Küba’ lıların “kanser aşısı” medyada mucize gibi sunuluyor ama işin aslı öyle değil. Bu aşı şifa sağlamıyor yani kanseri yok etmiyor. Mevcut tümörün büyüme ve yayılmasını biraz engelliyor, hastaların ömrünü birkaç ay uzatıyor. Küba gibi sosyalist bir ülkeden kapitalizmin tedavi edici tıbbına değil, önleyici tıbba ehemmiyet vermesini beklerdim.

Birçok sebze ve meyvede bulunan “apigenin” isimli flavonoidin kanser hücrelerini kemoterapiye daha duyarlı hâle getirdiği belirlendi. Apigeninden zengin besinler içinde maydanoz, kereviz, biberiye, kekik, fesleğen kişniş, papatya, karanfil, melisa, enginar, ıspanak, nane, alıç, üzüm ve meyankökü ilk sıralarda geliyor. Bütün mesele adam gibi beslenmede!

Kızartma, ızgara ve kavurma gibi pişirme yöntemlerini tercih edenlerde diyabet riskinin daha yüksek olduğu bildirildi. Bu kuru sıcak pişirme yöntemleri sırasında ileri glikasyon son ürünleri (AGE) oluşuyor ve bunların yüksek seviyeleri ensülin direnci, hücre stresi ve enflamasyona yol açarak diyabete zemin hazırlıyor. Sağlıklı yaşamanın yolu adam gibi beslenmeden geçer ve yiyeceklerin pişirilme şekilleri de buna dâhildir.

Dr. Jim McVay buruna püskürtülerek uygulanan grip aşısının (FluMist) sudan farklı olmadığını söylüyor. Sadece FluMist değil kola iğne ile zerk edilen grip aşılarının da sudan farkı olmadığı gibi içinde “bonus” olarak bir sürü zararlı ve riskli kimyasal ve yabancı maddeler var. Grip aşısı yerine bir bardak temiz su içmek daha faydalıdır.

Şeker endüstrisinin bilim adamlarına para vererek şeker ve kalp hastalıkları arasındaki ilişkiyi önemsizmiş gibi gösteren, yağı esas suçlu gibi öne çıkaran makale yazdırdıkları ortaya çıktı. Tüm dünya bu yüzden obez, diyabetik ve kalp hastası oldu. Ne yazık ki hâlâ bu tavsiyeleri tekrarlayanlar var ama halk her şeyin farkında!