TIP DÜNYASININ YENİ HASTALIĞI: KOVEZİTE

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Koronavirüs salgınında ağır tablo ve ölümlerin neredeyse tamamı altta yatan kronik hastalıkları olanlarda görülüyor ve bu hastalıkların başında da “obezite” geliyor.

Obezite deyince ille de çok aşırı kilolu olanlar aklınıza gelmesin.

Burada asıl mühim olan, metabolizmanın “obez” yani sağlıksız olmasıdır.

Bir insan sağlıklı gıdalarla “adam gibi besleniyorsa” kilosunun kaç olduğunun hiç ehemmiyeti yoktur; buna obezite paradoksu adı veriliyor.

Bunlar zaten hiçbir zaman öyle “morbit obez” denilen dereceye ulaşmazlar; modern bilimin fazla kilolu veya birinci derecede obez diye tarif ettiği sınırlar içinde kalırlar.

Morbit obez birinin yaptığı en mühim hata yiyip içtiklerinin “kalitesiz” yani işlenmiş/aşırı işlenmiş gıdalar olmasıdır.

Adam gibi beslenen yani endüstrinin elinin değmediği “işlenmemiş gıdalarla” beslenen biri ne yerse yesin, ne kadar yerse yesin hiçbir zaman ve istese de morbit obez olamaz.

Diğer taraftan, modern bilime göre kilo ve vücut kitle endeksinin “ideal” sınırlarda olmasının da zerre kadar değeri yoktur.

Kilosu ideal, vücut kitle endeksi ideal olan birinin “metabolizmasının” da ideal olması şart değildir.

Burada da obezite paradoksunun tam aksi bir durum vardır: Ben buna “ideal kilo paradoksu” diyorum.

Metabolizmanın sağlıklı mı hasta mı olduğu nasıl anlaşılır?

Bunun için modern tıp envaı çeşit kan tahlili, radyolojik tetkikler yaptırır ama şunu bilin ki bunların hepsi de gereksizdir, para tuzağıdır.

Neden?

Çünkü metabolizmanızın bilime göre “sağlıklı” olması size “ne yerseniz yiyin, ne içerseniz için” serbestisini vermez!

İşlenmiş hele de aşırı işlenmiş yiyecek içecek “tüketiyorsanız” metabolizmanız da “tükenmiş” demektir.

Metabolizmanızın durumunu gösteren en doğru ve en güvenilir kıstas “yediğiniz-içtiğiniz” gıdaların listesidir.

Liste hazır gıdalardan ne kadar zenginse metabolizmanız da o kadar haşat demektir.

Pandemi bizi yedikçe yedirdi, içtikçe içirdi

Bir seneyi aşkın bir zamandır tüm dünyayı evlerine kapatan pandemi sürecinde kilo almayan bir Allah’ ın kulunun olabileceğine ihtimal vermiyorum.

Hastalarım arasında ve çevremde özellikle çocuk ve kadınlarda 10 kilodan fazla alan çok sayıda kişi tanıyorum.

Günlerce evlerine hapsedilen insanların beslenme alışkanlıkları bozuldu.

Evde oldukları için sürekli yemeye içmeye başladılar.

Sıkıntı, stres, belirsizlikler onları şuursuzca yemeye içmeye sevk etti.

Unlu ürünler (ekmek, börek, çörek, kurabiye, mantı..) ve tatlılar sofraların başköşesine yerleşti.

İster istemez paketlenmiş yiyecek ve içecek “tüketimi” de arttı.

Yedikçe yediler, içtikçe içtiler.

Bir de bunlara hareketsizliği de ekleyin…

Yeni hastalığımız: KOVEZİTE

Pandemi döneminde ortaya çıkan ve beslenme hatalarından kaynaklandığı için hiç şüphesiz ki metabolizmanın da “obezleşmesine” sebep olan bu klinik tabloya KOVİD + OBEZİTE yani KOVEZİTE adının verilmesini teklif ediyorum.

Tıp dünyasının önümüzdeki dönemde en çok uğraşacağı hastalık KOVEZİTE ve bunun yaratacağı sağlık problemleri olacak.

Fat families to be given lessons on how to shop for food in supermarkets -  Mirror Online

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Mustafa dedi ki:

    Hocam bir yeni isim de bizden olsun : ŞEKERİNSKO

    Yüksek şeker ve yüksek insülin desteğini arkasına alan Covid-19 ataklarına devam ediyor.

    O zaman “Yüksek Şeker + Yüksek İnsülin + Kovid-19” birlikteliğinden doğan bu yeni tehdide kısaca ŞekerİnsKo diyebiliriz. Haşimato benzeri Japon ismi gibi oldu ama olsun.

    Not : ŞEKERİNSKO’dan korunmak için neler yapılması gerektiğini Canan Karatay hoca ve Ahmet Rasim hoca aylardır anlatıyor.

  2. Erkan dedi ki:

    Tansiyonisko,kollestrolisko
    Kalbisko kanserisko bunlar da güzel isimli…sanki kemal sunalın bir filminde bu isimler geciyorisko..pardon geciyor

Siz de yorumunuzu paylaşın: