GIDA VE TOHUMDA SOYKIRIM ÖNLENMELİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kemal yeşilçimen

Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen‘ in www.aciamagercek.com’ daki yazısı:

İnsanlara karşı soykırım yapmak suçtur. Hem de affı ve zaman aşımı olmayan tek insanlık suçudur. Peki hayvanlara karşı soykırım yapmak? Örneğin Sivas’ın Kangalı veya Anadolu’nun Akbaş köpeği yok edilebilir mi? Edilemez, çünkü dünya ayağa kalkar. Ancak konu Allah’ın milyonlarca yıllık kutsal emaneti olan ve bozmadan devredilmesini istediği tohumlara gelince, iş değişiyor. Ecdadımızın insanlık mirası olan gıdalarımız ve genlerimizin özü ve bilgi bankası tohumlarımız sinsice yok ediliyor. UNESCO, taşı toprağı koruma altına alırken, asıl alması gereken insanlık mirasının yok edilmesini sadece seyrediyor. Acı ama gerçek.

Medyayı işgal eden bir sürü sağlık uzmanı, aydın, bilim adamı ise, doğal beslenme diye yırtınıyor ama tohumlar doğallığını kaybediyor farkında değil. Tohumlar ve genler değiştirilirken nasıl doğal besleneceksiniz? Düşünmeyi, sorgulamayı, bilimsel düşünmeyi yok eden, teste dayalı ezberci eğitim sistemi ise, oynanan küresel oyunları idrak etmeyi önlüyor. Gözden kaçırılan bu çok önemli konuyu herkese duyurmalı ve uyarmalıyız :

2006 yılında tohum kanunu çıktı ve yerel tohumların satışı – ticareti yasaklandı. Yerel tohum üretimi yasak değil ama ticareti yasak. Ticaret yasaklanırsa takasla işleyen ekonomi bir süre sonra yok olma noktasına gelir. Ticareti serbest olan her şey, yasak olanı yutar. Yapılmak istenen küresel oyun bu. Çaktırmadan insanlık mirasının üstüne konmak, değiştirmek ve zamanla yok etmek. Allah’ın ‘değiştirmeyin, koruyun’ emrine rağmen, tanrı rolüne soyunuyorlar. Dünya gıda ve tarımını avucuna alarak, dünya nüfusunu ve sağlık durumunu kontrol altına almak isteyen küresel sistem, bu işi başaranlara madalya üstüne madalya takıyor.

III. Dünya savaşı, sinsi bir şekilde ekonomi, tarım, gıda, sağlık, bilim, teknoloji, medya, istihbarat, algı ve zihinsel alanlarda tüm şiddetiyle devam ediyor. Milletlerin olup biteni anlamaması için herkesin uyutulması gerekiyor. Bir düzine devşirme medyatör, sözde aydın  ve bilim adamı bizleri uyutmak için çırpınıyor. Bu akıl oyunu kuralına göre oynanıyor. Kanunsa kanun, bilimse bilim, paraysa para.

Yabancı tohumların istilası ve yerel tohum ticaretinin yasaklanması yüzünden kendi tohumlarımızın soyu tükeniyor. Yani bu felaket, kendi tohumlarımıza ve gıdalarımıza karşı, kendi elimizle yaptığımız resmi bir soykırım. Resmen diyoruz çünkü çoğu ülkede bu kanunu çıkaranlar, yine halkın seçtiği meclisler. İnanılacak gibi değil. Halkı korumakla yükümlü insanlar nasıl oluyor da bu oyunu göremiyor?

Asırlardır bünyemize uygun olan tohumlarımızın soyunu, küresel şirketlerin dayatması sonucu kendi elimizle yok ediyoruz. Yani farkında olmadan gıdalarımızın özü olan tohumlarımızın soyunu kırıyoruz. Bu soykırım değil mi? Ne hakla yapıyoruz? Yüce Allah, ‘OKU’ derken, evrenin her yerindeki ayetlerimizi anla, sebep- sonuç ilişkilerini bul, bilimsel düşün ve davran diyor. Okumak; sadece kıraat etmek, göz gezdirmek değildir. Tohumlar ve içindeki genetik dünya Allah’ın mucizesi ve ayetleridir. Hayatın özü olan tohumlar ve genler Allah’ın emaneti, ecdadımızın vasiyetidir. Bu emaneti gelecek nesillere kim ulaştıracak? Koruma altına alınan kutsal değerlerimiz, cami ve medreselerimiz… ne kadar önemli ise, tohumlarımız da o kadar önemlidir. Tohumlarımız bizim geleceğimiz.

Ecdat yadigarı tohumlarımızın bu sinsi oyunla yok edilmesinin ikinci perdesi daha da vahim : Dışarıdan büyük paralarla ithal edilen GDO’lu tohumlara bağımlı oluyoruz. Çünkü bu tohumlar GDO’lu olduğu için tekrar tohum vermiyor. Bu yüzden her seferinde yeniden ithal etmek zorunda kalıyoruz. Bunları ithal ederken kısırlıktan her çeşit hastalığa kadar bir sürü tehlikeyi de bilmeden ithal etmiş oluyoruz.

Her toplumun bağışıklık sistemi ve florası, beslendiği gıdalara göre asırlar içinde gelişir. Bu yüzden dışarıdan ithal edilen tohumlar, gıdalar ve tarım ürünleri yüzünden alerjik hastalıklara kadar pek çok hastalık giderek artıyor. Her yer hastane doldu, hala uyanan yok. ‘Mahalle aralarına kadar yayılan zincir hastaneler hizmetinizde, daha ne’ demeyin. Hastalıklar içinde kıvranırken milli gelirimiz milyon dolar olsa ne yazar? Ecdadımız ne diyor : ‘Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi’. İnancımız ise, genetiği değiştirilmiş gıdaların üretimi, tüketimi ve ticaretini kesin olarak yasaklıyor.

Bu sinsi savaş yüzünden hastalık harcamalarımız  son 10 yılda tam 10 kat arttı. Diyabetli hasta sayısı 1990 yılında 1 milyon iken 2010 yılında TURDEP II isimli araştırma sonucuna göre 10 milyonu aştı ve erişkin nüfustaki oran % 13.7 bulundu. PURE isimli bilimsel araştırmanın 2013 yılı sonucuna göre ülkemizde diyabet oranı % 22 oldu.

Bu anormal artışa rağmen GDO’ lu mısır şekeri, farkında olmadan herkesin yediği bir sürü gıdanın içinde, beynimizdeki doyma merkezini tahrip etmekle meşgul. Doymak bilmeden sürekli yiyip içen bu insanlar yüzünden, yarın ABD’de olduğu gibi kapılardan sığmayan 300-400 kiloluk şişmanlar görürseniz şaşırmayın. Bunların kurtuluşu yok. Bu obezlerin cenazelerini ABD’de kepçeyle alıp törensiz gömüyorlar. Çünkü bunları taşıyacak cemaat, daha doğmadı.

CREDİT isimli araştırmanın sonuçları ise daha da vahim : Kronik böbrek hasta sayısı 8 milyona ulaştı yani her 6 erişkinden biri gizli böbrek hastası. Her yer diyaliz merkezi doldu, görmüyor musunuz? Sayın Başbakanımızın ısrarla üzerinde durduğu kısırlık oranı da giderek artıyor. Şimdiden her yer tüp bebek merkezi doldu.  % 35 olan kısırlık oranının 2030 yılında % 95 düzeyine çıkacağı hesaplanıyor yani soykırım sadece tohumlarla sınırlı kalmıyor, bizimde kökümüzü kurutuyorlar. Küresel taşeronlar, yıllarca nüfus planlaması diyerek bizi uyuttu. Bunlar, Başbakan’ımızın sürekli dile getirdiği acı gerçekler.

Özetlersek bütün bunların anlamı şu : Yakın zamanda her çeşit hastalıktan sürünmek bir yana, elimizdeki avcumuzdaki paraları da, zincir hastanelerde tahlil, tetkik, teknolojik cihaz ve ilaçlara harcamak zorunda kalacağız. Hastalıklardaki artış milli güvenliğimizi tehdit edecek boyuta gelmek üzere. Şimdi herkese soralım : Bundan daha önemli bir konu var mıdır?  Bizden uyarması.

Amacımız ; kanserden akciğer hastalıklarına kadar giderek artan bir sürü hastalık ve olumsuzluğu anlatarak moral bozmak değil. Amacımız, bizi yok etmeye çalışan hastalık ve kötülük savaşına dikkat çekip, devletimizin önlem almasını sağlamak. Çağımızda savaşlar ekonomi, tarım, gıda, sağlık, bilim, teknoloji, istihbarat, medya, algı ve zihinsel alanlarda yapıldığı için, ülkenin gözü, kulağı ve beyni olan istihbaratın yeni savaş alanlarında yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Aşağıda, TBMM’nin bir satırlık kanunla düzeltmesini beklediğimiz,  tohumlarımız  yani gıdalarımız üzerinde hangi akla hizmet bilmeden uygulanan soykırımın hazin hikayesini okuyacaksınız : http://www.aciamagercek.com/2013/12/16/gida-ve-tohumda-degisimle-ilgili-yazilar/

Siz de yorumunuzu paylaşın: