RADYASYONLU GIDALARDAN KORUNABİLİR Mİ?
Bugün uzay yolculuklarında astronotlara verilen gıdalardan, askerlere verilen gıdalara kadar çok miktarda gıda maddesi, ne yazık ki radyasyona maruz bırakılmaktadır. Raftan satın alınan bir bakliyat ürün veya pazardan alınan bir maydanoz radyasyona maruz bırakılmış olabilir. Çoğu kez bundan satıcının bile haberi yoktur. Kaldı ki, satıcıların ezici çoğunluğuna böyle bir ihtimalin varlığından söz etseniz, dayak bile yersiniz. Oysa durum tahayyül edilenden daha tehlikelidir.
Artık etiketlere daha çok dikkat etmeliyiz. Ürünü hakkında bilgisi olmayan ve güvence veremeyen hiçbir satıcıdan ürün satın almamalıyız. Çünkü kimi kasıtlı çevreler ‘ışınlanmış gıdaların düşük dozda ışınlandığından, sağlık yönünden bir zararının olmadığını ve gıdaların radyoaktif hale gelmediğini, tv seyretmek, röntgen çektirmek, havaalanında X-Ray cihazından geçmek kadar riskli olduğunu iddia ederek aklınızı karıştırabilir.
Hiç kuşkusuz X-Ray cihazlarından geçmekte, röntgen çektirmekte sağlık için ciddi riskler taşır. Yine kimi cesur çevreler, ‘zararlı olsa Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO), Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı buna neden izin versin kabilinden komik itirazlarda da bulunabilirler. Ancak ABD’de, Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’nin izin verdiği et ışınlama dozu olan 450 bin radyasyon, bir göğüs röntgeninden alınan radyasyondan 150 milyon kat daha yüksektir. Her röntgenin çekiminin, çekilmeyenlere oranla ne denli büyük risk oluşturduğu ve kansere yol açtığı herkesin malumudur.
Radyasyon, akıllı modüller taşıyıp, ‘gıdaları koruyayım ama hem gıdaya, hem de tüketenlere zarar vermeyeyim mi diyor. Ya da ‘bazı bakteri ve virüsleri engelleyeyim, böcekleri uzaklaştırayım ama insanlara zararım dokunmasın mı diye düşünüyor acaba? Gıdalara verilen radyasyon, mikroorganizmaların DNA’sını dumura uğratıp, etkisiz hale getirirken, gıda maddelerinin DNA’sına veya hücresine herhangi bir zarar vermemesi gerektiğini nerden bilebilir?
Böceklenme önlenip, meyve ve sebzelerin çürümesi engellenirken, bunun yanında gıdaların yapısında bulunan vitamin, mineral ve diğer besin öğelerinin bu radyasyondan etkilenmeyeceğini iddia etmek aymazlıktır, kötü niyetliliktir. Etkisi yani zararı var ki, çimlenme engelleniyor. Hâlbuki canlılar tükettikleri gıdaların çimlenme fonksiyonları sayesinde, sperm ve yumurta üretirler. Radyasyon verilmiş gıdaların, kanser vb etkilerinin yanı sıra, kısırlığı artırıcı yeni bir nüfus kontrol sistemi olduğundan kuşku duymamak gerek. Türkiye Atom Enerji Kurumu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bu aklı verenler, hiç kuşkusuz BM’ ye bağlı Uluslararası Atom Enerji Kurumu, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Tarım örgütü ve Dünya Ticaret Örgütü ile EFSA ve FDA gibi kurumlardır ki, bunların hepsi şeytana direk bağlı yapılardır.
Bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmaların radyasyon ile tamamen yok edilemediği, kalanların bağışıklık geliştirip daha da güçlendiği meselesi vardır. Hal böyle olunca, gıda zehirlenmesinin önüne geçmek, ışınlama teknolojisi ile mümkün olmayabilir.
Hacettepe Üniversitesi’nden Seher Özbilgin ve Jale Acar’ın birlikte yaptığı bir araştırmaya göre; bakteriler, küf ve mayalara oranla, ışınlara daha dirençli olup, sporlu bakteriler ve özellikle Clostridium Botulinum bakterisi diğer bakterilere göre daha dirençlidir. Bu bakteri ışınlamayla yok olmayıp, daha da gelişir ve ürettiği ‘botulin’ adlı çok güçlü ölümcül zehir, 10 güne kadar hastayı ölüme götürebilir.
Işınlama bakterileri öldürse bile, daha önce birikmiş olan toksinleri asla bertaraf etmemektedir. Hatta hücrenin büyük bir bölümünü teşkil eden su ile radyasyonun etkileşmesi sonucu hidrojen peroksit, hidroksil, formaldehid ve benzen gibi serbest radikaller ortaya çıkmakta, bu da hücredeki diğer maddelerle reaksiyona girerek, hücrenin moleküler yapısının bozulmasına yani bağların kırılmasına ve kansere sebep olmakta.
Ayrıca tam olarak yapısı ve ne olduğu bilinmeyen radyolitik ürünler ortaya çıkmaktadır. Mamafih bu ürünler genetik materyal üzerinde etki ederek birtakım mutasyonlara sebep olabilmekte ve böylece ölümcül hastalıkların taşınmasının yolu açılmaktadır.
Öte yandan gıdaların radyasyonlanması konusunda dünyaca ünlü kanser araştırmacısı, epidemiyolog Dr. Rosalie Bertell şunları dile getiriyor: Gıdaların ışınlanması, kabuklu meyveler ve tahıllardaki bazı mantar ve son derece toksik olan afla-toksinlerin üretimini artırır. Güçlü kanserojen olan afla-toksinler, ışınlamanın ardından tekrar üreyebilirler. Kaldı ki ışınlama ile tarım ürünleri üzerinde bulunan pestisit kalıntıları yok edilmez.
Zararlı tarım kimyasallarına karşı alternatif olarak sunulmasına rağmen, radyasyon ile bu kimyasalların nasıl bir etkileşime gireceğini henüz tam olarak bilmiyoruz. Ayrıca gıdaların ışınlanması ile besin değerlerinin kaybolacağı da göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü ışınlanmayla hayatî öneme sahip A, E ve C vitaminleri kaybolmaktadır.
Görüldüğü gibi gıdaların ışınlanması ve ‘radura’ adı verilen bu işaretle etiketlenmesi, halkın tercih noktasında özgür olduğu imajını uyandırsa da, çiçeğe benzeyen söz konusu radura işaretinin ne olduğunu çoğu insanın bilmesi imkânsızdır. Bu nedenle bu işaret tümüyle bir aldatmacadan ibarettir.
Açlık, GDO ve zehirli kimyasallar üçgeninde cendereye alınan insanların, bunlardan kaçarken bir de en güvendiği gıdalarının ışınlama teknolojisi ile radyasyonlanması, giderek seçme şansının azaldığı günümüzde, insanları seçeneksiz bırakmaktadır. Bu dev sorun basit bir sembolle gizlenmeye ve yok sayılmaya çalışılmaktadır.”
Hâsılı hem kişisel hem de toplum sağlığına önem veren, daha da önemlisi gelecek nesillerin sağlığından ve dünyanın dengesinden kendini sorumlu hisseden herkes, bu tür tehlikeli oyunlara karşı tedbirli olmalıdır.
Satın alma tercihini yaparken, ürünün ışınlanma/radyasyona maruz bırakılıp bırakılmadığını araştırabilir ve bu tür ürünleri satın almadığı gibi, bu bilgilerden yoksun satış noktalarından da uzak durabilir. Diğerlerinde de olduğu gibi bu tehlikeli oyunun ardında da, küresel ilaç endüstrisi ve derin odaklar vardır.
NETİCE
Gıdalara radyasyon verilmesinin firma sahipleri açısından ekonomik yararı olabilir. Ama hiçbir yarar insan ve çevre sağlığından daha önemli olamaz. Hele ki hamile ve masum bebelerin engelli olmalarına hiçbir şeyden habersiz insanların kanser olmasına neden olan bir uygulamanda söz ediyor ise orada hiçbir ekonomik çıkar düşünülemez. Bu nedenle Türkiye derhal bu yönetmeliği iptal etmeli ve yasak getirmelidir. Toplum ise sorumluluğunun farkına varıp tercihlerini değiştirmeli ve ekonomik çıkar gruplarının baskısı altındaki devlete yeterli ve gerekli baskıyı uygulamak zorundadır.
MIKRODALGA FIRINDA YEMEK ISITMAK ZARARLI MI, RADYASYON ETKISI VAR MI?
Mikrodalga, elektro-magnetik radyasyon yayan bir ısıtıcı olup, 950 ila 2450 megahertz frekansları arasında çalışır. Yayılan bu radyasyon metalden yansıyıp, cam, kâğıt, plastik içinden geçer ve besinler tarafından emilir.
Araştırmalara göre, mikrodalgalara maruz kalan kişilerde sperm ölümleri, yanıklar, hatta kanser vak’aları gözlemlenmiştir. Kesinlikle bu tür ısıtıcılar kullanılmamalıdır.
KAYNAKÇA
Gıda Işınlama Yönetmeliği: 06.11.1999 tarih ve 23868 sayılı Resmi Gazete
Dünyada Gıda ve İlaç Terörü, İsmail Tokalak, Güleyboy Yay.
Yediklerimizin İçinde Ne Var?, Kemal Özer, Hayykitap, 2012
http://www.taek.gov.tr/olcum-analiz/isinlama-hizmetleri.html
http://goo.gl/tCqBU0
http://goo.gl/qQKNZj
http ://gidahareketi. org/–1751 -haberi.aspx
Kaynak: http://www.yenisoz.com.tr/radyasyonlu-gidalardan-korunabilir-mi-haber-16333