BESLENME ARAŞTIRMALARINA GÜVENİLEMEZ: BESLENMENİN ARAŞTIRMASI OLMAZ
Bize “adam gibi beslenmeyi” öğreten rahmetli Ahmet Aydın ve Canan Karatay Hoca’ larıma (Allah uzun ömürler versin) saygılarımla…
***
Dünyada her gün beslenmeyle ilgili onlarca, yüzlerce araştırma yapılıyor, yayınlanıyor ama ne yazık ki benim gözümde bunların hiçbirinin hiçbir kıymeti harbiyesi yok.
Çünkü modern tıbbın beslenme ile ilgili hiçbir araştırmasından, yapanlar ne kadar dürüst, iyi niyetli, önyargısız ve titiz olsalar bile doğru sonuç çıkması mümkün değildir.
Zaten, beslenme araştırmalarının başlıca iki hedefi vardır:
BİR: Endüstrinin şiddetine maruz kalan yiyecek ve içeceklerin kusurlarını örtmek ve “parlatmak“.
İKİ: İnsanların binlerce senedir tükettikleri, onları hastalıklardan koruyan tabii yiyecek ve içecekleri “karalamak“.
Beslenmenin araştırması olmaz, bakın neden?
BİR: Günümüzde beslenme araştırmaların önemli bir kısmı gıda endüstrisinin desteği ile yapılmaktadır.
Araştırmalar baştan öyle düzenlenir ki bunlardan endüstrinin menfaatlerine aykırı “olumsuz” netice çıkması mümkün olamaz.
Sonuç beklendiği gibi çıkmadığında bazen istatistik oyunları bazen laf kalabalığı bazen yorumlama numaralarıyla olumsuzluk “paketlenir”.
İKİ: Beslenme araştırmaları “tabiatından” dolayı hatalara açıktır. Bunlar için düzenlenen anketler ne kadar ayrıntılı ve titiz hazırlanmış olursa olsun yanlışlar ve eksikler kaçınılmazdır.
Bu sorgulama anketleri genellikle 100 civarında soru ihtiva eder oysa beslenme hakkında gerçekten doğru bilgiye ulaşmak için en az 1000 ve hatta daha fazla soru gerekir.
Soru sayısı binler mertebesinde olsa bile netice gene de değişmez.
Bu anketler bazı çalışmalarda sadece başlangıçta yapılır ve katılımcının beslenme alışkanlıklarının çalışma süresi boyunca değişmediği kabul edilir ki bu çok ama çok özel kişi ve durumlar dışında mümkün değildir.
Bazı araştırmalarda ise anketler çalışmanın başında ve ortalarında bir veya birkaç defa tekrarlanabilir ama bunun sonuçları da güvenilir değildir.
“Daha dün ne yediğini bile hatırlamayan insanların, son birkaç senedeki beslenme alışkanlıklarıyla ilgili doğru bilgi vermesi mümkün olmadığına” göre fazla söze de gerek yoktur.
ÜÇ: Anket soruları yeterli ve doğru olsa bile yiyecek ve içeceklerin kalitesinin bir olması imkânsızdır. Mesela en azından muhtevası birbirinden çok farklı “onlarca” çeşit çikolata vardır ve hepsini birbirinin eşi olarak kabul etmek mümkün değildir.
DÖRT: Yiyecek ve içeceklerin miktarları kadar hangi yiyeceklerle berber yenip içildiği, bunların hazırlanma şekilleri, aç veya tok, gece veya gündüz tüketilmeleri gibi beslenme ile ilgili birçok faktörün hesaba katılması gerekir ama böyle bir şey pratik olarak imkânsızdır.
BEŞ: Her katılımcının eğitimi, sosyo-kültürel ve ekonomik durumu, hayat şartları, çevresi, beslenme dışı alışkanlıkları gibi sonuçları etkileyen bazı faktörler dikkate alınsa bile bunlar mutlaka eksik kalacaktır ve bunları doğru değerlendirmek de çok zordur.
ALTI: Katılımcıları yaş, cinsiyet ve başka birçok özellikleri hesaba katılarak birbirine eşit iki gruba ayırmak asla mümkün olamaz (tek yumurta ikizleri bile birbirinin eşi kabul edilemez) ve dolayısıyla da iki grubun kıyaslanmasından sağlıklı bir sonuç çıkmaz.
Metodoloji bakımından hiçbir kusuru ve eksiği olmayan, randomize kontrollü iki beslenme araştırmasından birbirinin tamamen zıddı sonuç çıkabilir ki zaten de öyle olmaktadır.
Birbirinin eşi olan iki grup yaratmak mümkün olmadığına göre bunların kıyaslanmalarından doğru sonuç çıkması da beklenemez.
Gelelim neticeye
Binlerce senedir sağlıkla yiyip içen insanlara bilimsel beslenme araştırmalarına dayanarak her beş senede bir yeni beslenme tavsiyelerinde bulunmak bu araştırmaların “faso-fiso” olduğunun açık ve net ispatıdır.
Beslenme araştırmalarının sonuçları, günümüzde salgın boyuta erişen hiçbir hastalığın olmadığı senelerdeki beslenme özellikleriyle kıyaslanıp sonuçları bununla uyumlu olduğunda dikkate alınabilir.
Beslenmede temel referans “adam gibi beslenme” yani atalarımızın beslenme modeli olmalıdır.
Binlerce senede milyarlarca insan üzerinde gerçekleşen bu muazzam “araştırmanın” sonuçlarıyla uyuşmayan araştırmalara sadece gülünür geçilir; bunların yayın olmak dışında bir değeri yoktur.
Ezcümle, beslenmenin araştırması olmaz!
Çok güzel anlatıyorsunuz çok iyi anladım ne demek istediğinizi. Diyorsunuz ki özet olarak atalarınızın yediklerini yiyin sağlıklı olun araştırmalarla falan uğraşmayın
İnsanlara sözüm ona bu bilimsel çalışmalara dayanarak tereyağ yerine margarin ve bitkisel yağ yiyin dendi. Yağ damarları tıkar tahılları yiyin dendi. Yumurta yasaklandı kırmızı et yasaklandı. Ne oldu? Sonunda dünyanın tümü kalp hastası oldu. Güya şimdi bundan vazgeçiyorlar. Sevsinler.
Yazınızda belirtilen duruma ilişkin (hem alelade anketler hem de üniversite vb kurumların bilimsel araştırmaları ile ilgili) yorumlarınızda ciddi doğruluk payı olmakla birlikte bu bakışın, zaten yaygın popülizm ile bilimsel araştırmalara ve bilgiye saygının minimum olduğu bir toplumda yaratacağı olumsuz etkiyi göz önüne almanızı beklerdim. Bunun yaydığı görüş “siz bilimi milimi ve araştırmaları boş verin, babadan dededen kalma yöntemlere güvenin”. Bence bu doğru olamaz. Saygılarımla.
Kemal bey mevzu beslenme ise bunun bilimi milimi olmaz. Dünya bu sizin de desteklediğiniz bilim koruyuculuğu anlayış yüzünden hasta edildi ve edilmeye de devam ediyor. Buna bir son vermek lazım. Bilim kendisine saygı duyulmasını istiyorsa önce dürüst olmak zorundadır.