GERÇEK BİLİM ADAMI MEVLÜT DURMUŞ’ U KAYBETTİK
Ülkemizin yetiştirdiği “gerçek bilim adamlarından” çok değerli dostum uzman biyolog Mevlüt Durmuş Hakkın rahmetine kavuştu.
Onu hepiniz kitaplarından, yazılarından, gazete, dergi ve internet sitelerinde yer alan yazılarından tanıyorsunuz.
Kolesteroldeki Kaos (2003), Kayıp Felsefe Genleri (2005), Manifesto: Çarmıha Gerilen Molekül ve Modern Bilimin Kolesterol Masalları (2007) ve Kolesterol ve Akıl Oyunları (2009) isimli kitapları kolesterol konusunda kaleme alınmış çok önemli eserlerdir.
Sitemde de kolesterol ile ilgili pek çok yazısını bulabilirsiniz.
http://kolesterolmasallar.blogspot.com/ adresinde tüm yazılarının yer aldığı sitede şunları yazıyor:
“Oluşturulan bu site, var olan ve günümüzde kullanılan ‘kolesterol teorisi’ ne karşı oluşturulmuş bir sitedir.
Bizim düşüncelerimize göre ‘kolesterol iddia edilen bir çok hastalıkta suçlu değil, masumdur.
Hücre içi kolesterol (steroid) ve kandaki kolesterol birbirinden çok farklı sistemlerdir.
İnsanlar yaşlandıkça hücre içindeki kolesterol (steroid) yapımı azalır.
Bu durumu bilerek kolesterol düşürücü ilaçlar (statin vs) kullanmak, hücre içinde ilaçlarla steroid (kolesterol) oluşumlarını engellemek bilim değil, saçmalıktır’…
İnsanlarda kolesterol korkusu özellikle körüklenmekte ve bundan bilerek ya da bilmeden çıkar sağlanmaktadır.”
Ben, Mevlüt Durmuş’ un kitaplarından, yazılarından çok şey öğrendim.
Kolesterol konusunda fikirlerimiz onunla çok uyuşuyordu.
Onunla devamlı yazışır, tartışır, dertleşirdik.
Kolesterol teorisi, kolesterol ilaçları hakkındaki yazılarımı kitap hâline getirmeyi plânlıyordum ve kendisinden yazılarımı gözden geçirmesi ricasında bulunmuştum.
“Memnuniyetle” diye cevap vermişti ama kısmet olmadı.
Çok değerli dostum, gerçek bilim adamı Mevlüt Durmuş’ a Allah’ tan rahmet, ailesine ve sevenlerine baş sağlığı ve sabırlar diliyorum.
Kendisi bu dünyadan göçtü ama eserleriyle ilelebet yaşayacak; yazılarına sık sık göz atmaya devam edeceğiz.
Mekânı cennet olsun.
Son e-postası
Bana 3 Kasım 2013’ de gönderdiği en son e-postayı aşağıda sunuyorum.
Ahmet Hocam;
Biz daha önce HDL partikül transferini yazdık (http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2013/05/insandan-insana-hdl-kolesterol.html) ama tahmin ettiğiniz gibi beni yine kimse takmadı, bu duruma yine sizin el atmanız gerekiyor diye düşünüyorum.
Çünkü Hindistan bu işi bizden önce çözecek gibi görünüyor. (http://articles.timesofindia.indiatimes.com/2013-11-02/science/43610742_1_good-cholesterol-heart-disease-hdl).
Tabii ki her zaman olduğu gibi yapay HDL partikülleriyle bu işi çözmeye çalışıyorlar oysa buna hiç gerek yok. Bir insandan bir insana HDL partikülü kolaylıkla transfer edilebilir.
Sadece belirli bazı kurallara uymak gerekiyor, mutlaka laboratuvarlarda üretilmiş yapay HDL partikülü olmasına gerek yok, bu insanlara maddi eziyetten başka bir şey değil…
Kaldı ki onu da tam oluşturamıyorlar, yapılan partiküllere kolesterol ve yağ asitlerini ilave etmemeye çalışıyorlar. Oysa bunlar olmadan HDL partikülü partikül olmaz zaten…
Aslında (aramızda kalsın) HDL partikülü transferi işin görünen kısmı, HDL partikülü transfer edilirken aynı zamanda hastaya HDL partikülleriyle birlikte ‘kolesterol molekülleri’de vermiş oluyoruz, asıl önemli olan da bu…
Birikim nedeniyle (http://www.forbes.com/sites/johnlamattina/2013/11/01/the-wisdom-and-risk-of-pfizers-new-cholesterol-drug-development-plan/) kanda LDL partikülleri çoğalırken aynı zamanda küçülüyorlar (small LDL).
Small LDL’nin normal boyutlara ulaşması da tamamen HDL partiküllerinden gelecek olan kolesterol moleküllerine bağlı..
Yani HDL partiküllerinde kolesterol molekülleri yoksa, small LDL’nin normal boyutlarına gelmesi de mümkün değil…
HDL transferi aslında farkında olmadan zaten kan nakliyle yapılıyor. Sadece bazı nakil kurallarına ve partikül değerlerine dikkat etmek gerekiyor, bunları yazımda verdim…
Umarım vaktiniz olur ve HDL partikül transferine bir yazıyla dikkat çekersiniz.
Hindistan bu konuda (HDL partikül transferi) bizden öne geçerse çok üzüleceğim…
Selâmlar
Uzman biyolog Mevlüt Durmuş:
1965 yılında Eskişehir’ de doğdu. Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünü bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Biyokimya Anabilim Dalı’ nda yüksek ihtisas yaptı.
Dışişleri Bakanlığı’ nda bir süre çalıştıktan sonra Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Merkez Laboratuarı’ ndan 2007’ de emekli oldu.
Kolesterol lobisine savaş açmıştı. Toplumu yarıyordu. Haklı da çıktı davasında. YAPTIĞI BU HAYIR ONA YETER İNŞALLAH! Mekanı cennet olsun! Size de bu vefalı yazınız ve duyarlılığınız için teşekkürler!
Allah Rahmet etsin. Rabbim sayılarını çok eder inşallah. Tabiki haber sitelerinde yer verimez bu habere, neme lazım ki!
Saygıdeğer Uzman Biyolog Mevlüt Durmuş Hocama çok üzüldüm, inanamadım aramızdan ayrıldığına daha çok gençti, çok üretkendi, çok emek verdi halkını aydınlatmak doğruları anlatmak için, Allah razı olsun gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Nurlar içinde yatsın…Nasıl bir ülkede yaşıyoruz Allahım, insanları kahrından öldürüyorlar, Bilime inanmıyorlar, gerçeği sevmiyorlar, Kim masal anlatsa onun peşinden gidiyorlar bunlara rağmen yine de bu halka sabırla, bilimle anlattığın için bizi aydınlattığın için sana binlerce teşekkür eder ailene ve seni sevenlere sabır ve sağlık dilerim… Saygıdeğer, Sayın Ahmet Rasim Hocam, Uzman Biyolog Mevlüt DURMUŞ Hocamızın yazılarını bizimle paylaştığınız için sonsuz teşekkürleri bir borç bilir saygılar sunarım…Merhametle kalın..
sayin Prf Ahmet Aydin, Canan Efendigil Karatay, Mevlut Durmus inaniyorumki yuzlerce insanin hayatini kurtarmis ve binlercesininde benim gibi sagligina kavusturmustur minnettarim ….
Son olarak almanyadaki doktorum israrla statin tabletleri vermeyi istemisti ben reddettim ve 6 ayin sonunda sonuclari gorunce sordu bana ; bende sizin soylediklerinizin tam tersini yaptim dedim :))
Sayın Mevlüt Durmuş beyefendiye Allahtan
rahmet,ailesine ve sevenlerine sabır diliyorum.degerli hocam sayın Ahmet Rasim Küçükustaya da paylaşımlardan ve bizleri bilgilendirmelerinden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
GİZLENEN GERÇEK: DAMARLARDA KOLESTEROL DEĞİL, KALSİYUM BİRİKİYOR !
HAZİRAN 10, 2016 ULTRATEDAVİLER
Damarların yaşla birlikte yavaş yavaş tıkandığı, kan akışının yavaşladığı, çeşitli doku ve organlara ait hücrelerin bu nedenle doğru dürüst beslenemediği, damarlarda tıkanıklar oluştuğu ve bu durumun kalp krizi dâhil birçok hastalığa neden olduğu tartışmasız bir gerçek…
Fakat söylenmeyen, nedense insanlar tarafından anlaşılması istenmeyen asıl gerçeği de lütfen görelim: Damarlarda tıkanıklığa ve daralmalara yol açan ‘aterom plağı’ adı verilen oluşumun yapısı, içeriği bu noktada gerçekten de çok önemli, çünkü gizlenen gerçekleri buradan da anlayabilirsiniz.
Daha önce yapılmış birçok araştırma var ve biz de defalarca yazdık, yazılarımızı okuyanlar tekrarlar nedeniyle biraz sıkılacak ama yine yazalım.Damarları tıkacı yani aterom plağındaki bileşenler: Kalsiyum % 50, makrofaj ve hücre kalıntıları % 45, kolesterol % 3, diğer farklı bileşenler ise % 2 kadardır. Kısaca damarlarımızı tıkayan aterom plağını, buruşturup top şekline getirdiğiniz 100 cm’lik bir mezura olarak düşünün, buruşturulan 100 cm’lık mezuranın sadece 3 cm’lik kısmı kolesteroldür geriye kalan 97 cm’lik kısmın 50 cm’si kalsiyumdur.
‘Yağlar ve kolesterol damarlarda birikir’ diyebilen doktorlarımıza ‘kalsiyum da birikmiyor mu?’ diye mutlaka sorun! Nasıl bir sihirli-büyülü etkiyle % 3’ lük kolesterolün, % 97’lik kısmı oluşturduğunu, her şeye rağmen damar tıkanmalarında onlara göre, asıl gerçek suçlunun kolesterol olduğunu (?) dinlerken oldukça fazla eğleneceksiniz!
Sözün kısası, şayet gerçekten damarlarınızda daralmadan, kalp krizinden korkuyorsanız ve bu konuda gerçekten emin olmak istiyorsanız yapılacak tek şey var: Bazı (radyasyon vb) riskleri göze alıp, doktor kontrolünde damarlarınızdaki kalsiyum (birikim) miktarını ölçtürmek, bu konuda yapabileceğiniz en iyi ve en gerçekçi adım bu olacaktır.
Damarlardaki kalsiyum miktarının ölçülmesi damar tıkanıklığı ve kalp krizi riskleri konusunda iddia edilen birçok risk faktörüne göre en gerçekçi değerlendirmedir. Nedeni basit, çünkü bu yöntem; düşük ya da yüksek kan kolesterol, tansiyon, şeker, böbrek hastalığı gibi bazı sözde risklerden son derece bağımsız; söylemlere, istatistiklere, tahminlere ve kolesterol dedikodularına göre değil, nesnel fiziksel gerçeklik kavramı (kalsiyum birikimi) üzerinde çalışır. Nesnel gerçek, kalsiyum birikiminin damarlarda kolesterolden 20 kat fazla görülmesi, kalsiyum birikiminin çok yoğun olması ve damarlardaki kalsiyum miktarının çeşitli yöntemlerle şimdi çok rahat ölçülebiliyor olmasıdır. Kan kolesterol düzeyi ne olursa (düşük ya da yüksek) olsun, şayet damarlarda kalsiyum birikimi yoksa söz konusu kişinin kalp krizi geçirme ihtimali hiç yoktur, yani kalp krizi geçirme ihtimaliniz ‘yüzde sıfır’dır.
Bizim defalarca söylediğimiz ve ‘kolesterol ve akıl oyunları’ kitabında geniş yer verdiğimiz konu şu sıralarda yine tekrar gündemde. Nitekim en son olarak, yakın bir zamanda Tamar S. Polonsky ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada bunu doğrulamaktadır. Bu son araştırma sağlık haberlerimizde şöyle yer aldı:
”…. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, kalp damarlarındaki kalsiyum oranı, kalp krizi riskini önceden haber verebilecek. Kalp damarlarındaki kalsiyum oranının, kalp krizi riskini önceden haber verebileceği belirtildi. Amerikan Tıp Derneğinin (JAMA) dergisinde yayımlanan araştırmada, kalp damarlarında kalsiyum birikmesinin kalp ve damar hastalıklarının habercisi olabileceği ifade edildi. Araştırmaya göre, bilim adamları 2000 ile 2008 yılları arasında kalp ve damar hastası olmayan 5878 kişide koroner arter kalsiyum skorlama (KAKS) tekniği kullanılarak ölçüm yapıldı. Ölçümlerden 5 yıl sonra kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski, iki araştırma modeline göre sınıflandırıldı. Birinci modelde kişilerin yaşı, ırkı, cinsiyeti, sigara kullanımı, hipertansiyon ve bunun için kullanılan ilaçlar ve kolesterol oranı göz önüne alındı. İkinci modeldeyse, birinci modeldeki unsurlara koroner damar kalsiyum skorlaması dahil edildi. İki modelin ortaya koyduğu sonuçları karşılaştıran araştırmacılar, ikinci modelin yani KAKS’ı göz önünde bulunduran modelin kalp ve damar hastalığı tehlikesini daha iyi haber verdiğini tespit ettiler. Bilim adamları kalp damarlarında biriken kalsiyumu saptamanın, kişinin kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini önceden belirlemede daha verimli sonuç verdiğini ifade ediyorlar.”
Haber okundu ama çoğu kimse sorgulamadı…
“Sıkıysa, kolesterole yaptığınızı kalsiyuma da yapın, kalsiyum içeren besinleri de yasaklayın görelim” diyeceğim ama böyle bir şakayı bile ciddiye almış, ciddiye alabilecek araştırmalar ve araştırmacıların var olduğunu zaten biliyorum. Bu nedenle öncelikle önemli bir hatırlatma yapmalıyız. Bu araştırmayı okuyan, damarlarda kalsiyum birimi olduğunu gören ve kabul eden bazı kişileri uyarmalıyız! Uyarımız şu: Sakın ha, kandaki kalsiyum düzeyi ile istatistiksel bağlantılar kurup insanlara kalsiyum içeren besinleri filan yasaklamayın, kanda kalsiyum düzeyini düşüren çeşitli ilaçlar yapmayın; bizim düşüncemize damarlarda kalsiyum birikiminin, kan kalsiyum düzeyi ile hiçbir mantıksal bağlantısı yok. Bu durumun açıklamasını biz daha önce defalarca yapmıştık. Hatırlarsanız ‘tüberküloz’ hastalarındaki akciğer filmlerine bir bakın ve mümkünse tüberküloz hastalarının akciğer filmleri üzerinde, kalsiyum lekelerinin nasıl oluştuğu üzerinde biraz düşünün, damar sertliğini (aterosklerozu) anlayacaksınız demiştik! Anlayanlar anladı, anlamayanlar için ise gerçekten yapacak bir şey yok…
Yani kan kolesterol düzeyi için yaptığınız saçmalığın bir tekrarını yeniden kalsiyum için lütfen yapmayın, ‘damarlarda kalsiyum birikiyormuş’ diye kalsiyum içeren besinleri yasaklamayın!
Konumuza dönersek, damarlarda kalsiyum ölçümü gerçekten çok önemli: Gerçekten kan damarlarında damar kireçlenmesi (ateroskleroz) oluşabiliyorsa, kişinin kan kolesterolü, tansiyonu, şekeri ne olursa olsun, özellikle kalp krizi geçiren hastaların damarlarında mutlaka, istisnasız bir şekilde kalsiyum birikimi mutlaka oluyor.
Oysa kardiyoloji dünyasının iddialarının birisi olan ‘kan kolesterol’ düzeyi ise tamamen istatistiksel zorlamalarla, mutlak değil rölatif risklerle dolu! Kalp krizi nedeniyle ameliyat olmuş kişilere baktığınızda kan kolesterol düzeyi ile doğrudan bir bağıntı kurmanız gerçekte imkânsız, hastaların yarısından fazlasında kan kolesterol düzeyinin normal sınırlar içinde olması bu nedenle kaçınılmaz.
Damarlarda kalsiyum birikimi ise çok farklı!
Var olan nesnel ve fiziksel bir gerçek, görünür elle tutulabilir ve kalsiyum birikimi periyodik olarak izlenebilir!
Damarlarda kalsiyum birikimi ile ilişkili araştırmaların hepsi çok iyi, mükemmel bulgular.
Fakat bizim geçmişten gelen, eskimiş ve anlamı kalmamış insanlarımızın bilinçaltına kadar zorla işlemiş, açıklanması gereken bir sorun var!..
“Kandaki fazla kolesterol damarlarda birikiyor, damarları tıkıyor” cümlesi sizin kulaklarınızı rahatsız etmiyor mu? Damarlarda kalsiyum birikiminin oranını öğrendiğinizde, bu cümleyi işittiğinizde veya söylediğinizde artık sizler de rahatsız olmuyor musunuz?
Hala birileri hiç sıkılmadan, utanmadan nasıl oluyor da ‘damarlarda çok kolesterol biriktiğini’ söyleyebiliyor gerçekten anlamak mümkün değil. Bunca araştırmaya rağmen damarlarda biriken maddenin sadece kolesterol molekülleri olduğu söylenebiliyorsa ve bilgisizlik söz konusu değilse, burada iki ihtimal var, ikisi de birbirinden kötü! Fakat hangisinin daha kötü olduğunu gerçekten ben de bilmiyorum: Ya insanları gerçekten cahil, bilgisiz, aptal sanıyorsunuz ya da bilerek, isteyerek, kasten insanları bilgisiz, cahil bırakıyorsunuz! Hangisinin daha kötü olduğuna siz karar verin!
Neden insanlara damar sertliğine neden olan aterom plakları içindeki sadece kolesterolü (% 3) söylüyor, fakat damarlardaki kalsiyum (% 50) birikimini söylemiyorsunuz?
“Damarlarda kolesterol birikirmiş!”
Buyurun, ‘Halep oradaysa, arşın burada’ desem de bazıları için hiç fark etmeyecek.
Çünkü ‘damarlarda kolesterol birikir diyenler’ ya Halep’e hiçbir zaman gitmediler, ya da arşının ne olduğunu hala bilmiyorlar!…
Uzm.Biyolog Mevlüt Durmuş……. hocam bu konuda ki düşüncelerınız nedir acıklarsanız muhtesem olur