İKİNCİ DOZUN GECİKMESİ ANTİKOR SEVİYESİNİ 3.5 MİSLİ ARTIRIYOR
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Birleşik Krallık’ ta daha fazla insanı aşılayabilmek için ikinci dozun 3 hafta yerine 12 hafta sonra yapılması benimsenmişti.
Bu uygulamanın etkisini değerlendirmek için yapılan bir çalışma yayınlandı (1).
İlk dozdan 3 hafta veya 11-12 hafta sonra ikinci Pfizer aşısı dozunu alan 80-99 yaş arası 175 kişinin S proteinine karşı antikor ve T hücre cevapları incelendi.
Zirve antikor seviyeleri ikinci aşıyı ilkinden 12 hafta sonra yapılanlarda 3 hafta sonra yapılanlardan 3.5 misli yüksek bulundu.
Zirve T hücre cevabı ise doz aralıkları uzatılmış olanlarda daha düşüktü.
Doz aralığının uzaması T hücre cevaplarını yavaşlatmış olmakla beraber ikinci dozdan 14 gün sonra her iki grubun T hücre cevapları birbirine benzer bulundu.
Prof. Dr. Recep Öztürk bu araştırmayı bir tivitle şöyle duyurdu (2):
“COVID-19 aşılarının ikinci dozunu geç yapmak (3 hafta yerine 11-12 hafta) yaşlılarda daha yüksek antikor cevabı oluşturdu.
İmmunolojik süreçlere göre beklenen bir durum olmasına rağmen konu ülkemizde yersiz şekilde günlerce tartışıldı.”
Ben de bu tivite şöyle cevap verdim (3):
“Hiçbir bilimsel tartışma yersiz değildir
1.Bunun böyle olduğu biliniyorduysa bu araştırma neden yapıldı?
2.Daha çok antikor daha fazla korunma mıdır?
3.Hangi antikor seviyesi koruyucudur, biliniyor mu?
4.Zirve T hücresi cevaplarının gecikmesinin manası nedir? The jury is still out.”
Şimdi de bu görüşlerimi biraz daha açmak istiyorum:
BİR: Bu sonuçlar sadece Pfizer aşıları için geçerlidir; diğer aşılarda da aynı neticenin alınacağı manasına gelmez.
İKİ: Antikor titrelerinin daha yüksek olması daha fazla koruyuculuk sağlamaz.
İnşallah da ikinci dozun geç yapılması 3.5 misli daha koruyucudur diyen bir çok bilmiş çıkmaz!
ÜÇ: Antikorlar ve aşı etkinliği arasındaki bağlantı kurulmamıştır. Yani, hangi antikor seviyesinin koruyucu olduğu belli değildir.
DÖRT: Antikor seviyeleri yüksekliğinin nasıl seyredeceği belli değildir.
BEŞ: KOVİD’ den korunmada antikor mu T hücre cevaplarının mı daha önemli olduğu da tam bilinmemektedir.
ALTI: İkinci dozun gecikmesinin varyantların daha hızlı yayılmasını sağlaması gibi bir riski de vardır. Bunun sebebi de ilk dozdan sonra oluşan “zayıf” bağışıklık cevabının varyantları “beslemesidir”.
YEDİ: Bu araştırmanın sonuçlarının 80 yaşından genç olanlar için de geçerli olup olmadığı, immun cevapların ikinci dozdan sonra 14 haftanın ötesinde ne kadar süreceği de belli değildir.
SEKİZ: Kesin neticeyi elde etmek için bu kohortun çok uzun süreli takibi gerekir.
Özetle, şu durumda 3 hafta aralığın mı 12 hafta aralığın mı daha koruyucu olduğu belli değildir.
Gelelim neticeye
BİR: Hiçbir bilimsel tartışma yersiz değildir, değil günlerce aylarca-yıllarca da sürebilir.
İKİ: Tartışma yoksa bilim de yok demektir.
ÜÇ: “Konsensüs” politikada olur, bilimde olmaz.
Kaynaklar:
1. https://www.nature.com/articles/d41586-021-01299-y
2. https://twitter.com/DrRecepOzturk/status/1393246006444236800?s=20
3. https://twitter.com/drahmetrasim/status/1393505687280496641?s=20
Araştırmanın medyadaki haberlerine örnekler:
https://www.ft.com/content/966267e1-fd83-41e8-86a2-ef5ab3497c72
***
EK 1 (15.5.2021): Recep Öztürk’ ün suallerime verdiği cevap şu: “Bilimsel tartışma hipotezle başlar, sonra hipotezinizi test edersiniz… baştan bu böyle olamaz/böyledir demek yersiz tartışmadır…. Kanıt olmadan hüküm verilmez… Kanıta rağmen kesin hüküm olmaz… Daha güçlü kanıtlar, zayıf kanıtları rafa kaldırır.” Kaynak: https://twitter.com/DrRecepOzturk/status/1393522600480022529?s=20
Ben suallerimi cevaplamayan bu satırlar için şu tiviti yazdım: “Bu ansiklopedik bilgiler sorularımı cevaplamıyor“
O ise cevaben: “Deontolojik ve etik üsluptan yoksun bir tartışmanın tarafı olmam. Mevcut temel bilgiye rağmen aşıların arası 2-3 haftadan daha uzun olamaz diyerek kanıtsız hüküm verenlere söz söylemeyenler, temel bir bilgiyi teyit eden araştırmaya niçin itiraz ediyorlar, anlamıyorum!” Kaynak: https://twitter.com/DrRecepOzturk/status/1393567308661108738?s=20
Son sözüm: “Ben suallerime cevap alamadığım gibi ne demek istediğini de, kime neden kızdığını da anlayamadım. Suallerim yukarıda duruyor, cevap verirse memnun olurum ama elbette verip vermemek kendi takdiridir“.
***
EK 2 (27.5.2021): KORCAN AYATA: “Polemik yok. Kim ne derse desin, faz çalışmaları tamamlanmamış aşılardan bahsediyoruz. Bu şartlarda aşı olun ya da olmayın demek büyük bir sorumluluğun altına girmektir. Risk grubunu aşı olmasını en başından beri öneriyorum.” Kaynak: https://twitter.com/korcanayata/status/1397581826978422787?s=20
***
EK 3 (5.6.2021): Bahreyn hiç Sinovac yapmadı. Sinopharm, Biontech, J&J ve sputnik yapıyorlar. %47 çift aşılı ve yaklaşık %20 civarı Sinopharm, başka bir şey demek istemiyorum. Kaynak: https://twitter.com/BurcinNlbntgl/status/1401077753974341634?s=20
***
İlgili Diğer Yazılar:
- MODERNA AŞISI, BİONTECH AŞISINA GÖRE DAHA FAZLA ANTİKOR SAĞLIYOR
- ANTİKOR SEVİYELERİ YÜKSEK KALANLAR DAHA ÇABUK İYİLEŞİYOR
- AŞI ve ANTİKOR BAĞIŞIKLIK ANLAMINA GELMEZ!
- MUTLULUK MU BAĞIŞIKLIĞI, BAĞIŞIKLIK MI MUTLULUĞU TETİKLİYOR
- MODERNA’NIN AŞISI BİONTECH’İNKİNDEN DAHA FAZLA ANTİKOR OLUŞUMUNA SEBEP OLUYOR
Ben de antikor düzeyi kaçın üzerinde olursa aşı koruyucudur şeklinde bir sorunun yanıtını arıyordum ve bu yazıyı okuyunca anladım ki böyle bir sınır değer yok. Yani 100 olursa korur, 100′ ün altında ise korumaz veya 100′ ü geçtikçe koruyuculuk artmaya başlar gibi bir şey söylenemezmiş. Doğru mu anladım hocam acaba?
Tek doz yetmez mi? Bunun yetmeyeceğini kesin olarak gösteren bir kanıt, bir araştırma var mı? Yoksa bu bir varsayımdan mı ibaret?
AŞI ve ANTİKOR BAĞIŞIKLIK ANLAMINA GELMEZ!
Allah Teâlâ ARK hocada razı olsun, sayesinde, hem hadiselerden haberimiz oluyor, hem de bizim erişemediğimiz yerlere münasib cevapları, münasib şekilde veriyor (1).
Üzücü olan husus şu ki, memleketimizin bilimsel, akademik seviyesi, bırakın bilimsel çalışma yapmayı ve yayınlamayı, makale okumanın, takib etmenin bile bilinmediğini telkin etmekde…
Mevzu-u bahis makaleye geçmeden evvel, konu hakkında bir iki kelime ile okuyucuların bilgi sahibi olması lazım; sahibi big pharma ile arası iyi bir tıp fakültesinde çalışan bir emekli enfeksiyon hocası, bir kaç gün evvel RF tıbbının meşhur dergisi Nature’ün magazin versiyonunda çıkan bir habere pek sevindirik olmuş; “COVID-19 aşılarının ikinci dozunu geç yapmak (3 hafta yerine 11-12 hafta) yaşlılarda daha yüksek antikor cevabı oluşturdu. İmmunolojik süreçlere göre beklenen bir durum olmasına rağmen konu ülkemizde yersiz şekilde günlerce tartışıldı.” Beyefendi ARK hocanın fevkalade yerinde tenkid ve suallerine ise “Deontolojik ve etik üsluptan yoksun bir tartışmanın tarafı olmam” diyerek cevabı olmadığını izhar ediyor. Konunun ehemmiyeti şu, beyefendinin muhterem reis-i cumhur hazretlerinde fevkalade tesiri var.
Bir mRNA aşısının, klasik aşılardaki primer, sekonder antijenik karşılaşma ile alakası olmadığını bilmediğini de gösteriyor (Şekil 1. meşhur Siegrist’in klasikleşmiş yazından alınmışdır) (2).
Yaşlı kişilerde antikor seviyesinin mRNA aşı dozunun üç ay sonra yapılması ile daha yüksek antikor seviyesi elde edilmesinin, timusu olmayan bu kişilerde T hücreleri ile değil muhtemelen B hücreleri ile ve nötralizan değil non-nötralizan yani faydalı değil, tehlikeli (antibody dependent enhancement) alakalı olabileceği için, bu bulguyu gerekli tetkikler yapılmadan aşı lehine yorumlamak vicdan azabına bağlı olmalıdır.
Gelelim bahsedilen araştırmaya; araştırma Eurosurveillance’da rapid communication olarak yayınlanmış, yani muhtemelen acil kullanım onayı denilen hukuksuz belgeyi alma maksadı güdülmüş (3). Araştırmacılar bir halk sağlığı ekibi, amaçları da şu; ‘pahalı ve uygulanması zor olan bu aşının mümkün olduğu kadar çok kimseye hiç olmazsa bir doz yapalım da kimse açıkda kalmasın’, ne kadar da insanî ve de ilmî!
Çalışmada T hücre cevapları ile ilgili bir değerlendirme yapılmamış, sadece antikor seviyeleri PCR testi pozitif olan medyan yaşı 50 olan 285 kişinin nekahat devresindeki antikor cevapları ile mukayese edilmiş. İstatistik kısmı da tatminkâr değil ama fakiri aşar.
Bu vesîle ile RF tıbbının klasik mavrasını tekrar hatırlatmak isterim, doku içine bir antijen verilmesi ile elde edilen serumda antikor seviyesinin yükselmesi o antijene karşı bağışıklık olduğunu değil, sadece o antijenin tanındığını gösterir.
Antikorlar ile ilgili tıp doktorlarına bir tüyo daha vereyim; serumda IgGAME’nin ölçülmesi, onların efektif (işe yarar) olduğunu izhar etmez. Primer immün yetmezliklerin büyük bir kısmında serum immünglobulinleri ekseriya normaldir. Hatta serum immünglobulinlerinin düşük olmasının yaygın değişken immün yetmezlik kriterleri arasından çıkarılması gerekdiği, çünkü bu hastalık spektrumunun sadece B hücre değil, T hücre defektlerine de bağlı olduğu, hatta bu hastalığın artık bir kombine immün yetmezlik olarak kabul edilmesi gerekdiğni de ifade etmeliyim.
O saçma turkuaz tablo ile bilim yapılmaz değerli kardeşim.
(1) https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/05/15/yazilar/tip-yazilari/kovid-asisi/ikinci-dozun-gecekmesi-antikor-seviyesini-3-5-misli-artiriyor/
(2) https://www.who.int/immunization/documents/Elsevier_Vaccine_immunology.pdf?ua=1
(3) https://www.eurosurveillance.org/content/10.2807/1560-7917.ES.2021.26.12.2100329?crawler=true
Aşı olanlar antikorlarına baktırma isteklerine bilim insanları asla gerek yok diye karşı çıkıyorlar. Antikor miktarı mühim değil, aşı olduysan mesele yok diyorlar. O zaman bu antikor yüksekliği önemli mi değil mi ben anlayamadım. Recep Öztürk’ e göre çok önemli olduğu anlaşılıyor. Kafam karıştı.
Recep Öztürk, sorulara cevap veremediği için bahane üretiyor, minderden kaçıyor.
Alooo, faz 3 çalışmalarında antikor seviyelerine değil, insanların enfekte olup olmadıklarına, semptom gösterip göstermediklerine, hastaneye veya yoğun bakıma yatıp yatmadıklarına ve ölüm oranlarına bakılıyor.
verecek cevabı olmayanların cevabı….
Cevabım yok diyememiş de resmen kaçmış.