Amerika’ nın Tüketim Ürünleri Emniyet Komisyonu’ nun raporunu okurken hayretler içinde kaldım. İçimden “Vah zavallı Amerikalılar, vah!” dedim. Orada demek ki hâlâ o eski koskocaman, ağır tüplü televizyonlar kullanılıyor. Bizde artık bu tür kazalar neredeyse sıfırlandı; en garibanımızın evinde bile artık duvara monte edilen plazma televizyonlar var.

Uzmanlar, çocukların günde 2 saatten fazla televizyon seyretmelerini, yatak odasında televizyon olmasını doğru bulmuyorlar. İlgililer bu mesleyi tartışıp bir sonuca bağlasalar, anne-babaları bilgilendirseler, gerekli uyarıları yapsalar çok iyi olacak. Yoksa buna da mı Başbakanımızın el atması bekleniyor?

“Meme kanseri taramalarında yaşın 40’ a çekilmesi” ile meme kanseri teşhisi konan kadınların sayısında büyük bir artış olacağına hiç şüphe yok ama bu, o kadar da önemli değil. Meme kanseri taramalarında asıl mühim olan “meme kanseri teşhis edilen kadınların sayısının artması değil, meme kanserinden ölümlerin azalıyor” olmasıdır.

Oxford Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen araştırma, yardımcı üreme teknolojileri ile dünyaya gelen çocuklarda astım ve astım ilaçları kullanma oranlarının daha yüksek olduğunu gösterdi. Daha kapsamlı, sebep-sonuç ilişkisini inceleyen araştırmaların yapılması şart ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki “her işin tabii olanından şaşmamak” lâzım.

Yeni psikiyatri kılavuzuna göre normal üzüntü, oburluk, dikkat dağınıklığı, kaygı, stres tepkileri, öfke nöbetleri, yaşlılığın unutkanlığı ve davranış bağımlılığı psikiyatrik bir hastalık olacak ve uygunsuz ilaçlar verilmeye başlanacak. Gerçek psikiyatrik problemleri olanlar doğru teşhis ve etkili tedavilerden mahrum kalacak.