Yeni bir araştırmada sabah aç karına kahve içmenin glukoz metabolizmasını bozabileceği ortaya çıkmış. Onlara önce “Good morning after supper” diyelim. Ey mübarekler, bu, yeni bir keşif veya icat değil, yüzyıllardır bilinen bir hakikat! Atalarımız zamanında “aç karına kahve içmenin” sağlık için doğru bir şey olmadığını gözlemleyip bunu “kahvaltı” mefhumu ile tüm dünyaya ilan etmişler.

İrlanda Yüksek Mahkemesi, Subway sandviçlerinde kullanılan ekmeğin, şeker oranı yüksek olduğu için ekmek sayılamayacağına karar verdi. Canan Karatay senelerdir “ekmek yemeyin” diye çırpınıyor. Ben de “çırağı” olarak “Önce ekmekler, peşinden de tüm gıdalar bozuldu” diye peşinden gidiyorum. Evet, uzun ince bir yoldayım.

Uzun süre mide koruyucu kullananlarda tip 2 diyabet riskinin yüzde 24 fazla olduğu, kullanım süresi uzadıkça riskin yükseldiği, ilacı bırakmakla da riskin azalabileceği tespit edildi. Bu ilaçların kalp krizi, felç, kolit, zatürre, mide ve kolon kanseri, karaciğer hasarı, böbrek yetersizliği, alerji, depresyon, kemik kırığı ve erken ölüm riskini artırdıkları da biliniyor.

Beyinde yaşlanmayla ilgili biyolojik değişikliklerin 40’ lı yaşların sonlarına doğru görülmeye başladığı ve bu olayın basit karbonhidratların diyetten çıkarılmasıyla önlenebileceği ve hatta tersine çevrilebileceği gösterildi. Sağlıklı yaşamanın yolu sağlıklı beslenmeden geçiyor. Adam gibi beslenin bedeniniz de beyniniz de genç kalsın.

Lancet’ deki “KOVİD bir pandemi değildir” başlıklı yazı adeta benim görüşlerimi özetliyor: Koronavirüs salgını çok dar bir bakış açısı ile yönetilmeye çalışıldı. Kronik hastalıklara müdahale, KOVİD’ i başarılı bir şekilde kontrol altına almak için bir ön şarttır. Bir aşı ne kadar etkili veya koruyucu olursa olsun, KOVİD için çözüm olamaz. Toplumların umuda da ihtiyacı var. Yaklaşmakta olan ekonomik kriz ne ilaç ne de aşı ile çözülemeyecektir.