BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ NASIL ZAYIFLAR VE GÜÇLENDİRMEK İÇİN NELER YAPMAK GEREKİR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

BBC‘ nin haberi:

Pandemi dönemi, bağışıklık sistemimizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Hücre, doku ve organlardan oluşan bu karmaşık ağ, vücudumuzun kendisini enfeksiyon ve hastalıklara karşı savunurken kullandığı en önemli silahı.

Vücudun diğer bölümlerinde olduğu gibi bağışıklık sistemi de yıllar geçtikçe yaşlanıyor ve insanları da hastalık riskine daha fazla maruz bırakmaya başlıyor.

Bilim insanlarının 65 yaşın üzerindekilerin Covid-19’u ağır geçirme riskinin daha yüksek olduğuna dair uyarılarının arkasında kronik hastalıkların yanı sıra bağışıklık sistemlerinin yaşlanmış olması da yer alıyor.

Ancak bağışıklık sisteminin yaşlanması her zaman kimlikteki yaşla aynı gitmeyebiliyor.

İsrail’de bulunan Technion Teknoloji Enstitüsü’nden immünoloji uzmanı Shai Shen-Orr, BBC’ye yaptığı açıklamada, “Kimlik yaşı 80 olan ancak 62 yaşındaki birinin bağışıklık sistemine sahip kişiler var. Bazı durumlarda bu tam tersi de olabiliyor” dedi.

Uzmanlar, bazı basit adımlar atılarak yaşlanma sürecinin yavaşlatılabileceğini söylüyor.

Ancak buna geçmeden önce bağışıklık sisteminin nasıl çalıştığını bir hatırlayalım.

Azalan T ve B hücreleri

Bağışıklık sisteminin farklı akyuvar türlerinden oluşan iki farklı kolu bulunuyor. Bu akyuvarlar, özel olarak vücudun savunmasında görev yapıyor.

İlk savunma hattımızı doğal (doğuştan) bağışıklık oluşturuyor. Neredeyse vücudumuzda yabancı bir canlının varlığını hissettiği ilk anda devreye giriyor.

İngiltere’de bulunan Birmingham Üniversitesi’nden Enflamasyon ve Yaşlanma Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Janet Lord, bağışıklık sisteminin verdiği bu yanıtın “bakterilere saldıran nötrofil, bağışıklık sistemini organize eden ve diğer bağışıklık sistemi hücrelerini enfeksiyona karşı uyaran monosit ile, görevi virüs ya da kanserle mücadele etmek olan NK (doğal öldürücü hücreler)” içerdiğini aktardı ve “Yaşlandıkça, bu üç hücrenin çalışması da aksamaya başlıyor” dedi.

Doğal bağışıklığa ek olarak bir de belirli bir patojenle mücadele eden T ve B lenfositlerinden oluşan ‘edinilmiş bağışıklık’ bulunuyor.

Bu bağışıklığın devreye girmesi birkaç gün sürüyor ancak bir kez devreye girdiğinde mücadele ettiği patojeni ileride de hatırlıyor ve tekrar görülmesi halinde yeniden savaşabiliyor.

Lord, “Yaşlandıkça, vücudun ürettiği yeni lenfosit sayısı da azalıyor ancak SARS-CoV-2 gibi yeni bir enfeksiyonla mücadele etmek için de bunlara ihtiyacı var. Ve vücudunuzun geçmişte başka enfeksiyonlara karşı geliştirdiği bu hücreler bile yaşla beraber iyi çalışmamaya başlıyor” dedi.

Bunun nedeni de yaşla birlikte bağışıklık sisteminin işlevinin bütününde bir zayıflama olması.

Doğal bağışıklık ise biraz daha fazla hücre üretiyor ancak bu ürettikleri de iyi bir şekilde çalışmıyor. Edinilmiş bağışıklığın oluşturduğu kemik iliğinde üretilen ve antikor üreten B lemfositleri ile boyun altı bezlerinde üretilen, patojen ya da enfekte hücreleri tanımlayıp öldüren T lemfositlerinin de sayısı düşmeye başlıyor.

Lord, T hücrelerinin sayısındaki düşüşün “boyun altı bezlerinin 20 yaşından sonra küçülmeye başlamasından” kaynaklandığını belirtti.

Lord, “Bunlar giderek küçülüyor ve 65-70 yaşına ulaştığınızda bu bezlerin büyüklüğü de normalin yüzde 3’üne kadar düşmüş oluyor” dedi.

Patojenlerin hafızasını tutan bu hücrelerin kaybolması, enfeksiyona karşılık verme gücümüzün yanı sıra, yaşlandıkça bu hastalıklara karşı koruma sağlayan aşıların da etkisini kaybetmesine yol açıyor.

İsrailli uzman Shai Shen-Orr, grip aşısıyla ilgili olarak 65 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin yüzde 40’ının aşıya karşılık geliştiremediğini söyledi.

Bir başka sorun da yaşlanmanın kan ve dokulardaki enflamasyonun artmasına yol açması.

Prof. Lord, “Düzgün bir şekilde çalışmamasına ek olarak, bağışıklık sistemindeki hücreler enflamasyona ve bu da sayısız hastalığın ortaya çıkmasına yol açar” dedi.

Yaşlandıkça tüm bu değişiklikler de gözle görülür oluyor. California Üniversitesi’nden (UCLA) araştırmacı Encarnacion Montecino, BBC’ye yaptığı açıklamada, yaşla birlikte görülen bu değişimlerin “enfeksiyon ve yaralamaların ardından daha zor iyileşmeye” neden olduğunu belirtti.

Encarnacion Montecino, böylece bu enfeksiyonların bazılarının kronik hale geldiğine dikkat çekti.

Montecino, “Zona ve tüberküloz gibi kontrol altına alınmış enfeksiyonlar tekrar ortaya çıkabilir. Bu da yeni patojenlere ve kansere olan hassasiyeti artırabilir” dedi.

Tek etken yaş değil

Her ne kadar yıllar geçtikçe hepimizin sağlığında bozulma görülse de, bunun hızı kişiden kişiye değişiyor.

Bunda da sadece kalıtsal özellikler değil, insanların yaşam tarzları da etkili oluyor.

Kısa bir süre öncesine kadar bağışıklık yaşını belirlemek mümkün değildi.

Ancak ABD’de bulunan Stanford Üniversitesi ile birlikte yaptıkları çalışmalar sonucunda Shen-Orr ve ekibi, bunun tespit edilmesini sağlayan bir yöntem geliştirdi.

İnsanların bağışıklık yaşı, belli hastalıkların tedavisinin başarılı olmasından kritik önem taşıyor.

Shen-Orr, “Bağışıklık sisteminde bulunan 18 hücre türünün yapısını ve kan örneğindeki genlerin durumunu inceleyerek, bir kişinin bağışıklık sisteminin yaşlanma sürecinin hangi aşamasında olduğunu görebiliyoruz” dedi.

Bağışıklık sistemindeki zayıflamanın hızını belirleyen etkenler arasında cinsiyet de yer alıyor.

UCLA’den Montecino, “Her ne kadar yaşlanma süreci cinsiyetten bağımsız, herkesin başına gelse de, hormonların belli bazı etkilerinden dolayı yaşlanma süreci kadınlar ile erkeklerde farklı hızlarda görülüyor” dedi.

Montecino’nun verdiği bilgiye göre, kadınlarda menopoz dönemi bağışıklık sistemine faydalı olduğu bilinen östrojen hormonunun koruyucu etkisinin istikrarlı bir düzeye ulaşmasına neden oluyor.

Daha faal bir yaşam

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi yaşlanma süreci yavaşlatılabilir. Burada esas önemli olan fiziksel olarak faal bir yaşama sahip olmak.

Prof. Dr. Janet Lord, “Bugün artık uzun süre oturmanın vücuda etkisi sigara içmenin geçmişte yarattığı etkiye benzer. Yaşamları boyunca faal bir hayat benimseyen kişilerle ilgili çalışmalarda inanılmaz sonuçlar elde ediliyor. Bu kişilerin daha fazla T hücresine sahip olduğu ve boyun altı bezlerinin de küçülmediği görülüyor” dedi ve şunları ekledi:

“Yapılan bir başka araştırmada da kişilerin gün içerisinde attığı adımlar incelendi ve burada da günde 10 bin adım atanların nötrofillerinin 20 yaşındakiler gibi olduğu anlaşıldı. Bu sayının adım ölçmeye yarayan şirketlerin bir uydurması olduğunu düşünürdüm ancak yaptığımız araştırma bizde büyük bir şaşkınlık yarattı.”

Bağışıklık sisteminin gücü, kişilerin ne kadar spor yaptıklarına bağlı. Ancak uzmanlar, arada sırada ayağa kalkmak, eğilip ayak parmaklarına dokunarak esneme hareketi yapmak, merdiven çıkmak ve hafif ağırlık kaldırmak gibi basit hareketlerin de etkili olduğunu belirtiyor.

Prof. Dr. Lord, “Sadece hareket edin. Ne kadar hareket ederseniz o kadar kâr” dedi.

Bir başka önemli unsur da beslenme. Lif oranı yüksek ve fermente yiyeceklerle beslenmek ve kırmızı eti azaltmak, bağırsaklardaki faydalı mikroorganizmaların sağlıklı kalmalarına yardımcı oluyor.

Ayrıca, uzmanlar günde en az 6,5-7 saat uykunun gerekli olduğunu belirtiyor.

Zamanı tersine çevirmek

Yaşlanmayı yavaşlatmak ile bu süreci tersine çevirmek birbirinden farklı iki şey. Peki ama yaşlanma sürecini tersine çevirmek mümkün mü?

UCLA’den bir grup araştırmacı geçen yıl içerisinde bilimsel Nature dergisinde yaptıkları bir araştırmanın sonucunu yayımladı. Bu araştırmada, biri büyüme hormonu, diğer ikisi de diyabet ilaçları olmak üzere yaygın kullanılan üç ilaçtan oluşan bir kokteylin, yaşları 51 ile 65 arasında değişen, her biri beyaz ve erkek olan dokuz gönüllüden oluşan grubun biyolojik yaşını ortalama 2,5 yıl aşağı çektiği görüldü.

Araştırmacılar, katılımcıların bağışıklık sistemlerinin de “gençleşme işaretleri gösterdiğini” belirterek, dokuz kişiden yedisinde boyun altı bez dokularının yeniden oluştuğuna dikkat çekildi.

Shen-Orr, ekibiyle birlikte yine bir ilaçla ilgili yaptıkları çalışmaların da henüz sonuçlarının yayımlanmadığını ancak ilk bulguların yaşlanmanın tersine çevrilmesinin mümkün olduğuna işaret ettiğini belirtti.

Shen-Orr, “Bağışıklık yaşında azalma olduğunu gördük ancak bunun kalıcı olarak korunup korunamayacağını henüz bilemiyoruz” dedi.

Ancak yine de kötüye gidişi yavaşlatmak, bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesi sürecinde de kritik bir adım olabilir.

Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-55528787

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: