“Bağırsak mikrobiyotası” dendiği zaman bağırsaklarımızda yaşayan tüm mikropları anlıyoruz. Bağırsak mikrobiyotasında 1.000 kadar farklı türden bakteri ve bunlara ait 3 milyondan fazla gen (insan genlerinden 150 misli fazla) bulunuyor ve bunların ağırlığı 2 kilogramı buluyor.

Diyabetik polinöropatide serum kolesterol seviyelerinin azalmasıyla sinir lezyonlarını sayısını arttığı ve sinir iletim hız ve amplitüdlerinin azaldığı gösterildi. “Kolesterol seviyeleri ne kadar düşük olursa o kadar iyidir” çığlığı atan statin meftunlarına önemle duyurulur.

SİBO, ince bağırsaklarda aşırı miktarda bakteri üremesine bağlı olarak gelişen, yeni tanımlanmış bir hastalıktır. Mide ağrısı, hazımsızlık, gaz, ishal veya kabızlık başlıca belirtileridir, zamanla beslenme bozukluğu ortaya çıkabilir. Hastalık nefeste hidrojen ve metan ölçümü ile teşhis edilir. Tedavide geniş spektrumlu antibiyotiklerden ve özel diyetten faydalanılır.

Yüzlerce tıbbi uygulamanın etkisiz veya yanlış olduğu, bazılarının ölümcül olabileceği, bazılarının sağlık harcamalarını gereksiz yere artırabileceği bildirildi. 2500 yıl evvel “Önce zarar verme” diyen Hipokrat da bugün yaşıyor olsaydı “Tıptan uzak sağlıklı hayat” prensibini benimserdi, öyle değil mi?

Bebeğin bağışıklık sistemi ve metabolizmasının nasıl gelişeceğinin belirlenmesinde “anne sütünün” de büyük önemi vardır. Bunun için, bebeğin sütü anne memesinden emmesi gerekir, pompa ile alınan ve daha sonra biberonla verilen süt doğrudan emilen süt kadar faydalı değildir.