammül edememektedir. Nereden çıkarıyorsun bu lafları diyebilirsiniz. Anlatacağım.. Türk Tabipler Birliği’nin hekimlerin ortak düşüncesi gibi Sağlık Bakanlığı’na gönderdiği, yetmezmiş gibi bir de basın açıklaması yaptığı ifadelerden.

Türk Tabipler Birliği’nin Sağlık Bakanlığı’na gönderdiği ve sözde hekime karşı şiddeti engellemek için kaleme aldığı yazının özeti şöyle:

“En son, 16 Ekim’de, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi Bölümü’nde görevli meslektaşımız Dr. Kadir Songür, bir hafta önce muayene ettiği bir hasta tarafından jiletle saldırıya uğradı. Meslektaşımızın hayatını boynunda derin kesikler açan jiletli saldırıdan karotis damarlarının kılpayı kurtulmasına borçluyuz.   

Olayın nedeninin etken maddesi “Pregabalin” olan bir ilacın reçete edilmesi talebi olduğu ifade edilmektedir.  Birliğimize ulaşan çok sayıda meslektaşımız, bu grup ilaçların reçete edilmesi isteğinin hekimleri hastalarla sık sık karşı karşıya getirdiğini ve bu durumun şiddet üretme potansiyeli taşıdığını belirtmektedir.

Sağlık Bakanlığı’ndan ve ilgili kurumlardan hastaların ilaca erişimini zorlaştırarak hekimlere karşı kışkırtan bu uygulamayı gözden geçirmesini, bu ve benzeri ilaçların sadece belirli branş hekimlerince reçete edilebilmesi sınırlamasını kaldırmasını talep ediyoruz”. 

Konuya yabancı kişilerin bu talebin arkasında yatan gerçeği görmeleri zor olabilir. Ancak gerçek şu:

Ticari ismi Lyrica olan ve içeriğinde Pregabalin isimli molekülü taşıyan bir ilaç yıllardır piyasada bulunmakta ve hemen çoğu branştan hekimler, son derece rölatif daha doğrusu zorlamalı gerekçelerle (endikasyonlarla) bu ilacı yazmakta idi. Bu ilacı yazmanın gerekçesi o derece rölatif idi ki fibromiyalji gibi ( Bir teşhis olmayıp sadece kas ve kiriş ağrıları anlamına gelmektedir) ve yine stres gibi hemen her insanın hissettiği şikayetlerin tedavisi için, hekimlerin ilacı reçete etme gerekçeleri mevcuttur. Kısacası ilaç yazma gerekçesi neredeyse tüm toplum için mevzubahistir.

Ancak olan oldu ve bu ilacı belirli bir müddet kullanan insanlarda bağımlılık geliştiği tespit edildi. Bağımlılık oranı hakkında bilimsel çalışma yapılmadığı için rakam veremiyoruz. Bu türden olaylar “Big Pharma” diye isimlendirdiğimiz, öldürse de bağımlı yapsa da ilaç satış rakamları ve cirolarına bakan ilaç kartelleri için hiç de yabancı olmadığımız bir senaryo. Tıp Tarihi boyunca sayısız örnekleri mevcut. İlacın üreticileri de durumun farkında ve BAĞIMLILIK terimini kullanmadan diyor ki: “İlacı ani keserseniz UYKUSUZLUK, ANKSİYETE, TAŞİKARDİ (Kalbin hızlanması), TERLEME, BULANTI, SALDIRGANLIK, İSHAL, BAŞ AĞRISI, İNTİHAR, HUZURSUZLUK, DEPRESYON, TEHLİKELİ DAVRANIŞLAR vs ortaya çıkabilir”. Bu tanımlanan belirtilerin tamamı tıpta ÇEKİLME SENDROMU olarak bilinir. ÇEKİLME SENDROMU, bağımlılık yapan bir maddeyi kullanmadığınız zaman ortaya çıkan semptomlardır. Aynen, alkol, morfin, kokain vs gibi bağımlılık yapan ajanların temin edilemediğinde kişilerde oluşan yoksunluk semptomları gibi…

Nitekim bu ilacın kontrolsüzce kullanımı nice benzer ilaçlar gibi toplumumuzda yapacağını yaptı ve ilaçla ilgili olaylar ayyuka çıktı. Sahte reçetelerle temin edilip hapishanelerde satılmasından tutun da ilacın temini için hekimlere yalvaranlara, tehdit edenlere, yetmedi hekim kesenlere kadar…

İlaçla ilgili gerçekler hakkında Sağlık Bakanlığı’nın bilgisi var mı? Elbette var! Dedim ya mızrak çuvala sığmadı. Ancak Sağlık Bakanlığı Big Pharma’nın önünde duramadığı için duruma uygun farklı kılıflar uydurmakta. Yok ilacı gözleme aldık; yok artık uzmanlara yazdıracağız vs. Adı üstünde kapitalist sistemin Sağlık Bakanlığı. Yapacağı da bu kadar! Peki bir toplumun sağlığı için, en bilimsel, en ahlaki kararları vermesi için görüş bildirmesi gerekli meslek örgütü temsilcisi olan Türk Tabipler Birliği ne diyor? Diyor ki: İlaca ulaşımda sınırlar kalksın; hekim reçetelerine sınırlamalar kaldırılsın. Hekim bu ve bu türden ilaçları sınırlama getirilmeden yazarsa hekime şiddet engellenecektir.

Hekim meslek örgütünün, ilaçla ilgili gerçekleri topluma açıkladıktan sonra, hiç değilse bağımlıların sayısını daha da artırmayalım; bu ilacı piyasadan çekelim diyerek Sağlık Bakanlığı’nı uyarması gerekirken, yazdığı bu dilekçe ve basın açıklaması ibretlik! Dedim ya: Başın örtülmesi uygunsuz yerleri gizlemek için yetmemektedir ve yetmeyecektir… “REÇETEME DOKUNMA” diyerek slogan üretmek, mesleği kapitalist sağlık pazarına rehin vermede Sağlık Bakanlığı’yla yarışmaktır…

Kaynak: https://veryansintv.com/turk-tabipler-birliginin-toplum-sagliginda-savruldugu-yer/

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: