Yüksek früktozlu mısır şurubunun sofra şekerinden daha “toksik” olduğu, farelerin ömrünü kısalttığı, üreme oranlarını azalttığı tespit edildi. Zehirlemekte ısrarlı olanlara hiç değilse mısır şurubu yerine sofra şekerini tavsiye ediyor, idareci ve doktorlarımıza da kısırlıkta “şekerin” de rolü olabileceğini hatırlatıyorum. Şeker yiyip ağızının tadını bozmayın.

Bir ay önce bu seneki grip aşısının H3N2 virüslerine etkili olmayacağını açıklayan CDC şimdi de USA’ yı kasıp kavuran salgında vakaların %95’ inde etkenin H3N2 olduğunu bildirdi. 3 ay sonraki koruyuculuklarının “sıfır” olduğu gösterilen grip aşılarının bu seneki etkinliklerinin hava sıcaklığı gibi “sıfırın altına” düşmesi bekleniyor.

Kadınlarda alerji ve anafilaksinin daha sık görülmesi ve ağır seyretmesinin östrojen hormonunun nitrik oksit üretimini artırmasıyla ilgili olabileceği gösterildi. Fareler üzerinde gerçekleştirilen araştırma, doğum kontrol hapları veya arginin gibi atletik performans için kullanılan gıda takviyelerinin de bu mekanizma ile anafilaksiyi şiddetlendirebileceğini düşündürüyor.

Statinlerin kalp-damar hastalıkları riskini “minnacık” düşürmesinin kolesterolün azalmasıyla ilgili olmadığının anlaşılmasıyla ilacın “anti-enflamatuar etkilerine” methiyeler modası başladı. Evet, statinlerin kâğıt üzerinde bu tür etkileri olabilir ama klinik olarak bir işe yaramadıktan sonra “kime ne anti-enflamatuar etkiden”.

Maalesef sadece hastalar değil doktorların da bir kısmı damarları kolesterol ve hayvani yağların tıkadığını sanır. Ateroskleroz, damar cidarında kolesterol veya diğer yağların birikmesiyle oluşan bir depo hastalığı değil “kronik düşük yoğunluklu mikropsuz bir iltihaptır”. Kalp krizi ve felçlerin sebebi damarların pıhtı ile tıkanmasıdır.