Bugünlerde en çok karşılaştığım soruların başında “Grip aşısı olalım mı, olmayalım mı?” geliyor. Ben kimseye “Grip aşısı ol veya olma” demiyorum.
Grip aşısı ile ilgili halka söylenmeyen, halkın hatta doktorların bir kısmının da bildiğini sanmadığım araştırma ve bilgileri sizler için özetledim.
Grip aşıları tamamen ticari bir mantıkla hazırlanıyor
Grip aşıları tamamen ticari bir mantıkla, grip virüslerinin yüzeylerinde bulunan ve sürekli olarak mutasyona uğrayan antijenlere göre hazırlanır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyanın 100’den fazla bölgesindeki laboratuvarlarında en çok hastalık yapan grip virüsü türlerini belirler ve bunlar içinden gelecek mevsimde salgın yapma ihtimali en yüksek olan 2 A 2 B tipi virüsü aşı üreticilerine bildirir.
DSÖ’nün bu tahmini tutmadığında aşıların hiçbir koruyuculuğu da olmayacaktır.
Oysa grip virüslerinin tümünde ortak olan ve yüzeydeki antijenler gibi mutasyona uğramayan antijenlerden hem koruyuculuğu ömür boyu sürebilen ve hem de mutasyonlardan etkilenmeyecek aşı hazırlanması mümkündür ve bununla ilgili çalışmalar vardır.
Gel gelelim böyle bir aşı, her sene yüz milyonlarca doz aşı satan endüstrinin işine gelmediği için bununla ilgili çalışmalar destek görmemektedir.
Salgın yapan virüsün doğru tahmini de işe yaramıyor
DSÖ’nün tahmini doğru çıktığında da aşılar etkili olamayabilir. Bunun sebebi ise aşı üretiminin tavuk yumurtasında yapılmasıdır.
Son senelerde virüslerin yumurtada üreyebilmeleri için mutasyon göstermeleri gerektiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla DSÖ salgın yapacak türü doğru tespit etmiş olsa bile aşı mutasyona uğramış virüsler ihtiva ettiğinden etkisiz kalacaktır.
Grip aşıları sadece antikor cevabı oluşturur
Yüzey antijenlerine göre hazırlanan grip aşıları sadece bir antikor cevabı oluşturur; oysa virüslere karşı hücresel bağışıklık ve lokal bağışıklık da çok önemlidir, ama grip aşısı bunları sağlamaz.
Grip virüsü alarak hastalananlarda hem antikor hem hücresel ve hem de lokal bağışıklık gelişir ve hücresel bağışıklık sayesinde ömür boyu devam eder.
Grip aşılarının sağladığı antikorlar 2 hafta sonra yükselir ve daha sonra giderek azalmaya başlar, birkaç ay içinde de sıfırlanır yani aşıların koruyuculuğu kalmaz.
Hatta Birleşik Krallık ve Kanada’da yapılan araştırmalarda grip aşılarının etkinliğinin birkaç ay sonra eksiye düştüğü yani gribe yakalanma ihtimalini artırdığı da gösterilmiştir. Bu sebeple de grip aşısının senede iki kere yapılması tavsiye edilmektedir.
Grip hastalığında viremi yani kanda virüs çoğalması olmadığı için bu antikorların işe yaraması da zaten beklenmemelidir.
Grip aşılarının koruyuculuğu çok düşüktür
İşe yarayan bir aşıdan bahsedebilmek için aşının etkinliğinin yüzde 90’dan fazla olması gerekir.
Meşhur CIDRAP raporuna göre, grip aşılarının, antikor cevabının en yüksek olduğu sağlıklı genç erişkinlerdeki etkinliği bile yüzde 60’ın altındadır.
Buna göre grip aşıları için faydalı demek mümkün değildir.
ABD’de geçen grip sezonunda grip aşılarının etkinliği şubat ayında yüzde 47 olarak bildirilmiş, ama ikinci dönemde mutasyona uğrayan virüsten dolayı etkinlik yüzde 9’da kalmış ve böylece tüm mevsim genel etkinliği yüzde 29 olarak gerçekleşmiştir.
Grip aşılarının geçtiğimiz senelerdeki etkinliği Avustralya’da yüzde 10 Kanada’da ise yüzde 17 olarak bulunmuştu.
Buruna püskürtülerek uygulandığı ve canlı virüs ihtiva ettiği için teorik olarak hem lokal hem hücresel bağışıklığı uyarması ve çok yüksek koruyuculuk sağlaması beklenen grip aşısının (FluMist) etkinliğinin yüzde 3 olduğu ortaya çıkmış ve bu sebeple de tavsiye edilmez olmuştur.
Grip aşısı olanların sayısı arttıkça ölümler azalmıyor, artıyor
Her sene giderek daha çok insana grip aşısı yapılan ABD’de önceki sene 145 milyon kişi aşılanmış ama o sene 80 bin kişinin gripten öldüğü ortaya çıkmıştır.
Adeta aşı yapılan kişi sayısı arttıkça da gripten ölümler de artmaktadır.
Nitekim ABD’de gripten ölüm sayısı çok daha az insanın aşı olduğu senelerde en fazla 36 bin olarak bildirilmiştir.
Grip aşılarının koruyuculuğu ile ilgili en önemli bilgi ise aşı prospektüslerinde yer alan şu ifadedir:
Aşı olduktan sonra grip hastalığının azaldığını net olarak gösteren kontrollü araştırmalar mevcut değildir.
Bir insana sadece gripten korunmak için etkinliği sıfıra kadar düşen bir aşıdan 80-100 kere yapılması akıl ve mantık dışıdır
Dünya tıbbının tavsiye ve ikazlarını emir kabul ettiği CCD ve ACIP 6 aylıktan itibaren herkese her sene grip aşısı tavsiyesinde bulunmaktadır.
İnsan ömrünün ortalama 80 sene olduğu ve bazı seneler iki grip aşısı bile tavsiye edildiği dikkate alındığında bir insanın ömrü boyunca sadece grip için 80-100 kere aşı olması gerekir ki bu aşıların koruyuculuğu kavramıyla çelişir.
Aşı denince, insanları bir veya bazı durumlarda birkaç defa yapıldığı zaman o hastalıktan ömür boyu koruyan uygulamalar anlaşılır.
Grip aşıları kalıcı bağışıklığın gelişmesini önlüyor
Grip aşısı olmanın önemli bir sakıncası da vücutta hiçbir zaman kalıcı bağışıklığın oluşmamasıdır.
Domuz gribi salgınında Kanada’da o seneye kadar hiç grip aşısı olmayanların hastalığa yakalanmadıkları veya çok hafif atlattıkları ama grip aşısı olanların ağır bir hastalık tablosu yaşadıkları ve ölüm oranlarının yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bu olay hayvan deneyleriyle de doğrulanmıştır ve bunun grip aşısı olanlarda grip virüsü alsalar bile bağışıklık gelişmemesiyle ilgili olduğu anlaşılmıştır.
Buna göre, gelecekte bir pandemi ortaya çıktığında grip aşısı yaptıranlar büyük risk altında olacaklardır.
Grip aşıları gripten korumadığı gibi solunum yolları enfeksiyon riskini de artırıyor
Halk arasında yaygın olarak duyduğumuz “Grip aşısı oldum, o sene daha çok hastalandım” sözünün gerçek olabileceği randomize kontrollü bir araştırma ile gösterilmiştir.
Bu önemli araştırma, aşıların hem gribi önlemediğini hem de solunum yolları enfeksiyonu riskini 4.4 misli artırdığını ortaya koymuştur.
Grip aşılarının etkinliğini inceleyen araştırmalar gözleme dayalıdır, yani vakalar rastgele seçilmediği gibi bir kontrol grubu da yoktur. Bundan dolayı da bir sebep-sonuç münasebetini gösteremezler.
ABD’de grip aşıları ile ilgili kontrollü araştırma yapılmasına yani bir gruba aşı uygulanırken bir gruba plasebo verilmesine müsaade edilmiyor.
Sebebi de, çocuk ve erişkinlerin aşıdan mahrum bırakılmalarının etik olmaması, aşı yapılmayanların gribe ve komplikasyonlarına göz göre göre mahkûm edilmeleridir.
İyi güzel de “kanıta dayalı tıbba” göre, ilaç ve aşıların faydasının kontrollü araştırmalarla ispat edilmesi gerekmiyor mu?
Randomize kontrollü araştırmalar olmadan ilaç ve aşıların etkinliği ve emniyetinden bahsedilebilir mi?
Bu soruların cevabı tabii ki yok!
Ayrıca, her sene grip aşısı olanlarda aşının etkinliğinin daha seyrek aşılananlara göre daha az olduğu da bilinmektedir.
Sağlıklı insanları bile korumayan aşı risk grubundakileri de korumaz
Grip aşısı özellikle risk grubuna tavsiye edilmektedir, ama ortada şöyle de bir ironi vardır:
Bir insanın bağışıklığı ne kadar güçsüzse gripten zarar görme ihtimali o kadar fazladır ve bu kişilerin grip aşısından fayda görmeleri de o kadar azdır.
Çünkü bunların bağışıklık sistemi aşıdaki antijenlere cevap verecek güçte değildir.
Buna göre, bağışıklığı sağlam olan insanlarda bile beklenen faydayı sağlayamayan grip aşılarından bağışıklığı ciddi derecede baskılanmış olanların fayda görmesini beklemek aşırı iyimserlik olacaktır.
Bugünkü grip aşıları dünya çapında salgında hiçbir işe yaramaz
Bugün uygulanmakta olan ve mevsimsel virüslere karşı koruyuculuğu bile şüpheli olan grip aşıları dünya çapında bir salgın olduğunda hiçbir işe yaramayacaktır.
Çünkü böyle bir salgın ancak virüste büyük bir mutasyon olmasıyla mümkündür.
Doktorların yaptırmadığı bir aşıyı halk hiç yaptırmaz
Grip aşısını mutlaka yaptırması istenen bir kesim de doktorlar ve sağlık personelidir.
Ülkemizde 2012’de yapılan bir çalışmada bunların sadece yüzde 12’sinin ve geçen sene bir göğüs hastalıkları hastanesinde yapılan çalışmada ise sadece yüzde 4.2’sinin grip aşısı oldukları ortaya çıkmıştır.
Doktorların bile kaçtığı bir aşıyı halkın benimsemesi mümkün değildir.
Grip aşıları aşırı teşvik edildi ve abartıldı
CIDRAP ve ona bağlı Center of Excellence for Influenza Research and Surveillance’ın müdürü Michael T. Osterholm şunları söylüyor:
Bu aşıyı aşırı teşvik ettik ve abarttık. Yüceltildiği kadar korumuyor aslında. Hepsi bir satış/pazarlama, halkla ilişkiler işi.
Bugünkü aşılara duyulan güvenin daha etkili aşıların bulunmasını sağlayacak araştırmaların yapılmasını engellemesinden kaygı duyuyorum.
Peter Doshi de BMJ’de grip hastalığı ve grip aşısını şu veciz cümle ile tarif ediyor:
Pazarlanan hastalığın pazarlanan aşısı: Grip aşılarının pompalanması günümüzdeki en saldırgan halk sağlığı politikalarından biridir.
Grip aşılarının her sene birkaç yüz milyon insana vurulan iyi bir ticari ürün olduğunu unutmayalım.
Gelelim neticeye
Bu yazımı okuyanların “Grip aşısı olmalı mı olmamalı mı” sorusunun doğru cevabını bulacaklarına inanıyorum.
Beni soracak olursanız, bugüne kadar hiç grip aşısı olmadım.
Genel olarak doğru beslenme, hareketli olma, yeterli uyku gibi sağlıklı yaşamanın icaplarını yerine getirerek ve temizliğe dikkat ederek hem gripten hem diğer bütün enfeksiyonlardan korunmanın mümkün olacağına inanıyorum.
Bunlara inanmayan veya yeterli bulmayanlar aşı olmak için kollarını açabilirler.
Grip aşılarının şemadaki değerler kadar bile koruyucu olması imkansız. Bunlar hep maniple edilmiş rakamlardır. Amerikan CDC’ si aşı şirketleri para kazansın diye sallama rakamlar yayınlıyor.
Sadece grip için 100 kere aşılanmak ha, yahu siz bizi dangalak mı sanıyorsunuz Allah aşkına.
acı gerçekler… bunları kimseye söylemezler… katil grip geliyor derler… mutlaka yaptırın derler…yaptırmazsanız ölürsünüz diye de korkuturlar… ama bu yazıdan anlıyoruz ki bunlar hep palavraymış…