TARAMALAR MEME KANSERİNDEN ÖLÜMLERİ ÖNLEMİYOR 3

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
MEME KANSERİ TARAMALARI

Geçen hafta, ülkemizde de uygulanmaya başlayan ve meme kanserini radyasyon kullanmadan teşhis ettiği ileri sürülen görüntüleme cihazıyla ilgili haberlere Türk Radyoloji Derneği (TRD)’den itiraz geldi.

TRD açıklamasında “Elektrik empedans yöntemi bilimsel dayanağı olmayan ve meme kanserinin erken yakalanması üzerine etkisi bilinmeyen deneysel bir yöntem olup meme kanseri taramasında hiçbir yeri olmadığını” bildiriliyor ve şöyle devam ediliyor:

“Kaldı ki bu tip cihazlar birçok normal veya zararsız oluşumları da kansermiş gibi gösterebilmektedirler. Bu durumda hiçbir şikâyeti olmayan sağlıklı bir kadında gereksiz yere yeni birçok tetkik yapılmakta veya biyopsi yapılması gerekebilmektedir. Bu duruma maruz kalan kadınların yaşadığı anksiyete ve sıkıntı göz ardı edilmektedir. Buna eklenen maddi kayıp ta benzer şekilde görülmemektedir.

Meme kanserinin erken tanısında tarama amaçlı kullanılabilecek mamografiye daha üstün bir teknik geliştirilmemiştir. Genel olarak veriler değerlendirildiğinde mamografi taraması meme kanserinden ölümü yüzde 25-30 arasında azaltmaktadır.”

Benim de TRD’ ye itirazım var

TRD’ nin bu yeni yöntem için söylediklerine aynen katılıyorum fakat mamografiye methiyeler düzülmesini de doğru bulmuyorum. Elektrik empedans için sıraladıkları sakıncaların tıpatıp mamografi için de geçerli olduğunu ortaya koyan bilimsel araştırmalar var.

Öncelikle, mamografiler sayesinde kanserden ölümlerin yüzde 25-30 oranında azaldığını gösteren çalışmaların onlarca sene önce yapıldığını hatırlatmak isterim.

O zamandan bu yana ekipman da değerlendirmeyi yapan uzmanların niteliği de değişti; tedavide ilerlemeler oldu, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve meme kanseri farkındalığı arttı. Bundan dolayı da taramalardan beklenen karşılığın alınıp alınmayacağı mutlaka yeniden belirlenmelidir. 

Danimarka çalışması iyi bir örnek

Danimarka’ da yapılan çok önemli bir çalışma var.

Mamografi taramaları Kopenhag’ da 1991’ de Funen adasında ise 1993’ de başladı. Ülke nüfusunun neredeyse yüzde 80’ ini oluşturan diğer kısımlar ise tarama kapsamı dışında kaldı.

Çalışma, Danimarka’ nın 1971-2006 seneleri arasındaki Ölüm Kayıt İstatistiklerinden faydalanılarak gerçekleştirildi ve tarama yapılan ve yapılmayan bölgelerde meme kanserinden ölenler belirlendi.

Taramanın etkisinin görülebileceği 1997-2006 arasındaki 10 yıllık dönemde 55-74 yaşları arasındaki kadınlarda ölüm oranlarında senede yüzde 1 azalma görüldü.

Tarama yapılmayan bölgede aynı yaşlardaki kadınlarda ölüm oranının her sene için yüzde 2 azaldığı bulundu.

35-55 yaşları arasında olan ve taramadan çok fazla fayda görmesi beklenmeyen kadınlarda meme kanserinden ölümlerin tarama yapılan bölgelerde yüzde 5, yapılmayan yerlerde ise yüzde 6 azaldığı belirlendi.

75-84 yaşlarındaki kadınlarda meme kanserinden ölümlerde tarama yapılan ve yapılmayan bölgelerde herhangi bir fark bulunmadı.

Bu verilerden Danimarka’ daki taramaların “meme kanserinden ölümleri etkilemediği” yani bir işe yaramadığı sonucu çıkıyor; çünkü tarama yapılan bölgelerde meme kanserinden ölümlerdeki azalma, tarama yapılmayan bölgelerdeki ve taramalardan faydalanmayacak kadar genç olanlardaki kadar veya hatta onlardan az!

Bu sonuçlar meme kanseri ölümlerindeki azalmanın sebebinin başka etkenler mesela risk faktörlerindeki değişmeler ve tedavideki ilerlemeler olabileceğini de gösteriyor.

Araştırmanın başı olan Jorgensen, 2 bin kadının 10 sene süreyle taranması ile ancak bir kadının hayatı kurtarılabilirken, gereksiz meme kanseri teşhisi alma ihtimalinin bundan 10 misli fazla olduğunun altını çiziyor.

Jorgensen ve ekibinin daha önceki bir çalışması da, mamografi ile teşhis edilen her üç meme kanserinden birinin bir problem yaratmayacağını ve tedavisiz kendiliğinden iyileşebileceğini ortaya koymuştu.

Araştırma sonuçlarını destekleyen uzmanlar şu görüşleri dile getiriyorlar: “Mamografilerin az sayıda kadında erken teşhisi sağlamış olması elbette mümkün ama genel olarak bakıldığında taramaya katılan kadınların hayatta kalma şanslarının artmadığı ortada. Hatta bu programların birçok kadında gereksiz biyopsilere, gereksiz uzun süreli takiplere ve hatta bazılarında gereksiz mastektomilere (memenin cerrahi olarak alınması) yol açtığına da şüphe yok.’’

Bu tür programlara karşı çıkanlar “hastanede geçirilen zaman ve mamografiler için harcanan paranın, yanlış yorumlardan kaynaklanan korku ve stresin yaratacağı olumsuzluklarının da mutlaka hesaba alınması gerektiğini” savunuyorlar.

Gelelim neticeye

Tamam; bizim yeni bir yöntem ortaya koyacak bilimsel altyapımız ve birikimimiz yok ama “kopya edip yapıştırdığımız” yöntemlerin bir işe yarayıp yaramadıklarını denetleyemeyecek kadar da aciz miyiz?

KAYNAK

http://www.bmj.com/content/340/bmj.c1241.full

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Misafir29 Ocak 2012 Pazar 19:14

    hoca çarşı grubundan… her şeye karşı… acaba yazdıklarına da kendine de karşı mı… merak ettim. .

Siz de yorumunuzu paylaşın: