TIPTAN UZAK SAĞLIKLI HAYAT, OOOH NE RAHAT!
Benim “Tıptan uzak sağlıklı hayat” felsefeme okyanus ötesinden destek geldi.
Bilmeyenler için tekrar edeyim:
Ben sağlıklı ve uzun yaşamak, hastalıklardan korunmak için tıbba gerek olmadığını, bunun tamamen adam gibi beslenme ve adam gibi bir hayat tarzıyla mümkün olacağını savunuyorum.
Huffingtonpost’ da Ilana Strauss’ un “Tıp insanların gerçekten uzun yaşamasını sağlıyor mu” (Does Medicine Actually Make People Live Longer?) başlıklı yazısı sanki benim kalemimden çıkmış gibi.
Biraz kısaltarak sunuyorum:
Ben çocukken, büyüklerim erişkin yaşlara geldiğimde tıbbın insanların 150 sene yaşamasını sağlayacak kadar ilerlemiş olacağını söylerlerdi.
Bu mümkün görünüyor. Ne yazık ki, kişisel olarak benim için değil, kavram olarak.
Ne de olsa, modern tıp elbette yüzlerce yıldır insan ömrünü uzatmıyor mu, öyle değil mi?
17. asır filozoflarından Thomas Hobbes modern dönemden önceki hayatı pis, kaba ve kısa şeklinde tarif ediyordu.
Bugün de aynı özlü zarafetle olmasa da bu fikri hâlâ tekrarlayanlar var.
Birçok kişi insanların geçmişte çok genç yaşlarda öldüklerini, bugün tıp sayesinde daha uzun yaşadıklarını sanır.
Belki yakında hepimiz 150. yaş günümüzü kutluyor ve hatta ölümsüzlüğe erişmiş bile olabiliriz.
Evet, bu çok hoş bir düşünce ama tamamen hayâl mahsulü!
Atalarımdan daha uzun yaşayacağım ama buna doktorların ve ilaçların bir katkısı olmayacak veya çok az olacak.
Albert Einstein College of Medicine New York’ da genetik profesörü olan Jan Vijg “Büyük resme baktığımızda modern tıbbın buna katkısı çok az” diyor.
Eskiden olduğumuz yerlere dönüş
Binlerce sene önce, tüm insanlar avcı-toplayıcı iken bunların beklenen hayat süreleri 30’ lardaydı.
O zamanlar ve insanlık tarihinin çoğunda birçok bebek ve çocuk öldüğü için ortalama hayat süresi kısalıyordu.
Avcı-toplayıcıların hayatlarını araştıran US Santra Barbara’ da antropolog olan Michael Gurven “ Çocukluk dönemini geçenler 68-78 yaşlarına kadar yaşıyorlardı” diyor.
On bin seneden fazla zaman sonra durum fazla değişmiş değil.
Dünya Sağlık Örgütü’ nün (DSÖ) 2016 verilerine göre ortalama insan ömrü 71.4 senedir.
CDC, USA’ da 2016’ da 78.7 olan hayat süresini 2017’ de 78.6’ ya indirdi.
DSÖ de Amerika’ da yaş beklentisini 78.5 olarak bildiriyor; hükumete ait veriler ve Washington Üniversitesi’ nin küresel sağlık çalışması bu sürenin azalmakta olduğunu gösteriyor.
İnsanlar göçebeliği terk etmeye başladıktan ve toprağı ekip biçmeye başladıktan sonra nüfus hızla arttı ve hayat beklentisi de aniden düştü.
Harvard Üniversitesi’ nden evrim biyolojisi profesörü Daniel Lieberman “Tarım işe karışınca ortalama yaşama süresi de düştü. Tarım başladıktan sonra çok az insan ileri yaşlara kadar yaşayabilir oldu” diyor.
Tarım sayesinde daha fazla yiyecek üretildi, birbirine yakın yerlerde, çoğu zaman evcil hayvanlarla beraber yaşayan, kalabalık nüfuslar ortaya çıktı.
Bu durum enfeksiyon hastalıklarının yaygınlaşmasına sebep oldu.
Avcı-toplayıcılar kendileri için çeşitli yiyecekler buluyor olsalar da çiftçilerin öncüleri malnütrisyondan mustarip idiler. Bunların iskeletlerinde anemi ve stres çizgilerine ait birçok deliller bulundu.
2007’ deki bir araştırmaya göre bunlar avcı-toplayıcılardan 10 sene daha az yani ortalama olarak 20 sene yaşadılar.
Nihayet insanlar tarıma uyum sağladılar ve daha uzun yaşamaya başladılar ama beklenen hayat süreleri binlerce sene durgunluk içinde kaldı.
Hayat beklentisi ancak yüz sene kadar önce arttı ama genel kabule zıt olarak bunun modern tıpla bir alakası yoktu.
Esas önemli olan sanitasyon (hıfzıssıhha, sağlığı koruma) idi, ilaçlar değildi.
Taş devrinde kardiyoloğa ihtiyaç yoktu
19. asır sonları ve 20. asırda mikropların nasıl yaşadıklarını öğrendi ve daha fazla kanalizasyon inşa ettiler, doğumda suyu kaynattılar, içme suyunun temiz olmasına dikkat ettiler. Gıda dağıtımı da daha iyileşti ve açlık azaldı.
Lieberman “Tıptan ziyade halk sağlığına daha fazla müteşekkiriz” diyor ve ilave ediyor: II. Dünya Savaşından sonra antibiyotik kullanımı yaygınlaştıkça ölüm oranları da düştü.
1870’ lerde Amerika ve Avrupa’ da ortalama ömür 30’ lu yaşların ortalarıydı, bundan sonra sürekli artarak 1950’ de 58-65’ e ulaştı.
Bu, ilaçların faydasız olduğu manasına gelmez. Sanitasyon, antibiyotikler ve aşılar hayat beklentisini artırmada en büyük etkenlerdir; insanların tarıma geçmesiyle ortaya çıkan hastalıklarla bu sayede savaşılabildi.
Lieberman’ a göre avcı-toplayıcılarda kalp hastalığı çok nadirdi ama bugün bir numaralı ölüm sebebidir. Taş devrinde kardiyologlara ihtiyaç yoktu.
Ayrıca şunu da vurguluyor, kalp hastalıklarının nerdeyse tamamı önlenebilir ve USA’ da ölümlerin başlıca sebepleri sigara, kötü beslenme ve hareketsizliktir.
İlaçlar ne yapabilir ve ne yapamaz?
O zaman neden bu kadar çok insan neden ilaçları ölümsüzlüğün çaresi gibi görüyor diye sordum. Güldü.
USA’ da bir numaralı ölüm sebebi kalp ikinci ise kanserler, üçüncüsü ise tıbbi hatalardır.
Modern tıbbın gerçek değeri hakkındaki bakış açımız biraz çarpık olabilir.
Amerikalılar sağlığa senede 3.5 trilyon harcıyor ki bu kişi başına 10.739 dolar olan ekonominin yüzde 17.9’ udur. Son 18 senede sağlık hizmetlerinde çalışan insanların sayısı iki mislinden fazla artmıştır ve hâlâ da sağlık çalışanı eksiği vardır.
Tıbbın insan hayatını şiddetle artırdığını derinlemesine inceledik ve incelemeye de devam ediyoruz.
Sağlık endüstrisi, kendi önemini çok iyi pazarlarken, hastalıkları hayat tarzı değişiklikleriyle önlemek yerine tedavi etmeyi pompalıyor. İnsanlar tembeller, hap içmek egzersiz yapmak daha kolaylarına geliyor.
Doktorlar birçok kronik hastalığı tedavi edemezler ama insanları daha uzun sürede ölmelerine yardım edebilirler.
İlaçlar öyle harika şeyler değildir. Hepimiz, ilaçlar olmasa hayatta kalamayacak olan insanlar olduğunu biliyoruz ama doktorlar bir insana ancak hasta ise yardım edebilirler ve birçok kronik hastalığı da tedavi edemezler ve fakat insanların daha uzun sürede ölmelerini sağlayabilirler.
Biz sizi uzun süre hayatta tutabiliriz ve hasar da tam bu noktada gerçekleşiyor, biz onlara şifa vermiyoruz, onları daha uzun süre hayatta tutuyoruz.
Evet, yaşıyor ama iyi değil!
USA’ da “hayat beklentisi” 80 seneye yakın ama “sağlıklı hayat beklentisi” (bir insanın ağır hastalıklarla geçirdiği seneler çıkarıldıktan sonraki süre) sadece 68.5 senedir, bu küresel olarak da 63.1’ dir.
150 sene yaşamaya 10 bin sene öncekinden daha yakın değiliz.
Bilim adamlarının da insanların 115 sene yaşamaya evrilmiş olduklarını bildiren hedef daha doğrudur.
Eğer sağlıklı ve uzun yaşamak istiyorsanız çoğumuzun en iyi doktorlara da bilim adamlarının keşfedeceği sihirli bir hapa da ihtiyacınız yok. Daha fazla bisiklete binin, daha fazla salata yiyin, aynı kapıya çıkar.
Kaynak: https://www.huffingtonpost.com/entry/medication-live-longer-longevity_us_5c1a9231e4b0ce5184b9bcc1