TARAMAYLA BULUNAN TÜMÖRLER GERÇEKTEN ÖLÜMCÜL MÜDÜR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

“Taramayla bulunan tümörler gerçekten ölümcül müdür?” sorusu hakkında genel fikrim:

BİR: Özel risk grupları dışında kalanlara tarama yapılmasını doğru değildir.

İKİ: Bizde yapıldığı gibi hiçbir sistematiği olmayan taramaları aksine çok zararlı olabilir.

ÜÇ: “Erken teşhis haya kurtarır” sözü ne kadar gerçekse “Erken teşhis hayat karartır“sözü de o kadar gerçektir.

***

Yavuz Dizdar‘ ın yazısı:

Tıp mesleği uygulamalarının teknoloji zemininde geliştiğini, ama hekimlik nosyonunun ortadan kalktığını sık sık yazıyoruz. Bu durum daha çok görüntüleme alanında ortaya çıkıyor. Örneğin yeni bir görüntüleme yöntemi kullanıma giriyor ya da bilinen bir görüntüleme yönteminin kullanım alanı genişliyor. Bu durumda önceki “klasik” yöntemlerle görüntülenemeyenler de görünebilir hale geliyor.

Resim: Mamografide farklı görünümler (http://densebreast-info.org/img/patients-faq_clip_image002.png adresinden alınmıştır)
Resim: Mamografide farklı görünümler 

En çok bilinen meme görüntülemesi örneğiyle anlatmaya çalışalım. Meme tümörü için tarama yapılması bütün tıp otoriteleri tarafından önerilen bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın gerekçesi olan ”erken tanı hayat kurtarır” mottosunun ne kadar geçerli olduğu bilinmese de, mamografi cihazlarının yaygın biçimde kullanıma girmesi, devletin bunu geri ödeme kapsamına alması ister istemez mamografi yapılan sağlıklı kadınların sayısını da artırır. Burada “klasik” (standart) tarama yöntemi meme muayenesi, meme ultrasonografisi ve mamografisi üçlüsünün beraber kullanımıdır. Meme dokusu genç bireylerde mamografi ile görüntülemez, yapının detayı ancak menopoz gerçekleştiğinde mamografi ile sağlıklı değerlendirilebilir hale gelir. Dolaysıyla zaten 50 yaş sonrası için önerilen tarama bu mantığa oturur.

Erken tanı gerçekten hayat kurtarır mı?

Ultrasonografi ve mamografi memede ele gelmeyecek derin yerleşimli oluşumları da başarıyla görüntüler. Ultrasonografi meme dokusunun ses dalgalarının geçirmesi / yansıtması prensibine dayanırken, mamografi X-ışınlarıyla bir görüntü farkı olup olmadığını ölçer. Böylelikle (yani ele gelmese, şikayet oluşturmasa bile) saptanan kitleler cerrahi yöntemle çıkarılır. Daha sonra saptanan ve çıkarılanın ne kadar birbirini tuttuğuna bakılır, yani çıkarılan kitle patolojik olarak incelenir. Kanser başta olmak üzere pek çok tanıda patolojik (mikroskop altında) inceleme “altın standart olarak kabul edilir. Böylelikle uzun bir zaman sürecinde biriken veriler de meme kanseri taramasının “erken tanı hayat kurtarır” sonucuna varmasını sağlar.

Ama aynı noktada bir paradoks da ortaya çıkar. Tıp “erken tanı hayat kurtarır” derken saptanan bütün meme tümörlerinin hastanın hayatını tehdit edecek bir hastalık haline dönüşeceğini “varsayar”. Oysa bilimde varsaymak gibi bir durum söz konusu değildir, bu bir tahmindir. Saptanan her tümörün kişiyi (hasta diyemiyoruz, zira hastalık beyan etmemektedir) mutlaka öldüreceği tıbbın varsayımıdır. Dolayısıyla bilimsel anlamda bu iddiada bulunabilmek için “meme tümörü saptanıp, patolojiyle doğrulanıp, ama başka girişim yapılamaksızın takip edilen” bir grup da gereklidir.

Bulunan her kitlenin kansere dönüşeceği genellikle varsayımdır

Görülen o ki aynen erkeklerin prostatında olduğu üzere, kadınların memelerinde de zaman içinde tümör odaklarının ortaya çıkması doğal bir süreçtir. Seksen – 90 yaş aralığındaki erkeklerde prostat kanseri odağı bulunmasının mutlak olduğu otopsi serileriyle kanıtlanmıştır, ama bunlar hastalık yapmamaktadır. Prostat için “yakın takip” bir seçenek oluştururken, memede bulunan kitleler mutlaka çıkarılıp kemoterapi ve radyoterapi de büyük olasılıkla tedaviye eklenir.

Bu anlattığımız durumun bilimsel karşılığı “validasyon”, yani onaylamadır. Ultrasonografi-mamografi bulguları patolojiyle valide edilir, yani bulunanın patolojik incelemeyle de karşılığı olduğu gösterilir. Ama taramayla bir şekilde bulunan tümörün illa ciddi bir hastalık haline dönüşeceği varsayımdır, validasyonu yetersizdir. Zira kitle bulunan herkes tedaviye alındığından tedavinin mevcut duruma, hastanın geleceğine katkısı saptanamaz. Ama ektiğiniz “erken tanı hayat kurtarır” sözü sonsuza kadar yaşar, hasta olmayan bireyin hasta edecek kadar tedavi görmesi de yanına kalır.

Ve derken yeni bir görüntüleme yöntemi daha uygulamaya girer, meme manyetik rezonans (MR) incelemesi, işler tümden karmaşık bir hal alır.

Kaynak: http://yavuzdizdar.com/tipta-validasyon-onaylama-sorunu-taramayla-bulunanlar-gercekten-olumcul-mudur/

Siz de yorumunuzu paylaşın: