İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, yeni kitabının tanıtımı için düzenlenen basın toplantısında, tıbbın, objesi insan olan tek sanat olduğunu belirterek, her hastanın kendine has kişiliği ve özelliğinin bulunduğunu söyledi.
Prof. Dr. Karatay, “Doğallıklarını kaybetmiş, işlenmiş, bozulmuş, kimyasallarla boyanmış, ilaçlanmış, yapaylaştırılmış makro besinler, yani yediğimiz sağlıksız proteinler, karbonhidratlar ve trans yağlar, hücrelerin normal çalışmasını engellemeye başlayınca, vitamin ve mineraller de vücuda yeterli oranda giremiyor ya da vücutta etkili bir şekilde üretilemiyor.” diye konuştu.
Vücutta yeterli miktarda katalizör ya da kofaktör bulunmadığı zaman, tüm hücrelerin yanı sıra, beynin, sinir, bağışıklık sistemleriyle bütün doku ve organlarda bozukluk ve aksaklıkların ortaya çıktığını ifade eden Karatay, şöyle devam etti:
“Bu nedenle kronik inflamasyon buna bağlı hastalıklar başlamış oluyor ve sinsi olarak giderek artıyor. Yeni kitabımda, bu hastalıkları ve onları başlatan kronik inflamasyonu önlemenin ve tedavi etmenin şifrelerini, bilimsel referanslar ışığında bulacaksınız. Hangi hastalıklar iyileşir diye baktığımızda, kronik inflamasyon, insülin direnci, obezite, diyabet, hipertansiyon, haşimato, depresyon, unutkanlık, kronik artrit, eklem ve kas ağrıları, polikistik over, fibrokistik meme, fibromiyalji, kanser ve tüm kronik dejeneratif hastalıkların iyileşmesi mümkün.”
“Mutluluk hormonunun yüzde 90’ı bağırsaklarda üretiliyor”
Prof. Dr. Canan Karatay, “genetik” ve “iyileşmez” söyleminin unutulması gerektiğini vurgulayarak, “İlaca mahkum olmuş, ‘ölene kadar bu ilaçları içeceksin’ diye beyinleri yıkanmış diyabet hastalarının ve diğer kronik dejeneratif hastalıklardan muzdarip insanların, bu hastalıkların kalıcı olarak tedavi edilebileceğini ve ilaçlardan kurtulabileceğini bilmek en insani haklarıdır. Yani başta diyabet olmak üzere tüm kronik dejeneratif hastalıklar iyileştirilebilir.” şeklinde konuştu.
Kan şekeri ve insülin hormonunun kanda uzun süre yüksek seyrederse mikropsuz kronik yangın başlayacağını aktaran Karatay, şöyle devam etti:
“Önemli olan bu yangını başlatmamaktır. Eğer başlamışsa da temeline inip yangını söndürmek gerekir. Bu nedenle vücutta sinsi sinsi başlayan hastalıkların temel nedeni kronik inflamasyondur. Kronik hastalıkların temelinde birçok noktada kan şekeri ve insülin hormonu karşımıza çıkıyor. Bunlar kanda uzun süre yüksek seyrederken daha da zıplatılınca işte o zaman canımızı yakıyor. Trigliseridleriniz yükselebiliyor, leptin ve insülin direnci ortaya çıkabiliyor, Tiroit hormonları dengeyi kaybedebiliyor ve riskler gün geçtikçe artarak farklı hastalıklarla, ağrı ve sancılarla karşımıza çıkıyor.”
İyileşmenin yolunun kan şekerini düşürüp, insülin direncini kırmaktan geçtiğini dile getiren Karatay, bunun için de düşük glisemik indeksli sağlıklı protein, yağ ve karbonhidratlarla beslenilmesi gerektiğini aktardı.
Karatay, organizmanın temel ihtiyacı olan B, C vitaminleriyle çinko ve iyot gibi minerallerin hayati önem taşıdığını, beslenmede kristal kaya tuzunun tercih edilerek, magnezyumun öneminin göz ardı edilmemesini önererek, modern cüce buğdayın hayata girdiği günden itibaren kronik inflamasyon ve sebep olduğu kronik dejeneratif hastalıkların arttığını ve bağırsaklarda yaşanan sorunların da bu nedenle geliştiğini söyledi.
Prof. Dr. Karatay, “Mutluluk hormonu olarak bildiğimiz serotoninin yüzde 90’ı bağırsaklarımızdaki dost bakteriler tarafından üretiliyor. Bu bağlamda lahana, karnabahar, turp, soğan, sarımsak gibi doğal prebiyotikler ve doğal ev yoğurdu, doğal fermantasyon sirke, doğal turşu, şirden mayalı peynir gibi doğal probiyotikler sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmaz olarak hayati önem arz ediyor. Bunun için istikbal bağırsaklardadır.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: http://aa.com.tr/tr/saglik/prof-dr-karatay-diyabet-ve-tum-kronik-hastaliklar-iyilesebilir/1064122
MODERN TIP – GERÇEK TIP
Örneğin tansiyon şikayeti ile herhangi bir yerde bir doktora başvurduğunuzda sizden 1 hafta boyunca tansiyonunuzu ölçüp kayıt tutmanızı isterler. Sürekli normalden yüksek olduğu tespit edilirse BİR TANSİYON İLACI verilir ve DÜZENLİ KULLANILMASI istenir. İlave olarak tuz kısıtlaması ve kilo verilmesi tavsiye edilir. Ama GERÇEK TIBBIN beslenme ve yaşam tarzı önerilmez. Örneğin günde 8 dilim ekmek yenilmesi tavsiye edilerek hastanın iyileşme umudunun bitirildiğini söylüyor GERÇEK TIP temsilcileri.
GERÇEK TIBBIN 2011 dönemi hekimleri bunu şöyle izah ederler : “hipertansiyon neden değil bir sonuç. Nedeni ortadan kaldırmak gerekiyor, sonucu değil. Hipertansiyon, tansiyon düşürücü İLAÇLARLA TEDAVİ EDİLEMEZ. Sadece ötelenir, oyalanır. Yani pislik halının altına süpürülür. Pislik devam ettikçe halının altında yer kalmıyor. Sonucu ortadan kaldırmak, yani tansiyonu düşürmek sorunu halletmiyor.”
Yani deniyor ki MODERN TIP olarak siz ilaçla bu yüksekliği baskılıyorsunuz, anlık olarak durumu düzeltiyorsunuz ama alttan alta sorun devam ediyor, inflamasyon sürüyor, zamanla başka bir yerden patlamak için zemin yokluyor.
Benzer şekilde diyabetlilere verilen ilaçlar da kan şekerini anlık düşürüyor, şeker seviyem normal çıkıyor diye seviniyorsunuz ama İNSÜLİN YÜKSEKLİĞİ devam ettiği için inflamasyon sürüyor, kişiyi nereden hastalığa sevk edeyim diye sinsi sinsi ilerliyor.
GERÇEK TIP diyor ki hemen ilaca sarılmayın, beslenme ve yaşam tarzınızı geçmiş hayatın doğal seyrine uygun hale getirin, kanınızda yüksek şeker ve insülin seviyelerini indirin, düşük glisemik indeksli sağlıklı protein, yağ ve karbonhidratlarla beslenin, sağlığınıza kavuşun ve ilaca başlamayın veya kullanmanıza gerek kalmasın.