OBEZİTENİN SEBEBİ DE “SAYIN MİKROBİYOTA” İMİŞ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obezite mikrobiyota

Bağırsaklarımızda yaşayan ve artık “mikrobiyota” olarak adlandırılan bakterilerin hastalıklardan korunmamız, sağlıklı bir hayat sürmemiz için ne kadar önemli olduklarını giderek daha iyi anlıyoruz.

Fareler ve insanlar üzerinde yapılan yeni bir araştırma mikrobiyotanın obezitenin gelişiminin önlenmesi veya kilo vermenin hızlandırılmasında da rolü olabileceğini ortaya koydu (1).

Bu amaçla biri zayıf diğeri obez olan 4 ikiz bulundu ve bunların mikrobiyotaları mikropsuz bir ortamda yetiştirilmiş olan farelerin bağırsaklarına nakledildi.

İkiz seçilmesinin sebeplerinden biri obezitenin genetik bir sebepten kaynaklanma ihtimalini bertaraf etmek, diğeri de bunların çocukluklarında çevre şartları ve diyetlerinin benzer olmasını sağlamaktı.

5 hafta sonunda, obez ikizlerden alınan mikrobiyota nakledilen farelerin aynı diyet uygulanmasına rağmen zayıf ikizlerden nakil yapılanlara nazaran yüzde 15-17 oranında daha fazla kilo aldıkları ve metabolizmalarının bozulduğu tespit edildi.

Daha sonra zayıf ikizlerden nakil yapılan farelerle obez ikizlerden nakil yapılanlar dışkı yiyerek beslenen bu kemirgenlerin mikrobiyotalarında bir değişiklik olup olmayacağını belirlemek için aynı kafese konarak takip edildiler.

Neticede, bir süre sonra zayıf farelerin mikrobiyotalarının obez farelerin bağırsaklarını istila ettikleri ama bunun tersinin gerçekleşmediği görüldü.

Ayrıca, bu değişimin obez farelerin sadece düşük yağlı ve liften zengin bir diyetle beslendiklerinde meydana geldiği; çok yağlı- az lifli diyet verildiğinde bu bakteri takasının olmadığı belirlendi.

Bu bulgu, insanlarda yapılan çalışmalarda obez insanların bağırsaklarında zayıflara göre daha az çeşit bakteri olması gerçeği ile de uyuşuyor.

Bu araştırma insanlar için ne anlama geliyor?

Bu araştırmanın insanlar içinde de aynen geçerli olduğunu söylemek elbette mümkün değil ama elde edilen bulgular mikrobiyota türü ve miktarı ile obezite arasında bir ilişki olabileceğini düşündürüyor.

Öncelikle mikrobiyota farklılığının obezitenin sebebi mi yoksa sonucu olduğunun net olarak ortaya konması gerekiyor.

Mikrobiyotanın obezitenin sebebi olduğu ispatlanırsa ve burada hangi bakteri türlerinin rollerinin olduğu belirlenirse obezite tedavisinde yeni ufuklar açılabilir.

Zayıf kişilerin mikrobiyotası veya onların zayıf olmalarını sağlayan bakterilerin ürünleri verilerek ya da bazı antibiyotiklerle kilo almaya yol açan bakteriler ortadan kaldırılarak obezite tedavisi mümkün olabilir.

Obezler “Benim kabahatim yokmuş, meğer tüm suç bağırsaklarımdaki mikroplardaymış” diye sevinmesinler hemen.

Bu araştırmadan obezlerin fayda görebilmeleri için daha “bir fırın ekmek yenmesi” lâzım!

Dünyaya mikropsuz geliyoruz

Anne rahminde mikropsuz bir ortamda gelişen bebeğin vücudunda hiçbir mikrop bulunmaz.

İlk mikroplar dünyaya gelirken annenin doğum kanalından, vajinasından, derisinden, memesinden, solunan havadan, çevreden alınmaya başlanır.

Seneler içinde bağırsaklara yerleşen bakterilerin türü yüzleri, miktarları zamanla trilyonları buluyor ve bunlar insandan insana farklı oluyor.

Üç yaşına gelindiğinde bağırsak mikrobiyotası artık belirlenmiş ve erişkinlerinkine benzer bir hâle gelmiştir; mikrobiyota bundan sonra daha yavaş bir değişim gösterir ve bu ömür boyu sürer.

Gelelim neticeye

Mikrobiyotadaki değişikliklerin kiloyu, metabolizmayı, bağışıklığı ve hormon sistemini etkileyebileceğini, bunun da obeziteye ve başka hastalıklara zemin hazırlayabileceğini gösteren bu çalışmayı çok değerli buluyorum.

Hazır yiyecek ve içeceklerin raf ömürlerini uzatan prezervatif olarak bilinen kimyasalların, antibiyotikli etlerin, bilinçsiz ve yaygın antibiyotik ve antibakteriyel ürün kullanımının bağırsak mikrobiyotasını değiştirici tesirleri olması da çok muhtemel.

Ağırlığı 2 kiloyu bulan ve trilyonlarca bakteri tarafından oluşturulan mikrobiyotayı “yeni bir organ” veya “ikinci beyin” olarak isimlendirenlerin ne kadar haklı oldukları da bir kere daha ispat edilmiş oluyor.  

Kendilerine “sayın” denmesini isteyenler veya “sayın” diye hitap edilmesinden hoşlananlar alınmasınlar ama ben de bu bakteri topluluğuna “sayın mikrobiyota” denmesini istiyorum.

KAYNAK

1. http://www.sciencemag.org/content/341/6150/1241214

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Dr. Feza Şen dedi ki:

    Sayın Hocam, makalenizi izninizle Sağlık Dünyası isimli merkezimizin facebook sayfasında paylaşıyorum..
    dsaygılarımla

Siz de yorumunuzu paylaşın: