Sahte ilaç içinde etken madde olmayan ilaçtır, bir nevi plasebo olarak da görülebilir. Plasebo ise yan etkilere sebep olabilir ama öldürücü olması mümkün değildir. Sahte ilaç bazen ciddi yan etkilere yol açabilen gerçek ilaçların alınmalarına engel olarak can kurtarıcı bile olabilir. Asıl öldürücü olan “sahte olmayan yani gerçek ilaçlardır”.

X-ışınları kullanılmadığı için zararı yok diye bilinen MR (manyetik rezonans) incelemesinde kullanılan kontrast maddedeki gadolinyumun mükerrer çekimlerden sonra beyinde biriktiği ortaya çıktı. Gadolinyumun böbrekleri bozuk olanlarda da vücut dokularında sertleşme, fonksiyon kaybı ve ölüme yol açtığı biliniyordu. Zırt pırt MR çekilen ülkenin insanlarını ciddi bir tehlike bekliyor.

Dünyanın en çok radyolojik inceleme yapılan ülkelerinin başında geliyoruz. OECD’ ye göre, Türkiye MR’ da (manyetik rezonans) birinci, bilgisayarlı tomografide ise ikinci sırada yer alıyor. Burada elbette “özel hastanelerin daha fazla kazanma isteği” ve hekimlerin de bu tetkikler karşılığı “performans puanı” kazanmalarının rolü var ama tek sebep bunlar değil.

Türkiye bir yılda ilaca 20 milyar lira harcıyormuş. İnsanlar artık bırakın hastalıkları için ilaç almayı sağlıklı olabilmek için de hastalanmamak için de ilaç alması gerektiğine inanıyor. Daha fenası, doktorlar da bunu öyle sanıyor. En fenası idarecilerimiz de “Vatandaş artık istediği ilacı beklemeden alıyor” diye olayı körüklüyor.

Halk arasında mide koruyucu olarak bilinen reflü ilaçlarının kronik böbrek yetersizliği riskini yüzde 50’ ye varan oranda artırabileceği bildirildi. Öksürük tedavisi için de faydası ispatlanmadığı halde bebeklere bile yazılan bu ilaçların kemik kırığı, zatürre, kolit, magnezyum ve B-12 eksikliği, kalp krizi ve ölüm riskini artırmak gibi daha birçok marifetİ var.