Sağlıklı yaşamak ve hastalıklardan uzak kalmak “tıbbi tedbirlerle” değil “doğru hayat tarzı ve davranışlarla” mümkün olabilir. Senelerdir insanlarımıza bu basit gerçeği anlatmaya çalışıyorum. “Modern tıp” ise koruyucu hekimliği adeta defterinden silmiş, basit tedbirlerle geçecek sıradan şikâyetleri bile hastalıklara çevirmeye uğraşıyor.

Sadece hastalar değil doktorlar da “hasta”. Madde bağımlılığı, depresyon ve hatta intihar düşüncesi doktorlar arasında hızla yayılıyor. Binlerce doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanı madde bağımlılığı problemleriyle boğuşuyor; her 10 doktordan biri ilaç veya alkol bağımlısı.

Antidepresanları yüksek dozda alan gençlerde intihar riskinin standart dozda ilaç alanlara göre iki misli arttığı bildirildi. Antidepresanlar bizde de gençlerde yaygın olarak ve bilinçsizce kullanılıyor. En önemli sorun da tüm hekimlerin bu ilaçları yazabilmesi ve psikiyatristlerin buna karşı tek laf etmemeleri.

Kalp krizi geçirdikten sonra lifli gıdalarla beslenenlerde tüm sebeplere bağlı ölüm oranlarının yüzde 25 daha azaldığı, tahıl liflerini koruyuculuğun daha fazla olduğu belirlendi. Durum çok açık ve net: İster güvenli gıdalarla sağlıklı beslenin hem de karnınız doysun, ister hapı yutun. Karar sizin!

Aşırı teşhisten en çok nasibini alan hastalıklardan biri de astım. “Astımları olmadığı hâlde astım teşhisi konan” insanların sayısı her gün katlanarak artıyor. Neredeyse her öksürene, nefes alamıyorum diyene astım teşhisi konup eline bir torba ilaç tutuşturuluyor. Başta gelen “suç aleti” de solunum fonksiyon testleri.