GIDA AMBALAJLARI ÇOCUĞU KALP HASTASI YAPIYOR
Vatan gazetesinde Mine Şenocaklı ile sohbetimiz:
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, bebek ürünleriyle ilgili yaptıkları denetimlerde, özellikle mama önlüklerinde limitlerin üzerinde fitalat tespit edildiğini açıkladı. Fitalat, yumuşak plastik elde etmek için kullanılan bir madde…
Ama sadece mama önlüklerinde yok, gıda ambalajlarının hemen hepsinde var. Oradan da gıdaya geçiyor. Çocuklarda hipertansiyona, dolayısıyla kalp hastalığına yol açtığı ortaya çıktı. Ayrıca kısırlığa, erken ergenliğe neden oluyor, kanser riskini artırıyor!
– Hocam dünkü konuşmamızda en çok kullanılan katkı maddeleri suni tatlandırıcılar, özellikle aspartam dediniz… Onların zararı ne?
Burada katkı maddeleri için iki şey söylemek önemli. Biri şu; uluslararası gıda emniyet kuruluşlarının belirlemiş olduğu birtakım sınırlar var. Mesela deniyor ki, “Şu maddeden 50 mg almanızın sağlık üzerinde hiçbir etkisi yoktur.” Ama bunlar güvenilecek sınırlar değil. Çünkü bunların bir kısmının etkisini hiçbir şekilde hemen anlamak mümkün değil. Dolayısıyla bunların zararları bizde olmasa da, bizden sonraki nesilde ortaya çıkabilir. Mesela Bisfenol A diye bir madde var…
– Plastik su damacanalarında kullanılıyor bu madde, değil mi?
Evet. Plastiğe sertlik veriyor… Damacanalarda, en çok da ambalajlarda kullanılıyor, oradan da gıdalara, içeceklere geçiyor. İşte bu maddenin anne karnındaki bebeği bile etkilediğini, kansere neden olduğunu ortaya koyan araştırmalar var. Dolayısıyla “Günlük şu kadar alınabilir, şu kadarı zararlı değildir” gibi ifade edilen sınırlar doğru değil. Onlara güvenmemek lazım. Yiyeceklerde, içeceklerde, hatta ilaçlarda kullanılan binlerce kimyasal madde var. Sayılarının 80 binin üzerinde olduğu söyleniyor… Bunların çoğu yeteri kadar test edilmeden kullanılmaya başlanıyor. Ancak kullanıldıktan bir süre sonra şüpheleniliyor ve bunun üzerine hayvan deneylerine başlanıyor. İşte iki yıl önce Bisfenol A’nın çocuk biberonlarında kullanılması yasaklandı.
– Ama o zamana kadar yıllarca kullanıldı, değil mi?
Evet. Çünkü zararlarını bilmiyorduk. “Günde şu kadar mikrogram Bisfenol A alırsanız bir şey olmaz” deniliyordu ama artık güvenli diye bildirilen miktardan çok daha az düzeylerde bile kanserojen olduğu biliniyor. Üstelik bunlar kullanılması yasak olmayan, yasal katkı maddeleri. Ürkütücü olan da bu. Rahatça Bisfenol A kullanılıyor, aspartam kullanılıyor…
Şeker, tatlandırıcıdan daha az zararlı
– Aspartam tam olarak ne?
Bu E591 kod adıyla yüzlerce, binlerce yiyecekte, içecekte tatlandırıcı olarak kullanılan bir madde. Şekerin 200-300 misli ucuz. Çok ucuz olduğu için de her şeyde kullanılıyor. Ama fare deneylerinde aspartamın kanserojen etkisi olduğu gösterildi. Kan kanseri yaptığı yönünde İtalya’da yapılmış çalışmalar var. Yine aspartamla beslenen balıkların yüzme fonksiyonlarının bozulduğu gösterildi.
– Yani sinir sistemiyle ilgili bir bozukluğa yol açıyor…
Evet. Çünkü beyin üzerinde toksik etkisi var. Oksijen radikallerini artırıyor ve hücreler arasında iletişimi bozuyor. Yine aspartamın kalorisi yok diye biliniyor. Ama yeni yapılan araştırmalarda görüyoruz ki, aspartam da dahil, suni tatlandırıcıları çok kullanan insanlarda obezite ve diyabet riski artıyor.
-Diyabetlilerin kullandığı tatlandırıcılarda da aspartam var değil mi?
Evet… Bence bir tanesi bile zararlı, alınmamalı. Eğer illa şeker kullanılacaksa, ben şeker kullanılsın demiyorum ama şekersiz yapamayanlar, şeker pancarından elde edilen şekeri olabildiğince az miktarda kullanabilirler. O daha az zararlı…
Kaliforniya’da Coca Cola’nın formülü değişti çünkü…
– O zaman bu demektir ki kimyasal katkılı ürünlerden uzak duracağız…
Kesinlikle… Bu katkı maddelerinden bir kısmı gıdanın bozulmasını, yani raf ömrünü uzatmak için kullanılıyor, bir kısmı da o yiyecek veya içeceğe renk, koku ya da tat versin diye… Mesela, Coca Cola’nın üzerinde ‘Karamel boyası vardır’ diye yazıyor. Bu ifade insanlara garip gelmiyor. Çünkü evde benim annem de yapardı, şekerin yakılmasıyla elde edilebilen bir şey bu. Biz de çocuk olarak severdik. Ama bu karamel boyası diye yazdıkları doğal bir boya değil, endüstriyel bir boya. Şekerin yüksek basınç ve ısı altında amonyak ve sülfitlerle, yani kimyasal maddelerle muamele edilmesiyle üretiliyor. Bu üretim sırasında da metil-imidazol meydana geliyor. Bu maddenin hayvanlarda kanserojen olduğu gösterildi. Karaciğer kanseri, troid kanseri, akciğer kanseri, lösemi yaptığı ortaya çıktı.
– Ama biz nasıl olsa insanlara bir şey yapmıyor diye içmeye devam ediyoruz…
Evet. Çünkü şu deniyor, “Biz bu maddeyi insanların alabileceğinin 100 misli dozda veriyoruz fareye. Bir insanın fareye verdiğimiz bu dozu alabilmesi için günde 20 aile boyu Cola içmesi gerekiyor, ki bu mümkün değil.” İşte bu da bir aldatmaca.
– Neden?
Şöyle; siz farelere ıspanak yedirdiğiniz zaman kanser oluyor mu? Olmuyor! Ne kadar yüksek dozlarda yerse yesin… Ama metil-imidazol verdiğinizde kanser oluyor. Eğer öyleyse ben onun 100’de birini değil, binde birini bile almak istemem. Çünkü bu fareler laboratuvar şartlarında sadece bu maddeye maruz kalıyorlar. Oysa biz belki, günde en fazla üç kutu kola içiyoruz ama bu arada yediğimiz, içtiğimiz her şeyden, soluduğumuz havadan bile, güneş ışınlarından cep telefonlarındaki radyasyona kadar kanserojen olduğu bilinen yüzlerce maddeyi daha alıyoruz. İşte, bunlar birleştiğinde etkisi 2+2 eşittir 4 etmiyor. Bunlar birbirlerinin etkisini potansiyalize ediyor, artırıyor. Diyelim ki iki farklı madde, her biri kanser riskinizi ayrı ayrı yüzde 3 artırıyorsa, ikisini birden aldığınızda, kanser riskiniz yüzde 6 değil, yüzde 30-40 artıyor.
– Bu yüzden de risk almamak lazım diyorsunuz?
Tabii ki! Şunun için de risk almamak lazım; mesela bu metil-imidazol örneğinde olduğu gibi bu maddenin Cola’da bulunmasının tek sebebi ne biliyor musunuz?
– Hayır, nedir hocam?
Cola’nın rengi nedir, kahverengi mi, işte o rengi veriyor. Başka bir fonksiyonu yok. Cola’nın lezzetini, tadını etkileyen bir madde değil.
– Yani estetik kaygılarla, göze daha güzel görünsün diye bu madde katılıyor içine, öyle mi?
Evet. Düşünün şimdi normal rengi sarı diyelim, adam Cola’yı karanlıkta içse fark etmeyecek bile değişikliği. Sadece renk veren bir şey. Ama ABD’nin Kaliforniya eyaleti bu kanserojen maddeler konusunda çok hassas. Onlar Coca Cola’ya dediler ki, “Bakın Cola’nın içinde şu kadar mikrogram metil- imidazol var. Bu bizim kanunlarımıza göre beş misli fazla. Onun için bu kutuların üzerine ‘Kanser yapabilir’ diye bir uyarı koyacaksınız veya Cola’nın içindeki miktarı bizim dediğimiz seviyeye indireceksiniz.” İndirdi adamlar… Kaliforniya eyaletinde Cola’nın formülünü değiştirdiler, bu metil- imidazolü istenilen seviyeye indirdiler. Tabii adam Coca Cola kutusunun üzerine ‘Dikkat kanser yapar’ diye yazar mı?
– Tıpkı sigara gibi…
Evet… Bu karar geçen yıl sadece Kaliforniya eyaleti için alındı ama muhtemelen Amerika’nın diğer eyaletleri de isteyecektir bu değişikliği.
– Peki biz ne olacağız? Ben hemen her gün içiyorum…
Vallahi ben Coca Cola’nın, “Biz Avrupa’daki, Afrika’daki, Asya’daki ürünlerimizde de bu maddeyi azaltacağız” diyen bir açıklamasını görmedim. Yani bizde Cola içenler, böyle içmeye devam ediyor.
ABD yasakladı, biz kullanıyoruz
– Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, İstanbul’da bebek ürünleriyle ilgili yapılan denetimlerde, başta mama önlükleri, alıştırma külotları, banyo malzemeleri, yatak çarşafları, alt değiştirme minderleri olmak üzere bin 500 civarında ürünün incelendiğini, 500 üründe limitlerin üzerinde fitalat tespit edildiğini açıkladı. Bunun anlamı ne hocam? Fitalat bebeğe ne yapıyor?
Fitalat yumuşak plastik elde etmek için kullanılan bir kimyasal madde. Sadece mama önlüklerinde yok, gıda ambalajlarının hemen hepsinin içinde var. Oradan da gıdaya geçiyor. Biliyorsunuz daha geçen hafta yeni bir araştırma yayınlandı, fitalatın çocuklarda hipertansiyon yaptığı ortaya çıktı.
– Çocukta hipertansiyon yapıyor demek, çocuk bir süre sonra kalp hastası olabilir demek, öyle değil mi?
Bu kadar! Artı fitalat hormon bozucu bir madde. Üreme fonksiyonlarını etkiliyor. Kısırlığa yol açıyor. Erken ergenliğe, dikkat eksikliğine ve hiperaktivite sendromuna neden oluyor. Aynı Bisfenol A gibi… Kadınlarda meme kanseri riskini, erkeklerde prostat kanseri riskini artırıyor. Obeziteye, diyabete, astıma yol açıyor. Fitalat pek çok ev eşyasında, plastik kaplarda, sabun ve losyon gibi temizlik malzemelerinde kullanılıyor. Bir süre önce okul çantalarında yasaklandı. Çocuk oyuncaklarında da belli bir seviyeye indirildi. Ama gıda ambalajlarında hâlâ var.
– Amerika’da fitalat kullanımı 2008’de yasaklanmış…
Evet. Tabii bunları bir anda sıfırlamak mümkün değil. İşimiz çok zor.
Yaz geldi, damacana içindeki sulara dikkat!
– Prof. Oktay Ergene, “Teneke kutularda satılan içecekler koroner kalp rahatsızlıklarına neden oluyor, çünkü teneke kutuların iç yüzeylerinde de Bisfenol A kullanılıyor. Bu madde bir süre sonra içeceğe karışıyor. Bu da kansere yol açıyor” demişti…
Doğru. Dediğim gibi özellikle prostat ve meme kanseri için çok önemli bir faktör Bisfenol A. Kutudaki yiyecek ya da içecek sıcak olursa ona geçen Bisfenol A miktarı artıyor.
– Yaz aylarında sıcaklığın artmasıyla Bisfenol A’nın plastik damacanalardan suya karışması da daha kolay olacak o zaman…
Tabii… Damacanalar, saatlerce uzaktaki bir dağdan dolduruluyor, kamyonlara yükleniyor, kamyonun kapalı kasası içinde güneşin altında şehre getiriliyor. Sonra yine güneşin altında, sucunun kapısına veya kapalı, sıcak bir depoya diziliyor… Dolayısıyla Bisfenol A kolayca suya karışıyor, biz de o suyu içiyoruz.
– Bu yüzden suyu şişede mi içeceğiz?
O da yanlış bence. Yapılması gereken şey şu; su kaba girecek bir şey değil. Bizim idarecilerimizin, insanların kapılarına kadar içecekleri suyu getirmekle yükümlü olması lazım. Eğer sosyal devletsek… Bunu da bedava, bedava olmasa da çok ucuz bir fiyata yapmaları lazım. Ki İstanbul’da bugün birçok yerde kapıya kadar gelen su sağlıklı. Onun için insanların kendi binalarındaki su sistemlerini, depolarını kontrol ettirip onlarda bir hata varsa düzelttirmeleri gerekiyor.
– O su borularında da bazı kimyasal maddeler olabiliyor değil mi?
Tabii… Hem o var hem de eskiden su kısıtlaması zamanında depolar vardı. Onların da bir kısmı Bisfenol A’dan yapılmış, değiştirilmeleri gerekiyor. Bakın, bizim havayı temizlememiz mümkün mü? Hayır. Bunu kim yapıyor? Hükümet ve yerel yönetimler. Bize sağlıklı olabilmemiz için gereken temiz havayı hazırlıyorlar. İşte hava gibi suyu da bize sağlıklı olarak ulaştırmalılar.
İyi de İstanbul’da iki orman halka açılıyor. Bütün ekosistem altüst olacak… Taksim’deki tek yeşillik alana AVM yapılıyor… Soluduğumuz hava nasıl temiz olacak? Kimsenin de elinden bir şey gelmiyor…
Maalesef öyle. Bu Ali Sami Yen Stadı’nın yerine park yapsalardı ya…
– Ne güzel olurdu… Ama yapmıyorlar. Öncelikleri farklı…
Maalesef öyle. Öncelikleri farklı.
bu insan oğlu hala nasıl yaşıyor hayret etmemek elde değil … bence BİLİM ADAMLARI tarafından araştırılmalı …